- 1111 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAYAN MERDANELİ KONUŞUYOR
BAYAN MERDANELİ KONUŞUYOR
Seyirciler heyecanla perdenin açılmasını bekliyorlar herkeste büyük bir heyecan,tezahurat lar yükseliyor arka koltukta oturanlardan,öndekiler biraz daha rahat.
Çünkü bugün sahnede 80 li yıllar var ;sahne alacak isim Bayan Merdaneli:
alkışlar kopuyor evet merdaneli sahnede,
hoş bulduk,hoş bulduk..!
biraz kızgınlık ve kırgınlık hakim sanki sesinde,sunucuya bile çalım atıyor bir yandan da koca sahnede gümbürdüyor.
İçi boş bugün çamaşır yıkamayacak sadece dertlerini ve özlemlerini anlatacak,konuşacak.
Ama oda ne yinede merdane dönüyor ,arasından geçecek ya da suları sıkılacak çamaşırlarda yok , peki neden çalışıyor.
Sunucu bilmiş çesine soruyor;
e... merdane hanım neden çalışıyor merdaneniz,hani çamaşırlar yok.?
Birden kaşlarını çatar bayan merdaneli,gözün kör olmuş senin..!
sunucu şaşkınlaşır;
o devam eder, seyircilerdedir gözleri,hepinizin gözleri kör olmuş ,ne çabuk unuttunuz beni.
Sizi nankörler, sizi nereden geldiğini unutanlar.
Seyirciler kızsınlar mı,ağlasınlar mı meçhul hepsi yerinde kıpırdanmaya bile başlamadan,o doluya tutulmuş gibi devam ediyor.
Sahnede ya tek hakim o ,uzun yıllar öfke dolmuş anlaşılan.
Sunucu önce bir yutkunuyor, papyonunu düzeltiyor,kaşlarını da kaldırıp soruyor.
Merdane hanım ne oldu neden bu kadar doldunuz.?
Merdaneli içi boş makina sını çalıştırmaya başlıyor;
içine su yerine gözyaşlarını döküyor öyle bir ağlıyor ki; seyircilerde şaşkın.
Seyircilerin içindeki küçük çocuklarda,şekerlerini bırakmış heyecanla sahneye bakıyorlar.
Merdaneli hanım durumun farkında ama ağlamaya devam ediyor,su yoksa gözyaşlarını kullanacak.
Nasılsa yıllarca gözyaşı birikmiş içinde.
Hım diyor içinden , çocuklara gözü takılıyor onları kendi cepheme çekeyim de görsünler.
Kaşlarını yumuşatıyor,gözlerini önde ve arkada oturan küçüklerle buluşuyor.
Sizin annneleriniz ve babalarınız işte onlar yüzünden ağlıyorum.
Beni unuttular,onlar için ne kadar yorulduğumu,anıları , acıları , yalnızlıkları paylaştığımızı unuttular.
Beni bir köşeye attılar, üzerime de kapıyı kapattılar.
Çocuklar şaşkınlık içindeydi, kimilerinin gözleri ıslanmıştı .
sonrada karanlığa mahkum oldum.
Birden seyircilerin arasından bir ses.
Merdane teyze kim kurtardı seni.!
Yalnızlıklar ve özlemler ,geçmişin değerini bilen ve dahada yalnızlaşan insanlar onların hüznü , beni geri getirdi, ama kısa bir geliş bu gideceğim tekrar.
80 ler de yaşıyorum ben, sadece içimde biriktirdiklerimi ve siz küçüklerin bilmediklerini anlatmak için geldim.
Koltuklara yerleşmiş, henüz gözleri ıslanmamış bayanları hedef aldı gözleri.
Eskiden çocuklar anneleriniz çok güzeldi,bakın bu kadar boya ve makyaj yoktu yüzlerinde.
En güzel ve içten gülümseyiş onlardaydı,emek parlatırdı yüzlerini,
O ZAMANLAR , Annelerle dertleşirdim her yıkanan çamaşır tek tek ellerinden ve yüreğinden geçerdi.
Anneler çocuklarının çamaşırlarına bile aşıktı, yıkarken kiminki elinden geçiyorsa onun sorunu ya da geleceği onun tasası olurdu , çoğu zaman benden alırdı gücünü.
Ne mektuplar çıkardı o ceplerden,derdi anlatan ya da sevdaları açığa çıkaran.
ah..... çocuklar.!
Haznemde neler birikirdi,gözyaşları,sevinçler, ayak üstü sohbetler.
Siz çocukların çiğnediği cikletler , tip itip vardı o zaman içinde karikatürler olurdu.
ah..... kiminizin ceplerinden gazoz kapakları çıkardı anneler söylenseler de kızmazlardı.
AH...AH..!
Şimdiki kadınlar öylemi !
birden kaşlarını çatıp ön sıralara yürüdü,ne kadar rahatlık var o kadar nefret .!
bir anda önde oturan süslü kendinden emin bir bayan yanakları kızarıp eşine baktı.
Eşi akşam tartıştıklarında bu cümleyi kullanmıştı,işşallah farket memiştir bayan merdaneli dedi içinden.
Yoksa tüm insanlara rezil olacaktı,evet doyumsuzdu hiçbir şey onu mutlu etmiyordu.
Ateş bastı aniden kadını suya sarıldı.
Merdaneliyse keyifli sesler çıkararak sahneyi dolaşıyor,herkese bir bakış fırlatıyordu.
Şimdi yandığınızda su var ,sonra bu su olmayacak ne yapacaksınız.!
Siz kendinizi mahkum ettiğiniz yetmiyor ,şu saf yeni yetişen evlatlarınızı da peşinizden sürüklüyorsunuz.
Bilgisayar , aypet başka bir şey bildikleri yok.
Bilyelere ne oldu,evciliklerin suyumu çıktı,saklambaçlar, körebeler, yakar toplar, can almaç tarihte mi kaldı.
Çocuklarınızdan sakın şikayet etmeyin;
onları siz büyütüyorsunuz neyi verirseniz onu alacaklar.
Sunucu bile suskun , perdenin kenarında durmuş oğlunu düşünüyordu evet teknolojiyi vere, vere sevgiyi unutmuşlardı.
Salonda büyük bir sessizlik hakimdi.
Bir çocuk annesine soruyordu;
anne yakar top nedir?
Diğer çocuk istop nedir diyordu.
Anneler sessizdi.,ve suçluluktan başka hiçbir şey hissedemiyorlardı.
Hey hanımlar beyler ,size sesleniyorum.
Hatıra defterlerinize ne oldu , attınız mı yoksa onlar mı çıkardı sizleri hayatından.
Bıraksaydınız da görseydi çocuklarınız;
sevginin hitaptan geçtiğini ve tadının tüm tatlardan güzel olduğunu.
Neler yazardı kimi zaman
,kalbin kadar temiz defterinde, hayatın dikenli yollarında.
Gibi anlam dolu sözler, şimdiyse bu anlamların yerine ayakkabılar, çantalar ve bunların koleksiyonları var.
O sırada kadının bir tanesi daha yeni aldığı fiyatıyla hava attığı çantasına baktı.
Ne kadar boştu tüm bunlar, yaşayış şekilleri ne yaşanırsa yaşansın varılacak son aynıydı.
Divanlarınız kaldı mı acaba odalarınızdan birinde hiç sedir var mı..*?
Tel dolapların pabucu ne kadar çabuk dama atıldı,bayramlaşmaları ve tebrik kartlarını da bitirdiniz.
Okul çayları , barlarla yer değiştirdi.
Özgürlük diye bir kelime çıktı , halbuki gerçek özgürlük bu değil o benim gibi karanlığa hapsoldu.
Durdu birden bayan merdaneli çocukları fark etti.
He Man kılıcını anlattınız mı onlara, Voltronu biliyorlar mı.
Siz onlarla hiç sohbet ediyor musunuz,kendi çocukluğunuzu,okul yıllarınızı anlattınız mı.
Yaşlıları ve ne kadar değerli olduklarını biliyorlar mı?
Ellerinizi öpüyorlar mı?
Acaba her gün aynı masada buluşuyor musunuz.
Ya da bilgisayar başında mı yiyorlar yemeklerini.
İsim şehir oynadınız mı onlarla,lastik oynamanın zevkine vardılar mı.?
Ya da siz hatırlar mısınız öğretmenim buradayım dediğiniz zamanları.
Eski Türk filimlerini ,sevgi orada vardı işte.
Bu kadar karma karışıkta değildi,şimdi insanlar sınırlarını unuttukları için neyi seveceklerini, ve ellerindeki değeri de unutuyorlar.
Hatırlar mısınız filimler deki şu cümleyi;
benim babam olur musunuz amca.!
O anda mendiller çoktan çıkmış ve yaşlar akıyordu , merdaneli sahnede yıldızlaşmıştı bile.
Herkes devam etmesini ve hiç susmamasını istiyordu,alkışlar kopuyordu, sanki o konuştukça mutluluk geri geliyor gibi oluyordu.
Mutluluk aslında iyi düşünmekte ve hatırlamakta saklıydı.
Mutluluk sevgiydi.!
Merdaneli ağlamıyordu artık sadece konuşuyordu,biraz yorulmuş ve susamıştı işte tam o sırada sahneye yaşlı bir adam geldi, sahnede böyle bir sıra yoktu.
Merdanelide şaşırmıştı, ama adamın sesini duyduğunda keyiflendi,eskilerden bir şarkıyı söylüyordu.
Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık
Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık
Maziye bir bakı ver
Neler neler bıraktık
Maziye bir bakı ver
Neler neler bıraktık
<
seyirciler hep bir ağızdan eşlik ediyorlardı, çocuklar bile söylemeye çalışıyorlardı.
Şarkı bittiğinde salonda alkışlar kopuyordu,YAŞLI AMCA, halen sahnedeydi ve merdanelinin elini tutup gülümsedi.
Mazi dolu dedi ;siyah önlükler, dantel yakalar,tenefüsler,bilyeler,dağ mı , deniz mi.?
Ortada sıçan bile oynardık.
Eti pufları bakkaldan aldıktan sonra defterlerin arasında düzleştirip,daha sonra leblebi tozu sarıp üflerdik üzerimize.
Ah dedi merdaneli şimdiyse nefret üfleniyor, kimse birbirini sevmiyor, selam bile yok olmuş unutulmuş.
Unutula unutula da küsmüş.
Hatırlar mısınız dedi adam saati sorardık birbirimize.
Cevap genelde eti kemik geçiyor olurdu.bir şeyi çok iyi biliyor sakta herılt yani derdik.
Mahallede oynanan oyunlara hiç doyum olmazdı her şeyden heyecan yaratılırdı,at arabaları geçerken arkasından tutulur, belediyelerin sinek ilaclama aracı geçtiğinde arkasından koşulur.
Mutluluk sokaklardaki güzelliklerdi, annelerin akşam olunca ki sesiyle hüzne dönüşürdü, ama o hüzün bile güzeldi.
Şimdi alternatifler çoğaldı tıpkı izlediğimiz kanal sayısı gibi işte o noktada insanlar şaşırmaya ve unutmaya başladılar.
Yalnızlığın çengeline geçtiler.
Merdaneli yaşlı amcayı da yanına almış coşmuştu.
Bir anda sahneye bir amca ve yalı bir bayan çıktı seyircide coşmuştu herkesin gözleri parlıyordu , sunucu bir yandan akan gözyaşlarını siliyor bir yandan da, bugünden sonra hayatını nasıl düzenleyeceğinin hayalini kuruyordu.
Sahneye yeni çıkan yaşlı bayan konuşmaya başladı;
Hey corc versene borc talebine olmaz maykil bende de yok cevabini
vermek, geriye dönüp baktikça iç geçirmekti..
Yüz yil içindeki en iyi, en kiyak kusak. Hem eski hem yeni olmak
Çocukların komşunun kapısına gelip ;teyzeciğim bir maniniz yoksa annemler size gelecek.
Yaşlı amca çocukça bir heyecanla söze atıldı,
Koltuk altin da topla okul bahçesine yalniz giderken "nasilsa
oyniycak birileri vardir" diyebilmek demek..işte geçmiş bu kadar güzel ve sıcak çocuklar.
Arkalardaki çocuklarda öne yaklaşmış mutluluktan gözleri parlayarak dinliyorlardı.
Amca devam etti.;
Evden çikmayan bilgisayar bebeleri haline gelmeden çocuklugunu
yasayabilmis,son dönemin bir üyesi olmak, gurur veriyor bana, sizlerde çocuklarınıza bunları yaşatın.
Merdaneli söze karıştı;
Bakkala gitmenin, sokakta oynamanin, harçlik toplamanin geçerli
sayildigi,el degmemis bir hayat bizim yaşadığımız.
Sonrasin da biz büyüdük ve kirlendi dünya ama kirleten sizlersiniz, nereden geldiğini unutanda sizlersiniz.
Mutluluk hapına ya da bilmediğiniz içecekleri içmeye gerek var mı,mutluluk küçük şeylerde gizli.
Sesi açip kismak için televizyonun dibine kadar gidip üstündeki
dügmelere basmak,işte bu bir mutluluktu.
Ne oldu rahatlık denilen düşman geldi ve kandırıldık kendimizi organlarımızı beynimizi ve kalbimizi verdik.
Geçen o yllar daki mutluluklarımızı mazi yaptık üstüne toprak attık.
Çocuklarımızında hakkı olduğunu unutup tüm yeşili yok ettik üzerine bindiğimiz ağaçları bile kestik.
Düşeceğimizi tahmin edemedik.
Ateşi biz hazırladık yanacağımızı unuttuk.
Mendiller çıkmıştı tekrardan gözyaşları sel oluyordu merdanelide ağlıyordu.
. her şeye rağmen temiz ve el değmemiş
bir hayattı bizimkisi,peki bu çocuklar ne olacak,yarının çocukları ne olacak.
Onlara bir şeyler bırakmayacaksınız..?
sevgiler tükenmek için değil yaşamak içindir.
Geçmişte gelecek için geçerli bir bilettir.
Geçmişi olmayanın geleceği olamaz.
Bu çocuklarda çocukluklarını sizler gibi yaşamalılar.
Playstation, çocuk kanalımız, bilgisayarımız YOKTU. Onun yerine ARKADAŞLARIMIZ vardı bolca!!!
onlarında olmalı.
Enerjimizin tümünü sokakta harcardık. Sonra akşam sekizde Adile Teyze’den masal dinleyip uykuya dalardık. Uyku sorunumuz hiç olmazdı. Enerjimizin tamamını sokakta bitirdiğimiz için sızardık erkenden.
Özgürlüğümüz, üzüntülerimiz, başarılarımız, görevlerimiz vardı.Ve bunlar ile yaşamayı öğreniyorduk., neden zayıfı var neden uyuyamıyor diye doktorları dolaştırmıyorduk çocuklarımızı.
Biz çocukken arkadaşlarımızla aynı bardaktan içerdik ama hastalanmazdık.
Aslında hastalıklar da biz yaptık yanlış ilaçları da.
Soluduğumuz havayı da biz kirlettik ,ruhlarımızı da , tuttuğumuz minik elleri de.
Çünkü biz unutkan bir toplumuz,kabayız görüntüde bütün albeni, kalite şıklık her şey var.
Ama görüntü herşey de olduğu gibi aldatıcı, biz selamı bile esirgeyen , burnu kaf dağında küçülen bir toplumuz.
Nereden geldiğini ve nereye gittiğini bilmeyen acemi bir ruhuz.
Merdaneli ağlıyordu , oradan başkaları girdi söze
AH evladım her şeye kuyruğa girdiğimiz günler vardı nede mutluyduk.
Kuyruklar bile başkaydı o zaman. Her şeye bir kuyruk. Her köşe başında bir kuyruk
Yağ lazım kuyruk
Tüp lazım kuyruk
Gaz lazım kuyruk
Sokaklarda Türk sinamasının jönlerinden Ediz Hun ve en güzellerinden Türkan Şoray’ın film afişleri. O zamanlar yazlık sinemaların keyfide başkaydı. Film biter dagılır herkes başlardı nayır,nolamaz demeye:))) Artistlerin sözleri herkesin dilindeydi.Genç delikanlılar kızları süzerdi. O zamanlar sevdalanmalar bile başkaydı
Birini sevdinmi sonuna kadar severlerdi,bugün ise nerede boyle sevdalar. Yalan dolan karısmıs,menfaat uzerine ilişkiler..
bir bayan aniden ağlamaya başladı .
ne günlerdi okul yılları;
*Okulda sıralara örtü diktirirdik,erkekler bizleri sinirlendirmek için kız kaçıranla kovalardı.
Ah ….! Bugun hala kutupanede duran Temel Britannica’larin orada olma nedeni haftalarca kestiginiz kuponlar ise, ve heyecanımız.
Cin ali ile okumayı söktüğümüz zamanlar.
Sokağımızdaki teyzeler annelerimiz gibiydi. Susadığımızda evlerine girer su içerdik.
Koşar, düşer, terleriz, burnumuz akar. Üzülür, ağlarız yine akardı. Kollarımıza silerdik burunlarımızı.
O anda bir çocuk annesinin koulunu çekiştiriyordu cin ali bana onun kitabını al.
Anne o kadar çok ağlamıştı mendilide yoktu yanında kimseye çaktırmadan koluna sildi burnunu.
Birden sunucuda sahneye geldi ışıklar yandı herkes ayakta merdaneli önde çocuklar sahnede;
Bak kardeşim
Elini ver bana
Gel kardeşim
Neşe getirdim sana
Al kardeşim
Ye, iç, gül, oyna
Sar kardeşim
Kolunu boynuma
Sev kardeşim
Canım feda yoluna
Tap kardeşim
Tüm insanlara
Dünyaya geldik bir kere
Kavgayı býrak her gün bu şarkımı söyle
Sevdikçe güler her çehre
Amaçlar hep bir olsun
Kalpler birlikte
Dünyaya geldik bir kere
Kavgayı bırak her gün bu şarkımı söyle
Sevdikçe güler her çehre
Mutluluklar bir olsun
Acı birlikte
Şarkı inletiyordu bütün salonu merdaneli sessizce terkediyordu, kimse gittiğini bile fark etmemişti.
Görevini tamamlamış ve gitmişti.
Mesaj ulaşmıştı ve alınmıştı.
Mutluk geri gelmişti.
İşte mutluluk bu kadar kolaydı ve masum olan mutluluk olurdu.
Hatice Nilüfer Dirilen
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.