- 1153 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİR KİTAP HAKKINDA
Belki ve Keşke yazarını üçüncü kitabı sıfatıyla Şubat 2008 tarihinde yayınlanmış. Baskı aşamasında Ay Yayınlarının hazırlıklarını tamamladığı eser Kanyılmaz Matbaasında tamamlanarak okuyucusu ile buluşturulmuş.
Eserin kapak kompozisyonu içerik hakkında bazı ön çağrışımlar verecek nitelikte. Bir gölge şeklinde iki insan. Kadın ve erkek…Hayatın gölgelerden ibaret olduğunu söyleyen Muhiyyiddin Arabi sözleri geliyor aklıma.
Kitabın sayfa sayısı doksan iki. Hacmine bakarak çok çabuk okunacağını zannetmeyin.Kitabın an bölümü dokuz ayrı paçadan oluşuyor.Geçekten,Mehlika ve Gökyüzü,Yalancı Aynalar,Panik Bir Atak,Tuba,Kiralık Katilime,Balık ve Sen,Yeryüzü ve Gökyüzü,Yeşil Çatılı Ev bölümlerine ayrılan çalışmanın sunuş bölümlerinde anlatılanları kısaca özetlemek mümkün:
“Saygısız,kırıcı ve baştan sona hayal kırıklığı olan benden,hediyedir hayatımın en büyük beklisine kalemimden…”
Mehmet Ertuğrul 1985 yılı ocağında doğmuş. Doğduğunda mevsimin kış olduğunu çok sonraları bir gün annesi ile köy evinde sönen bir ocağın soğuğunda kaldığında öğrenmiş. Çok önemli mi bilmiyorum ama Uşak doğumlu. Hayatı boyunca okuyup memur olmaktan başka bir çaresi olmadığını bilerek yaşadı ama şimdi o bir memur değil öğretmen…………
Hayatın ona ilk dokunduğunda babası yokmuş yanında. Çalınacak bir şeyleri olmayan ama yine de hırsız girdikleri evinde tanışmış korkuyla. Ertuğrul duygu olarak ilk korkuyla tanışmış. Duygu olarak ilk korkuyla tanışmış birinin yazıları var bu kitapta.
Ben hiç açılmayacak kapıların zilini çalmışım meğer diyen genç yazar şairane duyuşlarının etkisiyle olacak birinci denemenin sonunda ”yanan da sensin ateş de sen “ anlatımına başvurmakta. Kelimelerin çağrışımlarından zevk alan okuyucular için kitaptaki yazılar güzel hazlar sunuyor. Aynı metindeki “Başlarsın işte o an anlamaya bu anlamlı anlamsızlığı “ gibi anlatımlar duyuş gücünün tarifi zor anarlını ortaya çıkarıyor olması bakımından önemlidir.
Dizgiden ya da seçimden kaynaklanan bir tercihin sonucu olarak kitap bir nesir yolu anlatım olduğu halde satırbaşlarının olmayışı klasik okuyucu açısından bir kusur sayabilir.
Mehlika ve Gökyüzünde iki dünya arasında git-gelleri olan duygu dünyasını yakalamak mümkün. Umut, umutsuzluk, isyanlara uzanan pişmanlıklar ve her defasında kabullenişi öne çıkaran bir bakış açısı. Her aşk ayılığın önsözüdür ve her ayrılık aşkın diyen ruh hali kendisiyle sorguladıkları arasında bocalar durur bazen. Yine kitaptaki satırlarla “Beni sev ama söyleme benim gölgem ol ama benden uzakta yaşa “tavsiyesinin mutsuzluğunda denizin,yalnızlığın sancıları çekilirken soruluyor:Mutlu musun?
Yalancı Aynalar sevgiliye seslenişlerin coşkusu, mahzunluğu, ızdırapları, sevinç ve kaygılarıyla sona eriyor.Yine şiir cümlelerini hatırlatan bir rahatlıkla dökülüyor kelimeler:
Bir şiire bakar gibi baktım sana
Çünkü sen nefes alan bir şiirsin .
Yalnızca benim görebildiğim.
Panik Bir Atak, yalnızlık duyuşları etrafında hayat, ölüm, dostluk etrafında söyleyişlerden oluşuyor. Elbette ana dokunun aşk olduğu metni özellikle okumanızı tavsiye ederim. Canlı ,hareketli insan manzaraları göreceksiniz.Aşk ve ölüm duygusunun birlikte anlatıldığı bölümlerde insanlığın varlığından beri yaşadığı bir tezadın yirmi birinci yüzyıl insanını da etkilediği görülecek.İnsan varlığının rüya ,kabus,hayal,özlem kavramları çerçevesinde yine en yakın dostluklarla olabileceği ama en yakında biri olsa bile yalnızlığı acıyı en çok da yine kendisinin duyabileceği gerçeği.
Kitabın en dokunaklı bölümlerinden biri olan Tuba da aşkı şöyle tarif ediyor Ertuğrul:”Sen bir girdaptın beni, döne döne öle öle içine düştüm. İçin öyle derinmiş ki hala düşüyorum. Yavaşlatılmış çekim gibi…”Güzel bir imge var satırlarda “Kaf dağından kalkan zümüd-ü anka senin mektubunu getiriyor bilmiyorum haberin var mı?”Siz, sevgiliden habersiz gelen sevgili kokan mektupları okur musunuz? Hele aşk bir deprem olarak tanılanıyorsa mektubun anlamı satırları aşan bir duyuşu gerektirir sanırım.
Kitaptan üzerinde söz söyleyeceğim son bölüm Kiralık Katlime adını taşıyor. İnsan hayatlarının sorgulandığı bu bölümde aynalara bakmamız ,kimliğimizle kişiliğimizle ,arzularımızla yüzleşmemiz isteniyor sanki.Ve hayata dönük yaptıklarımız dillendiriliyor.Öldürdüğümüz umutlar ,aşklar, sevgiler, aldattıklarımız, pişmanlıklarımız, öfkelerimiz, aldatmalarımız,reddettiklerimiz..sağanak halinde yığılsa kapımıza .Tam bu sırada ses yükseliyor satırlardan:”Katildi insan herkesin eli kanlıydı.”Ve devam ediyor Ertuğrul: yeşilin,mavinin,birisi ötekinin,öteki berisinin,biri sahip olunan tek umudun,biri sevginin ve aşk aşkı da öldürmüştü biri…Sahiden neleri öldürdüğümüzü bir sayabilsek.Şikayetçi olduğumuz pek çok kaybın en azından kendi hayatımızdaki yerini gerçekçi olarak sorgulamak gerekmez mi?
Yazarın üçüncü kitabı olarak sözünü ettiğimiz eserin güçlü bir anlatıma sahip olduğunu söyleyelim. Dilin özellikle konuşma dilinin pek dışına çıkılmayan eserde, gündelik kelimeler şair bir duyuşun eline teslim olmuş gibi duruyor. Şiir diline yakın kullanımda kesik cümleler, uzun sıralı cümleler, tasvir ve tahlil cümleleri anlatımı renklendirmiş durumda.
Okumak kadar yazmanın da önemli olduğu günümüz kültür ortamında okyanusa dökülen her berrak damla keşmekeş halinde yaşayan ruhlarımıza bir küçük müjde gibi geliyor. Bu manasıyla yazarın kitabını tavsiye ediyor, bilgi için haberleşme notlarını ekliyorum.
Mehmet Ertuğrul
Telefon: 05062815844
Elmek: [email protected]
Sinan YILMAZ