- 761 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AKİL SÜREÇ ve İNSAN!...
Ülke gündeminin atar damarı haline gelen ve olumlu-olumsuz protestolar ile yoluna devam eden ve bölge bölge insanları bu süreç ile bilgilendirmeyi sürdüren ‘AKİL SÜREÇ’te sona yaklaşılıyor.
Haber bültenlerinde her ne kadar bu süreçle ilgili bölümler tüm iyi niyet göstergeleriyle geçiştirilse de, olayın kahramanları ile halkın yüzleşmesi sansür edilse de ve haberin içeriğinden önemli ve önemsiz bölümler cımbızla ayıklansa da ilerlenen yol bir tarafa, arkalarında bıraktıkları intiba bence Türkiye tarihinin acı bir tablosu olarak kalacağa benziyor.
Akil İnsanlarımızın aramıza kadar gelip, bizleri barış süreci hakkında bilgilendirmelerine ne gerek vardı! Diye soramadan edemiyor insan. Bu insanları, ‘ya da bu artist’leri’ zaten beyaz perdede hayli görmüş ve epey filmlerini izlemiştik. Setlerin sokağa taşınması, akil mesajlar vereceğiz diye halkın galeyana getirilmesi, ya da izlenen bu filmin nasıl ve ne şekilde yorumlanacağının irdelenmesini tarihe bırakalım ve biz bu süreçten ne çıkarabiliriz, ona bakalım.
Türk misafirperverliğini dünyaya sunan bir toplum olarak ‘AKİL ‘ insanlara da bu konukseverliğimizi gösterdik sanıyorum. Geçtiğimiz hafta kente geldiğim belediye otobüsü çeşitli kavşaklarda durduruldu ve değişik güzergâhlardan rota çizildi. Az sonra anladım ki, ‘AKİL’lerimiz gelmiş kentimize. Yüzüme dağılan sinir ve sitem katsayılarının yerini garip bir gülümseme aldı. Yüzlerce polisin kordon oluşturarak adeta kuş uçurtmadığı, ancak ‘AKİL’lerimizin hayatlarında bir daha böylesi rahat bir yolculuk yapamayacakları bir emniyet kordonuyla dolaştırıldığına şahit oldum.
‘Akil Süreç ve İnsan’ dedik yazımızın başlığında… Gelinen nokta ne kadar parlak, ya da ne kadar karmaşık bunun karşılığı olabilir mi başlık, bilmiyorum. O bıçak sırtı süreçte insanı bir köşeye itmek, yaşanan acıları ve haksızlıkları, yıllardır ‘Ateş Düştüğü Yeri Yakar’ diyerek yüreğimizi dağladığımız, avuttuğumuz ve acıları bağrımızda bir taş olarak büyüttüğümüz süreç ne çabuk unutulacak!.. İşte en has cevap bu soruya verilmeli ve hiç kimse, ama hiç kimse hangi süreci yaşarsa yaşasın, hangi süreçten geçerse geçsin o acıları unutturamayacaktır…
Ne Kadir İnanır, ne Hülya Koçyiğit ve ne de Yılmaz Erdoğan… Diğer aKİL’lerimiz alınmasınlar, ama hepsinin rolü var bu kritik süreçte ve onlar deri çantalarındaki repliklerle bu yola baş koymuşlar ve set çalışmalarına koyulmuşlar. İnsanımın düşünceleri, acıları, sancıları, soruları ve sorguları…
Onlara yanıt vermek, kapalı kapılar ardında, yüzlerce polisin koruması altında ve kordonların içerisinde, klimalı otobüslerin içerisinde, eskortlar eşliğinde eminim ki camdan dışarıya, insanın gözlerinin içine bakamayacak kadar meşguller ve bir sonraki toplantıda ne diyeceklerini, hangi safsatalarla günü geçiştireceklerini düşünüyorlardır…
Mikrofon uzatıldığında, ya da kamera karşısında yeri geldiğinde insanıma şirin görünmek adına; ‘Ben de anayım, ben de şehit yakınıyım’ diyerek rol kesmek, oğlunun, kardeşinin veya yakınının mezarı başında yatıp kalkan, onun ruhuna ağıtlar yakan ve onu kendilerinden koparanlara affedilemez intizarlarda bulunan anaları, babaları, kardeşleri, kadınları ve akrabaları kim teskin edecek, kim onların yerdeki kurumuş kanını kaldıracak!..
Bırakın Akil’lerimiz halkın içerisine karışsın. Belki üçüne, beşine çürük yumurta, pankart, ya da başka bir tepki sunulabilir. Ama o tepkiler ve protestolar önce Akil’lerimizin AKLİ’nı başına getirecek, ardından halkın iç sesini, nefesini ve isyanını hissedebilmek ve duyumsayabilmek adına farklı bir iletişim yolu olacaktır.
Bu süreç bitti bitiyor, ama getirisi umarım yüreklerdeki yangını çoğaltmaz. Umarım bu tarihi süreçte yanılan ve yanıltılan yine Türk halkım olmaz…
Sevgi ve mutlulukla…
Selahattin YETGİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.