- 672 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kıskançlık Konusu
Kıskançlık Konusu
Descartes kıskançlığı kısaca, “Sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tür korkudur.” Şeklinde tarif eder.
David R. Mace “Normal kıskançlık, pek çok evliliği kurtarmış bir emniyet sübabıdır. Anormal kıskançlık ise yıkıcı bir saplantıdır ve tedavi edilmesi gerekir.” demektedir.
Genellikle sahip olunan kıskanılıyor!
Başarılı, güçlü, güzel, vb. meziyetlere sahip olanı kıskanmak ve başkasında olanı kıskanmak da sık görülmektedir!
Kıskançlığın en çok zikredildiği alan aile. Eşler arasında, çocuklar arasında ve ebeveynin çocuklarını kıskanması şeklinde görülüyor. Adem’in çocukları Habil ve Kabil’in birbirini kıskanmasının kardeş katliyle sonuçlandığı nakledilir! Yusuf’un kardeşlerinin kıskançlığının kuyuya atılmasıyla da direk alakası var! Ebeveynin çocuklar arasında ayrım yapmasının sonucu olarak da yansır!
Bir başka tarif: “Sevdiği sahip olduğu veya münasebet halinde bulunduğu şeyin başkasıyla aynı tür ilişkiler içinde olmasına katlanamamak.” Bu tarif en yaygın gözlemleneni olmalı!
Kıskançlık ve egoizm: “Kişisel egoizm ise, benim, başkalarının ne yapmaları, nasıl davranmaları gerektiği ile ilgili bir iddiada bulunmaksızın, kendi kişisel çıkarlarımı hesaba katarak eylemde bulunmam gerektiğini öne sürer.” Felsefe Sözlüğü / Ahmet Cevizci
Kıskançlık da, kişisel egoizm de tahammül sınırları içersinde masum sayılabilir.
Başkasını veya sahiplendiğimizi kıskanmanın belirlenmiş bir ölçüsü de yoktur. Kıskanılana hissettirilmediği sürece zarar vermez, kıskançlık. Kıskanılan veya sahiplenilen, şu veya bu şekilde etki altına alınmak isteniyorsa; maksadın aksi bir durumla karşılaşılması kaçınılmazdır.
Aşırı kıskançlık, güvensizlikten ve acizlikten kaynaklanıyor.
Ahmet Cevizci’nin bahsettiği Kişisel egoizm kıskançlığın nedeni de olabilir, çözümü de! Şöyle ki herkes kendi menfaatini kollasa ve herkes kendi menfaati için çalışsa; başkalarının menfaatini de (nasıl kendi menfaatini kabul ediyor ise) kabul etse; kıskançlık doğal olarak ortadan kalkacak! Yani kıskançlığın hayatı zehir etmesini önlemenin yolu sahiplenme konusunda yatar! Kimse kimsenin asli olarak malı olmadığını kabulden geçer çözüm! Söylemlere bakınız; “Ya benimsin ya toprağın, ya sev ya terk et!” Sorun sahiplenmekte! İnsanlar kendi varlıklarının kabulüne kendini öylesine kaptırıyor ki diğerinin var olmasını da kendi varlığının kabulüne bağlı olarak düşünüyor! Erkek kadın ilişkilerinde de bu kıskançlığı cilveleşme olarak kullanmak var! Bunun ilerideki sonuçlarını düşünmez cicim dönemindekiler! Kadın erkeğe “Seninim” der! Erkek kadına “Benimsin!” böylece cilveleşir giderler bir müddet! Kadın, aslen başkasına ait olmadığını anladığında; erkek de kadının aslen kendine ait olmadığını anladığında bocalamaya başlarlar! Yeni durumun kabulündeki sıkıntıları aşabilirlerse sorun hallolur yok aşamazlarsa krizlerle hayatları zehir olur! Oysa ta başta şunu kabul etselerdi:
Sen, sensin; sana aitsin! Ben de benim, bana aitim; ikimiz de aslen O’na aitiz! Birlikteliğimiz ise kendi tercihimiz, beraber olmaktan hoşlandığımız için beraberiz; hoşnutluğu ikimizden biri yaşayamadığında ya da bir üçüncüde aradığında birlikteliğin bitmesinden daha doğal ne olabilir! Kıyamet de kopmaz! Hepsi bu! Çözüm de burada saklı!
İnsan kendi kişiliğinden taviz verdiğinde sonucuna katlanmak zorundadır! Nedir bu taviz? Yukarıda bahsettiğim “Seninim, benimsin!” ayakları! Başlangıçta verilen bu tavizler ilerde sorun çıkarır!
Şimdilerde moda tabir; kuantum bakış! Peh…. Burada kullandığım nokta ışık tanecik noktası olarak , fiziki, yani maddi boyuta ait! Geometri daha soyut!
Ben de bu konuya “Kuantum!” bakmak isterim! Bu tabirine karşı değilim!
Bir nokta boyutsuz olarak evrende dolaşırken; diğer bir noktayla arkadaş olur! İkisinin de kütle çekimi vardır, aynı olsun! Bir çizgicik olur! Tek boyut. Yani boyut kazanır! Derken üçüncü bir nokta onlara eklenince ne olur? Boyut yine tek olarak görünür ama bükülme olur! Yani üçünün yan yana duruşunda bükülme nedeniyle çok geniş açılı bir üçgen çizilebilir! Boyut iki olur! İşte boyut iki olunca ikilik de olur! Kıskançlık da. Başlangıç bu.
Uzayda nasıl bu? Bir nokta diğer noktaları kütle çekimi yüzünden kendine çekip hapsederse kara delik olur! Yani kendi varlığı dahil tüm noktaların varlığını karartır! Kıskançlığı kütle çekimine benzetebilirim. Firavunlar ve krallar da kara delik oluşturabilir!
Evrende maddi boyutta var olmanın sebebi dengesizlik! Denge ölümdür! Madde elektriksel yükleri artı eksi denge kurduğunda; enerji nötrlenir o madde maddi boyuttan kalkar! Madde karşı madde konusuna benzer! Madde ile karşı madde buluşunca, hem kendi hem karşı madde ortadan kalkar! Denge maddi alemdeki ölüm halidir! Hani “Ölmeden önce ölünüz!” bu konu önemli! Yani bir çeşit denge sağlayın, maddi savrulmalardan kurtulmak için! Bozuk denge maddi varlığın da nedenidir! Bu konuyu kıskançlığa nasıl bağlamalı! Kıskançlık, dengesizlik olsun; yani hayatın devamı dengesizlikte, burada da birlikteliğin devamı kıskançlık ve sahiplenmeyle oluyor! “Ölmeden önce ölünüz!” söylemi de denge içindi; o halde birlikteliğin devamını sağlayan kıskançlığı dengede tutun ki hayatınız zehir olmasın. Kıskançlık kütle çekimi rolü oynasın. Kara delik gibi olmasın! Yukarıda bahsettiğim sen sensin, ben de benim; ikimiz de O’na aitiz gibi…
“Her insan öldürür gene de sevdiğini
Bu böyle bilinsin herkes tarafından,
Kiminin ters bakısından gelir ölüm,
Kiminin iltifatından,
Korkağın öpücüğünden,
Cesurun kılıcından!” Oscar Wilde
Kişi öldürür sevdiğini, çünkü denge arar! Maddi boyutta yaşıyoruz. Maddenin dengesizlik hali zaten varlığı… Sırat, denge mevzuu geniş… O halde sevgide ölçü, denge şart. Sevginin nedeni kütle çekimine benzer, kıskançlık olur ise sonuç felakettir! Kimse, kimse için sevmez! Herkes kendi için sever! Ya da Aslen kendini sever!
Deli Aşık
“Ben ol da gör” Mevlana
Aklını kendine sakla!
Kalbinde aşk yoksa anlamazsın,
Ha sen, ha ben, ha O!
Ben aslen beni seviyorum. “Deli Aşık; Ahmet Bektaş” şiirimden .
Bakınız! Çokları sanır ki Ahir zamanda İsa gelecek ve son dine uyacak! Ben şöyle düşünüyorum! İsa geldiğinde zaten ortada hakiki manada kitap ehli de yani orjin kitap ehli de kalmayacak!Şimdiki hal yani! O da gelip kitap ehli aleyhinde şahitlik edecek! Nisa 159 ayette geçer bu. İsa’nın gelmesini her kitap ehli kendi dinine yontar! Bu da aleyhlerinde şahitliğe bir neden daha olur! İsa kendi misyonuyla gelir! Bu gelişi ister sembolik anlayın ister birey! Bu İsa makamının gelişidir! Hızır benzeri bir durum! Hızır makamı var ve bu makamı her insan potansiyel olarak an da doldurabilir! Sabit kalmaz! İşte ona benzer İsa makamı da her insanın potansiyelinde var! Dedim... Peygamberler üzerinden din savaşları da kıskançlık konusuna giriyor!
Kıskançlığın nedenlerinden en önemlisi “Zan”dır! İki görme engelli dolma yerken biri diğerini uyarıyor; “Çifter çifter ağzına tıkıştırma dolmaları!” Diğeri; “Nereden biliyorsun çifter çifter yediğimi? Görmüyorsun!” Uyaran; “Ben de çifter çifter yiyorum, kendimden pay biçip söyledim!” Yani kendi kıskançlığa konu olan eylemi yapanlar genelde bu uyarıları yapanların ta kendisidir. Bu siyasi alanda toplumsal alanda da gözlemlenir! Başkalarının ahlakını diline dolayanlarda, toplumsal varlıkları kendi menfaatine kullananların devamlı geçmiştekileri suçlaması şeklinde yansır! Uzatmayım…
Sirius gezegen çiftine de bakalım; nasıl denge kurmuşlar!
Şi-Ra
Sarılıp "Cem" olan, "Bir" görünür.
"Birlik" sarmalda...
"A" ile "B" yi birleştiren "C"; ABC’si böyle.
Kırmızı, beyaz...
Yoldaşlar, insanlığa kılavuz! “Şi-Ra ; Ahmet Bektaş” Şiirimden
Sirius A ve Sirius B Birbirinin etrafında sarmal döner! Bu ikisi Dünya’dan gözle tek yıldız olarak görünür! Bilim adamları bir Üçüncü kara deliğin bu ikisini çekemediği ancak ikisinin bu evrensel dansına da sebep olduğunu söyler! Demek ki kıskançlık kara deliğine düşmeden varlıklarını kıskançlığı, kütle çekimini dengede kullanarak devam ettirebiliyorlar!
İkiyi bir etmek…
Bu o kadar kolay olmasa da mümkün!
Son tahlilde; evrensel olan her boyut için geçerli olmalıdır! Yalnızca maddi boyutta geçerli olan kara delik misal çekimler insanı da çevresindekileri de yutar!
Sen, sensin; sana aitsin! Ben de benim, bana aitim; ikimiz de aslen O’na aitiz! Birlikteliğimiz ise kendi tercihimiz, beraber olmaktan hoşlandığımız için beraberiz; hoşnutluğu ikimizden biri yaşayamadığında ya da bir üçüncüde aradığında birlikteliğin bitmesinden daha doğal ne olabilir! Kıyamet de kopmaz! Hepsi bu! Çözüm de burada saklı!
Kişi ya boyutsuz, bir nokta olarak devam eder; ya da boyut kazanır diğer kişi ile birleşir! Ya da üçüncü kişiyle bükülür! Ya da Üçüncüyü kullanır! Sirius gibi… Sahiplenmek veya başkasına ait olmak felakettir! Baş başa vermek, birlik; ideal olandır! Dikkat edin başkaları kendi beraberliklerini güçlendirmek için sizi kıskandırma maksatlı kullanmak ister; Sirius A ve B birlikteliğindeki “Kara delik” gibi kullanılmayın! Kara delik hırsının kurbanıdır!
Başkasını veya sahiplendiğimizi kıskanmanın belirlenmiş bir ölçüsü de yoktur. Kıskanılana hissettirilmediği sürece zarar vermez, kıskançlık. Kıskanılan veya sahiplenilen, şu veya bu şekilde etki altına alınmak isteniyorsa; maksadın aksi bir durumla karşılaşılması kaçınılmazdır.
Selametle;
Ahmet Bektaş