- 1501 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
SENSİZ DOKUZ YIL ON AY / ACI DOĞURDUM AVUÇLARIMA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sevdiğim;
Önce bir sigara daha yakayım, elimde sağ yanağının olduğu yarım resme bakarak, bir kahır daha çekeyim seni sigaramın üstüne adını yazarak.
’Çok sigara içiyorsun’ diyorlar bana, gülüyorum! Bir sigara daha yakıyorum. Eller ne bilsin sevdiğim ben kahrını her nefeste çürüsün diye ciğerlerime çekiyorum.
Hatırlar mısın bilmem. Elimden tutup ’burada benimle yaşar mısın ? ’ demiştin. Pencereleri yoktu, yıkıktı, döküktü, sıvasız duvarları, gülmüştüm sevdiğim, yüzümü yüzüne asıp daha sıkı tutup elini ’ burası salonumuz olur, burası mutfak, ama söz ver salatayı hep sen yapacaksın, burası da sana sarılıp ...’
Gülüşün sıvadı duvarları, o an dedim ’ Tanrım bir ömür kış görmeyeceğim’
Ne serseriliğimiz nede gözü karalığımız yetmedi etten duvarları yıkmaya. Gurur denen illet tek lafınla kalktı şaha, telefonun ucunda duyulan iki hıçkırık düğüm oldu gırtlağımıza. Dil bileylendi ’bitti’ dedin sonunda...
Leylasız bir çöl bıraktım sana, dilsiz bir göç hatıra.
Ayık bir yürekle seven her insan acının sarhoşluğuna dem olur. Ne zaman açık bir yarayla sana kanasam şair dediler adıma. Beni terk ettiğinden beri yıllar geçti üzerinden tam tamına dokuz yıl on ay. Acının gebeliğinde sancılı bir yaşam senden arda kalan. İçimden düşmesin diye adın harflerle seviştim, çelme taktım sevdalara, içimde ki boşluklara tırnaklarımla kazırken hasretini, seni gördüğüm o topraklı yolda düşürdüm gençliğimi. Her gün basıp geçtin değil mi üzerinden, kapında ki paspasa sildin izlerimi, karşında benim olmayan bir gülüş, benim olmayan kollar sardı seni. Kader dedin değil mi ayrılığa sebep. Suçu Tanrı’ya yükledin. İnsan kendi kaderini kendisini yazar diyorlar, kalemi kimin eline verdik ki biz ayrılık yazdı alnımıza...
Şimdi hangimiz kâğıt hangimiz kalem, bunca yıl bunca acı yol mu oldu sana sular hep tersine mi aktı, hem neden unutmadın ki beni, gerçi bende unutmak için sevmemiştim seni. Üstelik kimsesizdim, kimsem ol istemiştim…
Zaman bir kez daha saldı zehrini. Yıllar geçerken yitirdik birçok şeyi, sevdaysa hep baki. Yara aynı yara inadına çekilmiyor kabuğuna. Kaçmaktan yoruluyor insan, Tanrı yine yapıyor yapacağını dikiyor gülüşünü avuçlarıma. Çıkarıyor en dik olduğum anda seni karşıma.
Tüm âminlerim yerini bulmuş gibi, düşümde Efendimize kavuşmuş gibi, harlardan sulara atılmış gibi. Titreyen ellerimle hayata tutunmuş gibi, bir an gerçekten ciğerlerime hayat dolmuş gibi… Durdum!
Sarılsam yıkılacaktı kent üzerime, konuşsam çözülecekti tüm şifreleri ayrılığın, biliyorum ikna edecektin, affedecektim babamı… Sustum!
Gözlerinden okudum yılların benden eksilttiklerini sana kattığını, gülüşümden alıp gülüşüne verdiklerini, geleceğimi alıp geçmişinde kaldığımı. Adını unutup kadere yüklediğinde infazımı… Öldüm!
Yokluğuna olmadı hiç sitemim, vuslat beni bu günlere getirdi. Gözlerim sevdiğim, gözlerinde deşifre etti kendini. Bu da benim sınavım sende kaldım sevdiğim,
Velhasıl kelam unutmayı öğrenemedim…
Suna A. GÜLSOY
Satırlarımı güne taşıyan seçki kuruluna teşekkürle...