- 449 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Düşünce Devinimindeki Mutluluklar 19
19-Örneğin, bizler hoşgörüyü monoteist anlayışların getirdiğini sanırız. Ya da, bizlere durum zımnen böyle kabul ettirilmiştir. Deriz ki; “sevgili Peygamberimiz geldiğinde insanlar azıtıp sapıtmışlardı. Bu azgınlık alametiyle Araplar Kâbe’nin içindeki 360 tane puta taparlardı” demenin perdeleme algılatma karartmasıyla sürece bakar, süreci böyle anlar ve olayları yaşantılaştırmamıza böylesi ezber yorumlamalarla başlarız.
Kâbe’de 360’tan az ya da daha çok totemin olması kuvvetli olasılıkla çok doğrudur. Doğru olmayansa bunlara azıtıp sapıtılıyor olmalar nedeniyle, tapılıyor olmasını vurgulamaktı. Oysa yeni gelen düzenlemenin kendisi ortam içinde belirdiğinde sütannelik, küçük yaştan evlilikler çok eşli evlilik, kurban, namaz, oruç gibi ibadetler vs.yi kucağında bulması neden varsa; 360 tane totem de sapıtıldığı için değil, sütanneliğin bulunma gerekçesi gibi nedenler için vardı.
Bunlar tarihsel olgular zorunluluğu oluşla vardılar. Ama M.S 6. Yüz yıl içinde bu tarihsel olguların hiçbir toplumsal geçerliliği ve hiçbir toplumsal kurum oluşla düzenleme etkileri ve bilinirlikleri kalmamıştı.
Yeni gelen anlayış; sütanneliğini, akraba evliliğini neden kutsadıysa, kimi totemizm gibi benzerlerini de konjonktürdeki köleci feodal yapıya uymamasıyla yasaklıyordu. Feodalizm insanları; kölelikte ve feodal ülkünün kaderci birlik ruhuyla senkronlamak istiyordu. Oysa totem panteonu insanları ayrılıklar üzerine hoşgörüce bağla bir arada tutmuştu. Ayrı ayrı totem dirençli anlayışlar, feodalizmin istediği birlik (vahdaniyet) olamazdı.
Herkesin kulu olduğu bir tanrı çıkıp; "Rızkları ben eşitsiz dağıtım. Kiminizi kiminize üstün (köle-efendi) kıldım " demeliydi. İşte feodalizm ve imparatorluklar bu buyrukların birliğini (vahdetini) istiyordu. İşte bu nedenle feodalizm, yapı dışına atılmak istenen miyadı dolmuş totem anlayışları da tiksinç ve aşağılama kılmanın sembolizmi üzerinden yasaklamıştı.
İlk zamandan beri milletleşme çabası birlik çağrısını yapmanın süreci içindeydi. Peygamber kültürü olmayan süreçti sosyo toplumlar da milllet olmanın ekseninde; artan azalan gelgitlerle birliklerini yaşantılaşıyorlardı.
Bunlarla içkin olan ve totem kardeşliği içinde totem hiyerarşisiyle hoşgörüce olan eski milleti yapı değişiyordu. Yeni İslami birlik (tevhit) içinde olunmanın çağrı ülküsüne aykırı olan totemi etnik milleti kimlikleri İslam, put sembolizmi algısı üzerinden yıkıp; İslam kardeşliği ve İslam ümmeti olma üzerinde önce Arapları sonra da tüm insanlığı; bu birliğe (tevhide) çağırdı. Bu kuşkusuz ki yeni bir köleci ve feodal sürecin düzenleme ikamesi oluşla sürecin cılız adımı olan burjuva öğretili devrimsel oluşmaydı. Süreç ilk meyvesini merkezi otoriteyi çıkarmakla verdi.
Bu girişme çevre kültürleriylen de harmanlanan otorite; giderekten, İslam âlemi içinde ümmet olmanın genişlemesi olacaktı. Genişlemenin sığası imparatorluk ülküleri içinde var olan devletin ve toplumun tevhidine aykırı olan ve demode olan sosyal çok renkliliği; ümmet düzenlemesi içinde yasaklamıştı.
Burada tarihsel oluşun (özel açılımını parantez içine alırsak) genel dinamiğine karşı yanlış olan pek bir şey yoktu. Gelişme birlik, aykırılık ve tekrar birlik üzerine; bambaşka bir düzey ve düzlemlere dek özellikler sentezi ve çözümlemesinin bir girişmesi oluşla akıyordu.
Yani sürecin tarihsel olan gelişme bağıntılı akışın filimi, insanlar sapıklık içinde önüne ne geliyorsa tapıyordu denişle burada kopar. Sözgelimi; Kâbe’de 360 tane putun nasıl olup ta, birbirinin gözünü oymadan durabiliyorlardı? Yine Kâbe panteonundaki 360 totem (çok yanlış kavratışla put) barış içinde birbirini anlar bir şekilde nasıl bulunabiliyorlardı?
Panteon olgunluğu, nasıl bir sapıklığın kabul edilişiyle; totemlerini panteon içinde yan yana gürültüsüz patırtısız, hoş görüce oluşla durdurdukları hiç aklımızın ucuna bile gelmez? Bu nasıl bir sapıklıktı ki insanlar bu yan yana totemi oluşları nedeniyle birbirinin gözünü dahi oymuyorlardı? Bu çok önemliydi. Böylesi bir panteonun varlığı müsamahanın genel ve tüzel kanıtıdır.
Sadece bu da değil. “Tek gerçek Allah’ın dinidir” diyen Hristiyanlık ve İslam; kılıcı eline alıp Kudüs’e kadar haçlı ordularıyla kezlerce, yalın kılıç gelip; Talas Irmağından Atlas Okyanusu kıyısına kadar giderse, buradaki hoş görü, sizin o inanca girmenizle ya da cizyenizle ancak olası olacaktır.
Monoteizm elbette hoş görüden bahsetmiştir. Bunlar özel politikadırlar. Oysa genel monocu politikaları kendi bulundukları yerin merkezinden çevrenin uzağına doğru bir salınımla Dünya geneli olan âlemlere (milletlere) hitapla yayılan bir imparatorluk ülküsüdür.
Bu tarihi gerçekliğin oluşturduğu dinamizmle, İslam gibi yeni gerçeklerin doğduğu bağıntısını da koparıp, kesikli sürekli değişme ve gelişmeli olanı; kendi anlamamıza göre ters yüz edişle tarihe ve tarihselliğe; tarih bilincimize çok zararlar vermekteyiz.
İşte böyle anlaşıldığı içindir ki çoklu bakışım mantıkları, tekli bakışım mantığına; düzey ve düzlem sentezi olmadan gerisin geri indirgenmekle, çoklu mantığı sapıklık saymakla; süreç günümüze kadar mezhep kavgaları olarak kıtallerle getirilmiştir. Bu kıtalleri tüm mezheplerin ayrımsız bir çatışmaları oluşla şu muhteşem dizede sembolize olarak çok iyi bir şekilde ifade eder; “sürme çektim yüzüme; Ali göründü gözüme”
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.