- 577 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAŞBAKAN'IN DİLİ VE ELİ
Başbakan’a hayret ediyorum.
Söylediği birçok sözü gözlerim kapalı onaylıyorum. Hatta alkışlıyorum.
Ama iş icraata gelince taban tabana zıt şeyler yapıyor.
Son ABD ziyareti sırasında da aynı şeyi yaptı. Söz söyledi, ama taban tabana zıt adımlar attı.
Neler söyledi?
Birleşmiş Milletler teşkilatına veryansın etti:
“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi beş ülkenin tekelinde. İstedikleri kararları istedikleri gibi alıyorlar. İstemedikleri kararları veto ve diğer engelleme metodlarını kullanarak geçirmiyorlar. BM bu yapısıyla barışı sağlayamaz adalet dağıtamaz. Çünkü hep kendi menfaatlerini ön planda tutuyorlar…”
Bu sözleri kim tasvip etmez?
Gercekten de BM bu yapısıyla haçlı zihniyetine hizmet etsin diye kurulmuştur. 2. Dünya savaşı galiplerinin, yani ABD, Rusya, Çin, İngilte ve Fransa’nın dünyayı paylaşma emellerine ve İsrail’in kurulup hayata geçirilme gayelerine hizmet etsin diye bu yapıda kurulmuştur. BM Genel Kurulu istedikleri kararı alsalar bile, Güvenlik Konseyi’nin yürütme kararı olmaksızın hiçbir adım atılamaz. Nitekim yaptıkları icraatlara bakarsanız Haçlı ve Siyonist amaçlarına hizmet etmekten başka bir gaye için asla adım atmadıklarını görürüz. Bilhassa İslam dünyasının lehine hiç bir icraatları yoktur bu BM’in... Olması da asla mümkün değildir. Halkı Müslüman bir ülke işgale uğrasa, kılları bile kıpırdamaz. Aylarca yıllarca karar almak şöyle dursun toplanamazlar bile. Ama Haçlı ya da Siyonist bir ülkenin çıkarları söz konusu olduğunda akşamdan sabaha beklemeleri söz konusu olmaz. Hemen harekete geçer ve en etkili yaptırımları devreye sokarlar. Bu yapının değişmesi söz konusu değildir, değişmedikte de asla adalet ve barışı sağlayamazlar.
İşte Başbakan Sayın Erdoğan bu yapıyı biliyor ve dile getiriyor. Daha önce bizzat BM’in platformlarında bunu ifade etmişti.
Hayret edersiniz, bunu bilen ve sık sık dile getiren Başbakan, bu yapıyı deştirmek ve BM’i adalet dağıtır ve barışı sağlar hale getirmek için hiç bir teşebbüste bulunmamıştır. Bunu yapmak Türkiye’nin gücünü elbette aşar bunu biliyorum ama insan bu konuda bir şeyler yapar, girişimlerde bulunur, ikili görüşmelerde dile getirir, uluslararası platformlarda gündem konusu yapar, belgelere geçirir. Şikayetten öte adım atmak isteğini gösterir. Hiç bir ilerleme sağlayamıyorsa bunu fiilen göstermiş olur. BM’e alternatif arayışlarına girer. Her platformda Türkiye’nin gücünü ifade ederken bu konuda hiç bir adım atmaması anlaşılır gibi değildir. Milli Görüş Lideri Rahmetli Erbakan Hocam BM’nin bu çarpık yapısını her fırsatta ifade eder ve Müslüman ülkelerin bu BM’e asla güvenemeyeceğini söyledikten sonra, İslam Birliğini (İslam Birleşmiş Milletleri)’nin kurulması zaruretini ifade ederdi. Nitekim D-8 lerin kuruluş esprisi buna dayanmaktadır.
Başbakan’ın bu konuda hiç bir adımı yoktur. Dili ile söylediğini eliyle asla yapmamaktadır.
İşin daha garibi BM’in yapısındaki bu bozukluğu dile getiren Başbakan, aynı anda ve bazen aynı platformda her fırsatta İslam ülkeleri ile ilgili problemlerin çözümü için BM ve onun emrindeki Haçlı zihniyetli NATO ’yu göreve çağırmaktadır. Buna hayret etmemek mümkün mü? Adeta barış sağlanmasın, adalet tecelli etmesin, Haçlı ve Siyonist zihniyet kazansın diye teşebbüs etmektedir. Dili ile gerçekleri söylerken eli ile tam tersi icraatlar yapmaktadır. Bunun bir izahı var mıdır? Vardır elbet ama, biz bunun izahı ile varılacak kanaati Sayın Başbakan’a asla yakıştıramayız. Yakışmıyor da zaten. Haçlı ve Siyonist tahriklerle başlatılan Suriye katliamının çözümü ve Müslümanları çift taraflı bu zulümden kurtarmak için ABD, BM veya NATO’yu göreve çağırması, adeta barış sağlanmasın, adalet tecelli etmesin, Haçlı ve Siyonist zihniyet bu coğrafyaya gelsin, kendi menfaatlerine yarayacak işler yapsın; anlamına gelmiyor mu? Bu tezatı ve garabeti nasıl ve hangi sıfatı kullanarak izah edebiliriz?
Saadet Partisi olarak bu gerçekleri ve tezatları gündeme getirdiğimizde hemen Eset zulmünden yanaymışız gibi damgayı vurmak isteyenler var. Bizim söylemek istediğimiz pislik pislikle yıkanamaz, zulüm zalimlerce önlenemez, çakalların zulmünün önlenmesi için sırtlanlar davet edilemez.
Suriye’deki veya başka Müslüman coğrafyalardaki zulüm ve adaletsizlikleri ancak İslam Birliği ve onun oluşturacağı organlar eliyle çözebilirsiniz.
Sayın Başbakan adeta Haçlılarca büyülemiş gibi hareket etmektedir. Tek adam icraatı yapmaktadır. Peki ama Akpati’de bu gerçekleri gören yok mudur? Neden kimsenin gıkı çıkmaz? Korkuyorlar mı? Ya da bu ne sinmişliktir? O koltuklar milletin değil midir? Ebedi oturacaklarını mı sanıyorlar? İslam dünyası yanıyor, Sayın Başbakan hala yangını söndürmek için, bu yangınları başlatan Haçlı ve Siyonistlerden medet umuyor.
Başbakan diliyle söylediklerini sanki oy almak için, eliyle yaptıklarını da adeta Haçlı ve Siyonist menfaatlerinin bekçiliğini yapmak için kullanmaktadır....
Görmüyor musunuz, biz bu gerçekleri dile getirmek için on yıldır çırpınıyorken, hep bu sakat politikaları savunarak, Akparti’nin güçlenmesi için uğraşan Hüseyin Gülerce gibi yazarlar bile artık, "yandım Allah, bu adam Türkiye’yi ve İslam Dünyası’nı felakete götürüyor!" dercesine feryada başladılar. Doğru tektir ve eninde sonunda herkes tarafından anlaşılacaktır. Bu Haçlı aşıklığı konusunda Akparti’den hala çıt çıkmaması çok enteresan değil midir?
Diliyle halkımızı ikna ediyor, fiiliyle de Haçlıyı memnun ediyor. Bu böyle daha ne zamana kadar devam edecek? Ortak akıl diye diye gelmişlerdi. Şimdi ortak akıl tutulması mı yaşanıyor bilemiyorum…
ŞER İT
Şu Birleşmiş Milletler otobanı,
Haçlı çıkarına giden beş şerit!
Bizim kuzu da bu yolun kurbanı;
Kulağından tutmuş çeker, Baş Şer İt!
Ekrem Şama
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.