- 1889 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Ben -XVII- Yıllarla savaşım
Ben’e...
Yıl, iki bin beş..
Öyle yalnızım ki, yalnızlığımla; yalnızlığımın hissi ağırlığı altında ben’lerim kayboluyor. O kadar ki, duruma isyan edebilecek ya da isyan çıkartabilecek kadar çoğunluğu bile sağlamasından şüpheye düştüğüm anlarımdan birini yaşamaktayım. Aynalara küsmüşüm. Bırakın saçlarımı en son ne zaman taradığımı, kaşlarımın kavisli mi yoksa köşeli bir yapıya mı sahip olduğunu hatırlamaya çalışıyorum.
Sisler içindeyim!
Dikkatinizi çekiyorum, sis değil; ‘ ’sisler içindeyim !’’
Dış dünyaya dair oluşturduğum kozada kaç katman yarattığımı unutmamamın dışında, her etkiye tepkisiz kalamayan yaşam dengesinin bana, her bir katmanıma kaç kat karşı tepki ya da aklımın bile alamayacağı derinlikteki diğer etkenlerin, omuzlarıma yüklediklerinin hesabını da kaçırmış durumdayım.
En son hatırlayabildiğim ise, arkamı dönüp yaşama ‘’ buraya kadar; ben buyum!’’ demiş olmam...
Yani anlayacağınız sözleşmemi tek taraflı feshetmişim. Hem de tüm bedelleri göze alarak.
...
_Bir öğlen üzeri bahçeden gelen kuş cıvıltıları böldü derinde yaşadığım uykuyu_
Çok sevdiğim gökyüzüne karşı kalkan misali, sımsıkı kapatmış olduğum kalın perdelerim; görüntülerden uzak tutsa da beni, maalesef ses yalıtımı sağlayamıyor.
Yirmi dört saat boyunca ışığım, kitaplarım, kahve kavanozum ve bilgisayarım açık dolduruyorum kısır zaman döngümü.
Açıkçası tüm hayatım tam tabiri ile, her köşesi toz ve örümcek ağları kaplamış ve hiç durmaksızın bir öldürüp sonsuz acılar içinde bin doğurduğum duvarlarımla kaplı.
Ve sürekli bir sorgu içindeyim; hayat denilen bölünmüş şahsi mecburi zaman dilimine / aklımın kapsayabildiği tüm zaman bütününe.
Lakin cevapsızım ve cevap verecek birikime de sahip değilim.
Kişisel çalışıyorum.
Yani, bahanelerim çok.
Yani, bahanelerim aslında hiç yok!
...
Yıl, iki bin altı...
Öğlen üzeri olduğunu bilgisayarımın ekranından öğrendiğim anlamsız anlarımdan biri idi. Tek farkı hiç susmaya niyeti olmayan bir kuşun cıvıltıları karşısında düştüğüm şaşkınlık evremi tarihime geçirmesi idi.
Kelime oyunu yapacak değilim; saate bakma ihtiyacı hissettiren o kuş cıvıltısının özenle sarındığım kozamı ikiye ayırarak ve ciğerlerimin oksijen ile yanmasıyla başlattı her şeyi .
...
İlk tepki olarak ağlamam gerekiyordu sanırım.
Sanıyordum çünkü canım acıyordu!
Sanıyordum çünkü ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikir sahibi değildim.
Ne kızabiliyordum, ne mutlu idim, ne de herhangi bir tepkide bulunabiliyordum.
Hatta bir ara zihnimde mekanikleştirdiğim kuşun ses ayarını nasıl kısarımdan tutunda bir kedinin öğlen yemeği olmasını dilememe kadar geçen çaresizliğim. Tek suçlu kuş idi nasılsa!
...
Yıl, bilmem kaç / iki bin ve ne hikmet ise sonu yedi...
Sızıp giden anlamlarım sayesinde anlamsızlığımı keşfettiğim, doğayı, taşı, böceği, güneşi ayı, bulutu, rüzgarı sevdiğimi haykırdığım, tezatların gölgesinde günümü geceden, varlığımı yokluklarımdan, karanlığımı ışığımdan, siyahımı beyazımdan, Tanrı’mı şeytanımdan dolayı belirginleştirip aynamda şükretmenin hazzını yaşadığım, ilk aşkıma düşünce eksilmiş dişlerimle gülümsediğim tozlu aynamda ilk çırılçıplak kalışımın tarihi.
;İlk kez üşümeyi umursamayışımla...
...
Yıl, şimdi!...
İncitilmiş çocuk parmaklarımdan akıp giden hayatıma ‘’dur, gitme’’ deyişim. Patlamış dudaklarımı yapıştırıp köklerime, ne kalmış ise toprağın ememediği / kendine almaya fırsat bulamadığı ‘’ben’e’’ dair ne var ise, onu kana, kana içmeye yemin ettiğim an!
Savaşmaktan yorgun düşmüş, yaşlı, yırtık derimi giyinip, saçlarıma iliştirdiğim siyah orkidemin her daim gülümseten aromasının mağrurluğu ile geçmişimle vedalaşıp, anımı yakalamanın tatlı telaşı ve geleceğimin bana sunacağı sürprizlerin merakı ile kentimi tüm güzellikleri, çirkinlikleri ya da korkuları ile bir bütün olarak sevmeye yemin ettiğim an...
...
Yıl, sol yanımda işli dua’m ; huzur
Ve parmağımda yazılı ismim ; adı bende saklı...
Ve Nietzsche’nin şiirinde dediği gibi;
‘’ öyle bir hayat yasadım ki , son yolculukları erken tanıdım
öyle çok değerliymiş ki zaman,
hep acele etmem bundan, anladım... ’’
İtiraf ediyorum işte!
Sen kazandın hayat ; beni!...