- 716 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KİMSESİZ AKŞAM
’Kendi kanımızdan kan akıtmadığımız, sevgiyle damıtmadığımız,uğrunda özverileri, ortak acıları üstlenmediğimiz, savaşımlara, katlanmadığımız hiçbir ilişkinin, hiçbir dostluğun, hiçbir duygunun bize sadakat göstermediğini ve güvenli nitelik taşımadığını her birimiz kendi günlük hayatımızda öteden beriyaşar, bilir. Birine gönlünü kaptırmanın ne kadar kolay, gerçekten sevmenin ise ne kadar zor olduğunu bilmeyen ve yaşamayan yoktur. Bütün gerçek değerler gibi sevgi de satın alınamaz. Satın alınabilen hazlar vardır, satın alınabilen sevgiyse hayır.’
Böyle diyor ’Sevgi’ adlı yazısında Herman Hesse...Alman şair ve yazarı Hesse, misyoner bir papazın oğlu olarak dünyaya geldi. Önce Maulbronn manastırındaki seminere yazıldı, oradan kaçtıktan sonra ticaret öğrendi ve 1904 yılından itibaren serbest yazar olarak çalıştı.
1911 yılında Hindistan’a gitti. Savaş sırasında İsviçrede bir dergiyi yönetti. Genel genel savaş coşkunluğuna karşı tavır alarak savaşı yerdi. 1919 yılından ölümüne dek İsviçre’nin Montağnola kasabasında yaşadı.
1946’da aldığı Nobel yanında bir çok başka ödül kazandı. Başta öykücü ve romancı olmakla birlikte, başarılı bir ozan aynı zamanda. Uluslararası ününü daha çok romanlarıyla sağladı. Altmışlarda ’hippi’ kuşağı arasında Birleşik Amerika’da başlayan Hesse rönesansı, kısa sürede bütün dünyaya yayıldı. Yapıtları bu arada ya yeniden, ya da ilk kez bir çok dünya diline çevrildi. Koyu dindar bir ailenin çocuğu olarak, çocukluğunda yoğun bir tür Hıristiyanlık eğitiminden geçmesine karşın, daha gençliğinde bu din öğretisine karşı içinde kuşku tohumları filizlenmiş, daha sonra her türlü şiddeti yadsıyan Buda öğretisini benimsemiş ve Avrupa’ya dönüşünden sonra yeniden Hıristiyanlığa yaklaşıp, kendine özgü bir bileşime varmıştır.
Öykü ve romanlarında, yüzyılımız Almanca yazınında klasik geleneğin en önemli sürdürücüsü ve temsilcisi olmuştur. Özelikle, Alman yazınında ayrı bir yeri olan , ve yetiştiği bölgede doğmuş olan Şvab Romantizminden kaynaklanmış, şiirsel bir deyiş, düz yazısının da temel özeliğini oluşturmuştur.
Altmışlarda Hesse rönesansına yok açan özeliği, yapıtlarında, kişisel olgunlaşma döneminde doğan iç sorunlara, çelişkilere geniş yer vermiş olmasıdır. Öyle ki, aynı sorunların etkisinde dünya işlerinin anlamsızlığı sonucuna varan ve dış üretim yerine iç olgunlaşma için bir yandan doğaya yönelip, bir yandan içe kapanan ’hippi’ kuşağı, Hesse’yi kendi yazar ve ozanları olarak görmüş ve yüceltmiştir.
Hesse’deki iç yaşamsal sorunlar oysa, onun kişisel ince duygusalığından doğmaktaydı. Düş ve düşün, us ve duygu arasındaki ayrılık ve çelişkiler ve bunun ortadan kaldırılmasıyla iç ve dış yaşamsal bir uyuma yönelmek, ana konularından olmuştur.
Şiirlerinde önceleri, düşsel bir doğa romantizmi, doğayla uyum özlemi ve içe yönelik ruh halerine yaklaşımlar işleniyordu. Ustaca bir basitlik, deyiş ve biçim kendiliğindenliği, müzik ögesi güçlü, açık bir dil kullanması, şiirlerinin başarı sağlamasını oluşturmuş özeliklerdir.
Doğu ve batı kültürlerini kaynaştırabilmiş ender batılı yazar ve ozanlardandır. Aynı zamanda kendi yapıtlarını resimleyebilecek nitelikte önemli bir ressamdı.
Yazımıza şairin ’Sevgi’adlı yazısıyla başlamıştık, ’Kmsesiz Akşam’ adlı şiiriyle bitirelim:
Boş şişeyle bardakta
Titremekte mum alevi;
Oda soğuk,buz gibi.
Dışarda otlara, yağmur yağmakta.
Yatıyorsun kısa bir zaman için
Üşümüş, üzgün, yatağına.
Yine sabah olacak, akşam sonra,
Sabahlar, akşamlar gelecek tekrar,
Ama sen gelmeyeceksin bir daha.