- 801 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DİNMEYEN ÖFKE
Öyle bir konu ki,yıllardır içinden kurtulamadım kızımın öfkesinden kendimi kurtaramadım
belki çokta haklıdır ama içinde olduğumuz hayat şartları beni de çaresiz bırakmıştır
bunu kaleme alırken ne kendimi ona karşı savunmak,nede onu eleştirmek amacındayım
burada yaşanmış bir gerçek var,bu gerçeği paylaşmak belki beni de rahatlatacak
bir aile düşünün yeni,yeni hayata temel atmış ve değim yerindeyse sıfır ile başlanmış
yaşadıkları şehir toplumun ortak derdi olan işsizlik sorunuyla baş,başa kalınmış bir aile
konuyu pek fazla uzatmamak adına kısa keseceğim.
olayın kahramanı baba ve onu asla affedemeyen kızı.
örf ve adet gereği yuva kurmanın sorumluluğu aile reisindedir,her ne kadar kadının rolü
büyük olsa da erkek daha sorumluluk sahibidir,en azından o zaman ki yıllar öğleydi
yuvanın ayakta kalabilmesi için mutlak yatırımlar gerekir.bunun hesabını yapan erkek
zamanın imkanları olan yurt dışına açılmayı kafaya koyar,ve hayatının ilk deneyimini yaşar.
o artık bir gurbetçi dir çok sevdiği yuvasını gelecek adına, bırakıp gurbetin yolunu tutar.
çıktığı ilk gurbetlik deneğiminde (5)aylık kızından zoraki ayrılır.
bu iş resmi yollarla insan hakklarıyla bir ilişkisi yok herkes kendi imkanlarıyla ayakta kalmaya çalışır,hani bu zorluğu da yaşar.derken ilk senelik izninde (5)aylık bıraktığı kızı
(1.5)yaşında tekrar görme fırsatını yakalar.ve hayat devam eder.
yıllar yılları kovalarken bu süreçte bir ikinci kızı daha olur tabi büyük kızı bu arada
ilk okul ikinci sınıfındayken bir karar vermek zorunda kalır.
artık bu ayrılıkların bir sonu olmalıydı,ya ilişkisini kesip yurda dönecekti yada eşini yanına
alacaktı oda bazı zor şartlara katlanarak.
belki hayatının en büyük hatasıydı bu ama çaresiz ve fazla seçeneğide yok
bir yanda çekilmeyen ayrılık,özlenen hasret,öbür yanda sefalet korkusu var
ve tabi eşinin henüz alışamadığı şehir(hanımı memleketlisi değil)şehrin yabancısıydı.
bu zorluğu da yaşadı talihsiz aile,yabancısı olduğu şehirde ve kocası yıllardır onu yalnız
bırakıp yurt dışına çıkmakta gide,gele bu hayatı yaşamak zorundaydılar.
karar anıydı(bu böyle sürmeyecek diyerek)koca çok sevdiği hanımına endişe duymaktaydı
bir gün eşine
---senide yanıma alyım fikrini açıklar.
---hanımı sen bilirsin bey der.ama ya çocuklar ne olacak onların hali
---birini alır diğerini anne annesi gilde bırakır okuluna devam eder.derken
hayatı boyunca kendini kurtaramıyacağı bir suçlamanın içinde bulur bahsedilen baba
tabi burada ne kadar haklı veya ne kadar çaresiz olduğu da tartışılmalı
bir yanda yuvanın selameti,bir yanda böylesine hata ama yinede çaresizdir baba
kızını okulundan almayım, başarılı bir çizgi çizen bir öğrenci sıfatında daydı onuda hesaba
katıyordu kararını verirken,ama olmayınca olmuyor işte mutlaka bir hata işleniyormuş
tabi hikaye öyle basit kararlarla alınmıyor o kadar çok şeyler var ki işin ucunda onları
anlatmanın gereği yok, benim kaleme almamın amacı daha sonraki yıllarda baba tüm bunların telafisini yapsa da affedilememenin acısını çeker.
buna karşılık bir baba olarak şöyle bir anlayış içine girdim tabi biraz da sitem ederek
babalar ve anneler her ne kadar verse de daha istenir,daha az bulunur,az görülür neden?
oysa gerçekten bir insan olarak taşınan yürek gerek çocuklar,gerek veli bilinen anne ve
babalarda çok farklı duygularla besleniyor.anne,babalar affedici ruhla olurken,çocuklar
bunu anlamıyor neden?
tabi dünyada örnekleri verecek olursak tartışmanın sonu gelmez,ama ben hep merak ederim.işte birileri çıkmış demiş ki yılın annesini seçelim herhalde cazibiyet yaratmış
yılın babası olma yolunda adımlar atılmazken yılın evladı(kız yada erkek fark etmez)bunun
üzerinde durulmamış oda neden? hani acaba çocuklar ne yapsa da o hakkı ödeyemez mi?düşünülmüş iyide mademki hal böyledir bu durum neden?
konuya dönelim ve her şeyi fazlasıyla yapan baba neden bir hatası yüzünden affedilmiyor?
evet kabul ederim ki o yaşta bir kızın anneden ayrılışı bir hataydı ve düşünülmemiş
ama olgunluğun içinde olmuş bir insan olarak artık bunlar tedarik olması gerekmiyor mu?
BU YAZI HER NE KADAR ÖZEL OLSA DA MUTLAKA YAŞANMIŞLIĞI VARDIR
VE BEN BUNU TÜRK KÜLTÜRÜNDE SIK,SIK RASTLANIR BİR OLAY OLARAK GÖRÜYORUM
BU NEDENLE KALEME ALDIM HER ŞEYE RAĞMEN BİR HATAM OLDUYSA AFFIM OLA
SALAHATTİN TOPUZ
26-05-2013
-
YORUMLAR
Bence bu öyküsel anlatımda suçlu baba değil, suçlu hiç kimsedir. Geçim kaygısıyla ve bir ailenin devamını sağlama uğraşı bazı fedakarlıklar gerektirir. Bu fedakarlık baba, anne veya çocuktan gelebilir. Karar verme yaşında olmayan çocuk için bazen babalar bu tür hayati kararlara imza atabilir.Burada empati kurması gereken, çocukluk düşleriyle büyüyen kız çocuğudur. İşsiz ve üretimden yoksun bir baba dünyanın en mutsuz insanıdır. Ailesi için yurt dışına gidip kendini hasrete bedelleyen bu babanın karşısında saygıyla eğilmek gerekir. Nazım Hikmet : Ben dünümden ileri, geleciğimden geriyim. demiş. Babalar dündür, çocuklar gelecek. Emin olun ki geleceğin dünü anlaması daha zordur. Bazı babalar var ki geceleri çocuklar uyurken bile kendi düşlerinde onları korumaktadır. Bu anlatımdaki babanın onlardan biri olduğunu biliyorum ve bu babayla tanışma onurunu yaşadığım için kendimi şanslı hissediyorum.
Fırat KESİKTAŞ
dediğinize katılmaktayım.Ülkem bu gibi üzücü ayrılıkları çok yaşadı.
Birbirinden ayrı ana baba ve çocuklar, ayrılan aileler, yıkılan yuvalar çoktur.
Aslına bakarsanız Büyük kız yaşananları olgunlukla karşılamalı, ana babayı sorgulamadan önce nedenini anlamalıdır.
Kimse çocuğundan kolaylıkla ayrılamaz.şartlar ağırsa ayrılık gerkli olabilir. genel bir hayat hikayesi ve yaşanmışlık yazınızda. toplumsal bir yaranın açıklaması.Bu konuda ne kadar yazılsa azdır.
kaleminize sağlık.
Affetmek gerekir büyükleri, onlar çocukların geleceği için didinip durmuşlar.