- 389 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Düşünce Devinimindeki Mutluluklar 18
18-Gerek Yüce Tanrı algısı, gerekse maddi manevi sorumlu olmanın bilinci olan tüm bunlar sizin; içinde yaşadığınız ilişkilenme biçimlerinize göre geliştirilecektir. Ortak akılın sorumlu oluşlarına bağlı olacaktan da, soyutlar üzerinde insanların aklını işletir olmaları girişecektir.
Böylece daha soyuttan soyut olanın çıkarılma gücüyle, bu alandaki düşünme olan sınır tanımazlığının bulunması nedeniyle de Yüce Tanrı’ya dek, sorumluluklarımıza dek çıkarımlar çok çok olasıdır. Ki biz böylece, çok farklı öznelliklerin de içinde olacağızdır. İnsanlık, makro ve mikro nesnel gelişmelerle bilgilendikçe; insanlığın sorumluluğu ve düşünme gücü de hayli artmaktadır.
Aslında bizler Yüce Tanrı’nın kavranıcı belirmeli anlaşılmasını ne kadar çok oluşla düşünme alanı kılarsak ve yine Yüce Tanrı anlayışımızı ne kadar çok çeşitli anlamlandırırsak bunun Tanrı anlayışına daha uygun olacağı kanaatindeyim. Bunlar içinde ortak frekanslı anlamalar kişi ve grupların ittifak alanı oluşla gruplar içi ve gruplar arası girişilebilecktir.
Tanrısal alan olamlar alanıdır. Örneğin, Tanrı’yı, muktedir güç olarak değerleriz. Ama nedense bu muktedirlik içine Tanrı’nın evrimsel bir olamı da süreçleyeceğini düşünmek bile istemeyiz!
Sosyo-toplumsa alanın yaşanılanlarından kaynaklanışla, tekil insan duyumlarına yansıyan, kişidi idrakli ve kişidi edimsel olanın; kişisel dek kendi anlamaları vardır. İşte erdemlerimiz dahi, sosyo-toplumsa alanın yansımasıyla kişidi idrakli iki girişmeler içindeki davranıştı olan süredurumsal sınırlı sorumlulukların içini duyuşlarımız, bizim vebalimiz olacaktır.
Bu günahı duymamız, birinci alanın, hemen yanı başında oluşla kendi iç hesaplaşmalarımız sadece kendimizin bilip duyacağı, öznel duyuş sorumluluk vebalimizdir. Kişi sosyo toplumun kuralları ile kendi arasına bir de kendi sosyal duyuşunu koymuştur. İşte kişinin kendi duyuşu ikinci bir alan olarak belirecekle kişiyi günah kıyas noktasıyla davrandıracaktır.
Yani yaşantılaşan idrakten, içsel idraki oluşun sorumluluğu da olacaktır. Sorumluluklarımızın somut, güncel ve carideki cebriliğinin yanı sıra; soyut kişidi manevi duyuşlu olanın cebrini de içerebilecektir.
Okura şöyle bir hatırlatma, daima göz önünde bulundurulur bir yararlılıktır. Bir çağda ve bir sistemde veya bir toplumda; şu şudur derken; Hiçbir zaman o şey doğrudan o şey değildir. O günlerin; zulümleri, adaletsizlikleri, birbirinin gözünü oymaları, birlerinin birilerine kendi inancını veya dinini dayatması gibi bir yığın olumsuzlukların özgün günah duyumu da vardır.
İstisnasız, her dinde, her toplumda, iyi gelişmelerin yanı başında ve hemen beraberinde bir arada oluşla ve daha çok olacaktan da o şeylerin, zulümleri de var oluşla; zalimlikleri de var bulunmuştur. Yani olumsuzluklar, olumlulukların hemen yanı başında oluşla daha çokturlar. Bu durum o bir şeyin ya da o bir durumun pek çok bağıntı ve yansımasından kaynaklanır.
Bu nedenle inançlardan sağlanan ufacık bir olumluluk ve olumluluğun da bir çok yansıması bize çok büyük gelip, o olumsuzluğu duyguca bastırmış gibi olacağız. Yani zorunlu bir gülü sevip dikenine katlanma olacaktır. Onca işlem ve emekten sonra, bir gram altın bulmanın değerli olması gibi bir durumun olumlu da yansıması bizde duygular coşması yaratacaktır.
Hiçbir şey, bir kalem değildir. Ve hiçbir şey olmasın ki, kendinden önceki yapı içinde, az çok; ortaya çıkıp gelişmemiş olsun. Her toplumsal düşünce ve olgular, kendisinden önceki süreçler içinde oluşuşla meydana çıkarlar. Her düşünce ve olgu, kendisini geliştirecek olan yolun, kendinden önceki sistemler içinde köklerini, şimdiki toplumların gelişmesi içinde de adımını mutlaka bulur. Yani insanlar, gelişme çizgilerinin ve gelişme düzeylerinin hamlığını taşıyordu.
Ama insanlık, ne İsa’nın dediği gibi dalaletteydiler. Ne de İsa bu insanların hiç te vukufunda olmadıkları bir şeyi bu insanlara söylüyor olacaktı. Olan şuydu. Görece oturmuş sistemin ortalama seyreden benimsenmeleri referans kabul edilişle, İsa tarafından bir kez daha sesli ve kararlıca ifade edilip; insanlar bu adresleme tutumlarıyla İsa etrafında katalize olmuştur.
İkinci olacakla da böylesi bir sosyo toplumsa harmoni içindeyken vaki gelişme ve değişmeler kişilerini, alışılmış olanın eski kararlı ve bilinen düzenli ilişkileri içinde koparttı. Tedirginleşen kişiler hiç tanımadıkları yeni ilişki biçimiyle, yeni yansımanın olumsuzluklarını yüklenen kişiler sanal bir dalalet duygusu içine girmişlerdi.
İşte bu iki tarihsel olgu, sadece İsa ve İsa düşüncesi etrafında kartopu biriktirerek yuvarlanan çekirdek olma vasfını taşıyordu. Kendisinden önceki, düşünce ve bilinenler böylece şekillenip İsa söylemiyle sistemleştiriliyordu. Yani İsa bilinenle yolu belirliyordu. Yol da, yürümenin şekil ve biçimini olgunlaştırıyordu.
Monoteist ve politeistanlayışlı sosyo toplumlar birbiri ile kıyaslanırken önemli olan bu kültürlerin sürece ne türden olumlu ya da olumsuz gelişmeleriyle kaynaklık ettiklerini belirtebilmektir. Ve yine bu türden dinsel etkilemelerin ne gibi, gelişme ve olanaklara yol verdiklerini söyleyebilmektir. Girişmelerini açık açık ve önyargısız oluşlarla belirtebilmekle, düşünceyi; sosyal, siyasal tarihi gelişmesi ve özgürlüğü açısından, ortaya koyabilmemizle bu açıklık; hem kendimizi dev aynasında görebilmemizi engeller; hem de, bazı boş ezberleri bozmamız da bizler için çok önemlidir.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.