- 674 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SAKAT AT
Vejetaryen değilim. Et ürünlerinin beslenmede vazgeçilmez olduğunu biliyorum. Köfte, pirzola ve kebaba da bayılırım üstelik.
Bununla beraber yaşamımıza bunca katkısı olan hayvancağızların, en güzel yerleri dururken ille de iç organlarını, hatta ortopedik uzuvlarını yemek isteyen insanları bir türlü anlayamıyorum.
Biftek yerine böbrek, köfte yerine karaciğer nasıl tercih edilebilir? Bir canlının midesini boşaltıp ondan çorba yapmak veya ayaklarını pişirip yemek..! Bu yemekleri sevenleri suçlamıyorum, hâşâ! Anlayamıyorum, o kadar. Belki böyle hissetmeme sebep, çocukken şahit olduğum bahçede kesim merasimleri veya ardından beni kesik kelle, bacak parçalarıyla kovalayan şakacı büyüklerimdir, kim bilir?
Bu durumumu bildiği halde, bilmiyormuş gibi yapan sakatat sevdalısı kocam, dün elinde özenle taşıdığı bir paketle geldi. Yüzündeki tedirginlikten pek bir şey anlamadım. Mutfağa gidip paketi aynı özenle tezgâha bıraktı “Bunu ben pişireceğim hayatım” diyerek. Ucundan bir baktım. Attığım çığlık apartmanda yankılandı. Pembe beyaz iki çift ayak, paketin içinde, kımıldamadan, öylece duruyordu.
“Hayatta elimi sürmem!” tehditlerime, paça çorbasının faydaları üzerine bir söylevle karşılık verdi.
On üç yıllık evliliğimizde mutfağıma girmemiş, tarafımdan pişirilmek şöyle dursun, dokunulmamış ve dâhi nazar bile edilmemiş ayaklar, şimdi tezgâhın üzerinde bir tencerede duruyor. Gereksizce uzun yaşamayı kafasına koymuş kocam, haşladı ve beni bunlarla baş başa bırakıp gitti.
Çorbanın tarifini buldum. Güzel de yaparım. Bugün pişmeliymiş. Ama bir sorun var: Dokunamıyorum!
Her elimi uzatışımda tencereden fırlayıp, koşarak çıkacaklarmış gibi geliyor. Çaresizlikten çıldırmak üzereyim.
Yemin ediyorum. Bir gün…Bunun intikamı alınacak!
Şule TEK
YORUMLAR
Vejetrayanlık ve veganlık üzerine uzun soluklu bir düşünme maratonu yaşadım.Yetmedi posttravmatik sendromların insan hayatı üzerine etkileri konulu binlerce düşünce içinde beynim bombardımana tuttu kendi kendini.
Üslubu ve içeriği itibariyle oldukça ilgi çekici v düşündürücü bir yazıydı kutlarım.
Kele paça çorbası eskisi kadar olmasada memleketim de bir yerde o çorba yapılır 7,30 ile 8,30 u geçirirseniz çorba yerine başka çorba içmek zorunda kalır insan.Adını yazmayayım reklamlara girer.çocuğumun görev yerlerinde de içtim ama paçanın içinden işkembe parçaları çıkıyor anlamış değilim nasıl paça çorbası.
Hasta olanlara doktorlar tavsiye ediyor paça çorbası içirin diye.yine de siz bir sefer tatına bakın bol şarımsaklı sirkeli..
paylaştığınız için teşekkür ederim saygılarımla.
:):):)):... Ne kadar çok şey yazmak geçti içimden anlatamam. Yüzüme tebessüm olarak yansıyan yazınız için teşekkür ederek başlamak istiyorum. Diliyorum yazacaklarım işinize yarar.
Öncelikle İslam aleminde yaşıyor olmanın bununla ilgisi çok..Yiyiniz içiniz israf etmeyiniz Emri gereğince kesilen Hayvanların Hiç bir azası çöp olarak kabul edilmez her uzvu yenir.Yenmeyecek yerleri ise hemen hemen Tüm Müslümanlarca bilinir. Tamda sizin dediğiniz gibi; Hayvanın budu göğsü dururken insanların zengin olanları, Kestikleri hayvanların; Sakatat da dediğimiz
Ayak,Baş ve işkembesini yoksullara dağıtmayı tercih ederlerken bir israfın önüne geçtiklerinden emindirler. Daha sonraları Komşusunun haliyle hallenmek dediğimiz hali yaşamak adına Özellikle ramazan ve Kurban bayramlarında ki ziyaretlerdeki ikram ve Bu ikramda yenilen leziz çorbalar.Ağza tadı veren Yiyecekler değil Cenab-ı-Rabbül alemindir.Hadisini doğru kılmış Toplum arasında yoksul yemeği bilinen kelle paça ve işkembeyi lezzet tahtına taşımış saray yemeği sınıfına sokmuştur. İyi mi olmuştur. Hayır. Yoksullar, zamanla yozlaşan Halk sebebiyle yardımlaşmayı terk ederek Artık hiç bir şeyi paylaşmaz olmuş; Bu saydığımız yemeklerin halk arasındaki usta aşçılarının nesli tükenmiş daha sonraki zamanlarda ise Bir çok kıssadan esinlenerek.kelle paça ve İşkembe çorbaları hayata yeniden dahil edilmeye çalışılsa da; Becerisiz eşler yüzünden bu pek mümkün olmamıştır. Diğer sonuçlarını yazmaya kalksam daha elim bir manzara ile karşı karşıya kalırız.Kurban Bayramındaki manzaralar mesela. Taki bir kurbandan helal olan bir şeyi sokakta bırakmak O ibadetin kabulüne engeldir. Yada salam, sosis, sucuk gibi ucuza mal edilen sağlık dışı ürünler yapılarak toplumun sağlığıyla oynayan sektörlerin.(hemen hemen tamamı maliyeti ucuz diye bu tür şeylerden üretilir) Vucut bulmasına sebep olmuştur.Oysa bu saydıklarımızın belli bir hararette uzun bir süre kalması şartı vardır. Öğütülerek yenmezler bu da işin başka boyutu. Yani Orjinalliğini bozduğumuz her şey; bize külfet olarak geri dönüyor.Bizzat şahsımıza değilse bile gelecek nesillere bizim belamız olarak yansıyor. Hani tabiatın dengesi diyoruz ya ! O tabiatın değil, aslında; Hayatın dengesi. Emin olun.
Neyse Şimdi buradan yazınıza dönelim. Ağbi mi amcamı kardeş mi ? Ne kabul ederseniz onun ricası olarak alın. Hatır için yapılacak şeylerden biride çiğ tavuk yemektir sizinki ise sadece pişirmek..Lütfen hem pişirin hemde tadına bakın.Sizi temin ederim hayatınızın en müthiş tadı; Hiç bir şey de yapmayıp sadece tuz da ilave etseniz emin olun tencerenizde duran şey Lezzetin ilk hali Son hali sizin maharetiniz olacak tabii çiğ kalmamalı dağılsa bile olur. Şimdi; Hem afiyet diliyor hemde intikamın "Bundan sık sık yiyelim olur mu" olacağı kanaatini yazıyorum. Dilerim çoktan tatmış olun. "Nasıl ağzım sulandı yavv!" :). Neyse Ben hakkımı helal edip size afiyet diliyorum. kılawyenin çenesi düştü.:):):):