- 1408 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AYRILIK YAMALI ELBİSE 17. BÖLÜM
, Ayrılık Yamalı Elbise 17. BÖLÜM
Bulutlar katar olmuş yürek ne arar.
Sevda kanada ağır gelmiş,gönül ne desin.
Fırtınalar döver sırtımı,kanarım gecelerce.
Şafaklar solar hüznümde güneş ne yapsın.
Mayıs çilekeş olmuşsa ,toprak ne eksin.
Aşk dilsiz olmuşsa ,aşık ne yapsın.
Hasta bakıcı erken çıkmıştı ,
bugün ev her zamankine göre dahada bir sessizdi , sanki tüm ev yalnızlık kokuyordu, pencereler ,kapılar, vazodaki gül, eşyalar ,perdeler her şeyde bir hüzün vardı.
Çok dalgındı Dafina , Asya ya takılmıştı kafası, onu düşünmekten kendini alamıyordu,sanki arada bir mıknatıs vardı ve çekim o yöndeydi.
Yalnızlığı onu hiç rahatsız etmiyordu zaten tezgahı da , her gün hüznü dokuyordu , tüm
güne bakanlar, menekşeler ,hanımelleri bir solup bir açıyorlardı.
Dudaklarında acı bir zemheri vardı ,yazgı değiştirilemiyordu,herkes alın yazısını yaşıyordu.,gamzesi bile hayata dokunuyordu sanki acı her yerdeydi.
Tüm odalar en güzel eşyalarla doluydu fakat boştu ,her odada ayrı bir renk ve hayal vardı,alındaki çizgiler gibi düşünceler doldurmuştu.
Ayaklarının ucuna basarak Cahit yani kocasının odasına yürüdü,uyanıktı adam penceredeydi gözleri perdedeki boncuklara dalmış, bir şeyler mırıldanıyordu,anlaşılmazdı söyledikleri.
Onun geldiğini fark etmiş olacak ki,
Leyla dedi bir anda neredeydin.?
Gözleri doldu Dafina nın çünkü adam ölen karsının ismiyle ona seslenmişti,bu hastalık onu geçmişe götürüyor sonraysa canı istediği zaman geri getiriyordu.
Dafina çok şevkatli ve tecrübeliydi,onu hiç kırmıyordu,hayallerine kırbaçta indirmiyordu.
O nasıl mutlu olacaksa ona o hayali veriyordu.
Bir şey ister misin canım?
Otur yanıma gül bakışlı yarim dedi adam otur.
Gel de yürek yanmasın,tut ellerimi de kalp üşümesin,kal yanımda gitmede, hazanlar soldurmasın beni.
Dafina şaşkınlık içindeydi evin içine güneş girmişti sanki hemde çat kapı aniden.
Ve mevsimler yer değiştirmişti gönül kapısı açılmış tüm kuşlar odaları dolduruyorlardı,her tarafta yasemen kokuyordu.
Mutluluk böyle bir şeydi ,yara iyileşince insan sevinirdi, hastalık ve ateş geçince mutlu olunurdu ,hasret bitince de mutlu olunurdu,ya peki bir adam , içindeki geçmişten olduğu ana gelirse ,işte o zaman kadının saçlarında ve gözlerinde yıldızlar parlardı.
Cahit şiir okuyorsun, çok mutluyum canım ..!
okurum can sen yanımda kal ve gözlerin karşımda ben okurum.
Dafina ne yapacağını şaşırmıştı içi içine sığmıyordu,yalnızlığına bir el değmişti,kış geri gitmişti,bahardan korkmuştu.
Kocasına aşık olmasa da ,onunla evlendiği anda tüm benliğiyle onun olmaya karar vermişti ve o onun dünyası olmuştu,onunla mutlu olup onunla üzülmüştü.
Ve onu iyi görmek umuttu ona.
Umutları yola koyan yürekti,umutsuzluklarsa boşluktan doğardı.
Kahve içmek istiyorum terasta Dafina.!
Tabi canım sen iste yeter ki,ben yaparım.!
Adam sanki birden gençleşmiş ve devleşmişti gözünde,çünkü hastalığa karşı olan mücadelesinin devam ettiğinin işaretiydi bu.
Mutfağa döndüğünde pencerenin önünde tek bir serçe gözüne çarptı kadının,sabahtan bıraktığı taneyi almaya çalışıyordu, gagasının ucunda büyük bir mücadele veriyordu.
Tane büyük geldiğinden ayaklar mücadeleye katılıyordu.
İşte can ve yaşam bu kadar değerliydi , mücadeleden vazgeçilemeyecek kadar kıymetli.
Bir yandan kahveyi pişiriyor bir yandan serçeyi gözlemliyordu Dafina.
Kahvenin telveleri bile şarkı söylüyordu sanki.
İçeriye denizin muhteşem kokusu giriyordu,şakakları terlemiyordu artık aşk vardı kadında.
Ey küçük serçe haydi bir gayret
o tane senin ,sana gelmiş bir nimet.
Aç gaganı ,olmaz alamıyorum deme.
Savaşa sen savaş aç ,
yaşama kanat..
avuntuları çöllerde bırak,burası deniz.
O tane sana nimet,tut yaşamı.
Serçe minik serçe,
yaşam bir kere hem sana hem bana.!
Hadi tut taneni.!
Serçeye dalmıştı Cahit Bey içeri girdi kahve hazır mı çıkalım mı ?,şaşırıyordu kadın evet bugün ne olmuştu ve bacakları tutuyordu ve rengi tıpkı bahar olmuştu günlerdir hastalıktan solan adamın.
Bugün geçmişte yaşamıyordu yanındaydı ve oldukları andaydı.
Mutluydu kadın kahvelerin köpükleri de nasiplenmişti bu durumdan.
Terastaki salıncakta şenlenmişti sanki denizden gelen meltem kımıldatıyordu,
uzaktaki dalgaların köpüklerine takılmıştı her ikisininde gözleri ,bakışlar aynı yerdeydi lakin gönül ün heybesinde neler vardı., kim bilir.?
sessizliği bozan adam oldu , bazen öyle cümleler kuruyordu ki sanki hiç hasta değildi.
Her yok bir varı getirir canım...!
orada ki, canım kelimesi, yanaklarını kızartmıştı kadının.
Gülümsedi, gülümseyişinde bile açılmamış güller gizliydi, tevazu doluydu bakışları.
Devam etti usulca ...köpükler sanki yarış ediyorlardı o anda.
Her var da bir yoku getirir.
Ne demek istemişti bilmiyordu, bildiği beraber kahve içiyorlardı ve serçe taneyi yakalamayı başarmıştı.
Hayat devam ediyordu., yoktan var çıkmıştı.
Hatice Nilüfer Dirilen