Şile' de Bir Masal
Hepimiz Eskilere Gittik...
Davidoff’a bakarsanız, dili sağlam kilitli biridir. Nasıl olduysa "size bir sürprizim var" diye söze başladı ama, sözün devamında kilidi hemen kapattı.
Bu masal işte böyle başladı.
Sıcak çaylar içilirken. Herkes çocukluğundan birkaç anı anlatıp gülüyordu. David de,
-hadi bayanlar, var mısınız sizi dünyada kayaların üstünde pijamalı fenerlerin çok az olan ülkeme (Şile’ye) götüreyim? Dedi.
Bütün bayanlar hep bir ağızdan,
-varız varız varız. Diye bağırdılar.
Bir kaç gün sonra ellerine küçücük (50-60kg.) çantalarımızla doğru Şile yolunu tuttuk.
Allah’ıma şükür ediyorum ki, mübarek şoförlere rastladık. Sessiz ve sakin otobüsümüzü sürmekle meşguldüler. Yoksa her on beş dk. bir yemek molasına nasıl dayanırdılar bilemem.
Yola çıktık. Tam on dk. sonra,
-Davi, bir yerde kahvaltı etsek!
-köprüyü geçelim bekleyin.
-ama benim midem.
-arkada boş yer var, uzan.
-kolaysa sen uzan, ayaklarımı pencereden mi çıkarıcam anam?
-o zaman bir benzinciye girelim, kraker falan alalım. Tuvalet falan da hem.
-yahu daha on dk. oldu, ne tuvaleti? Allah’ım ya rabbim, iyi hadi şoför bey duralım.
-Davi bunlar neden gelmediler?
-kornoya basın.
-nerede?
-kardeşim bagajı açıyorsun, yapma Allah aşkına. Bi kornaya basıcaksın altı üstü.
-ben hayatımda kornaya basmadım ki, yerini merini bilmem.
-Sadiye çabuk söndür o sigaranı hepimizi havaya uçuracaksın.
-yok ya, meraklanma. Bir şey olmaz.
-ay sahi mi, uçar mıyız? Ben gideyim o zaman.
-otobüse binsin diye dedim Türkan abla.
-Herkes tamam mı bayanlar, yanınızdakilere bakın.
-unuttuğumuz olursa, dönüşte alırız kaptan.
**
Nihayet Boğaz Köprüsünü geçtik...
Her yer yemyeşildi.
-demli bir çay olsa da içsek şimdi.
-bekleyin. Birazdan şöyle güzel kahvaltı yapabileceğimiz bir yer buluruz. Bulduk, harika bir yer bulduk. Semaverde çayımızı demlettik. Kendi cebimizden aldığımız paralarla tabaklarımızı çıkardık.
-ben kek yaptım.
-ben ıspanaklı börek.
-Sadiye sen ne yaptın?
-aman ne yapıcam canım, saat 9 da uyudum. O saate uyumak insanı gençleştirir, karaciğer harekete geçer unutmayın, on iki de akciğerler temizlenir. Bi de size börek mi yapacaktım. Şimdi kendime güzel bir köy kahvaltısı söylerim. Siz kek yerken, gözünüz benim ballı, kaymaklı kahvaltımda kalır, oohh canıma değsin. Ne oldu, niye sesiniz cık bile etmiyor.
-cık ediyor da, sen duymuyorsun Sadiye.
(Haklıydı Sadiye, bizim gece yarılarına kadar uğraşıp, didinip kek, börek bir o kadar da masraflarımızın yarısıyla güzel bir köy kahvaltısı etmişti. Bizlere de güzel bir örnek olmuştu.)
(ve Biz o keklerimizin, böreklerimizin tabaklarını toplarken. Sadiye hamakta sallanmakla meşguldü. Mutlu çığlıklar atıyordu.)
-Kaptan, güzel bir müzik koy da eğlenelim.
**
Şile’ ye geldik. Muazzam bir hava, tertemiz deniz, güler yüzlü Şile Feneri bizi karşıladı.
Devamı var.
öyküsatıcısı25Mayıs2012
YORUMLAR
valla bu gezilerdeki kokular beni mahvedeer.bir de sinsi nispetler...kimin keki daha güzel?
hayatta en çetin işlerden biri organizasyondur...biri yan çizer,biri beğenmez..biri unutur..birinin hoşuna gitmez diğeri bayılır...
Şile havasıyla coğrafyasıyla bütün akılları hayran bırakır...insan derdini unutur.
hadi hayırlısı...
Selam ve saygı ile...
Sadiye' yi tuttum vallahi canımcım.
Hiç uğraşamam ben de öyle saatlerce. Hele de bir geziye gidiyorsam, ı ıhh. Hadi eve misafirim gelecek yaparım en güzelinden, ama gezide yanımda yemek, çörek vs. taşıyamam.
...
Şile ve hanımlar. Oh keyfin daim ola Davi' m. Bu yolculuğun sana ilham olması çok doğal. Onca hanımla ne hikâyeler çıkartırsın sen.
Bekliyoruz devamını merak ilen.:)