6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1306
Okunma
Asırlardan beri çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan ilimiz, hemen hemen her medeniyetin birer izini taşımaktadır. İyon, Roma, Hitit, Frikya, Lidya, Bizans, Selçuklu, Moğol, İnanç Beyliği ve Osmanoğulları gibi pek çok büyük medeniyetten kalan antik kentler, tiyatrolar, hanlar, hamamlar camiler artık birer turist merkezi haline gelmiştir.
Hierapolis( Pamukkale), Antik kent kalıntıları, tiyatro, mezar taşları kalıntıları,
Tripolis( Buldan- Yenice), sur, tiyatro, klise, hipodrom, mezar taşları kalıntıları,
Heraklies( Tavas 9 km yakını), Antik kent kalıntıları,
Tabea( Kale), Antik kent kalıntıları,
Didimen( Tavas-kızılcabölük), Şehir kalıntıları,
Sebestapolis( Tavas-kızılcaköy), Şehir kalıntısı,
Barza( Tavas-Yorga), Şehir kalıntısı,
Beyce Sultan Höyüğü( Çivril), Bakır çağına ait kalıntılar,
Ve burada yer veremediğim ilimizin nice tarihi kalıntıları,
Tüm bu büyüklü küçüklü kalıntılar Denizlimizin ne kadar zengin bir tarihe sahip olduğunu göstermektedir. Peki, biz bu zengin tarihimizin farkında mıyız? Kaç kişi tarihin izlerini merak edip kendi memleketini tanımaya çalışmıştır? Binlerce kilometrelik uzaklardan gelip kendi Atalarının bıraktığı eserleri görmeye gelen turistlerden neyimiz eksik? Tarihe olan bağlılığımız mı, Atalarımızı unutmuşluğumuz mu, merak duygumuzun sınırlı ve boş işlere yoğunlaşmış olması mı? Nedir yani bizi eski ile yeni arasındaki köprüde sabit tutan? Hâlbuki “geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez” deriz her zaman.
Ne üzücüdür ki, bizden öncekileri öğrenme niyeti bile taşımıyoruz. Bu tip tarihi kalıntıların olduğu yerlerin sadece arkeolojik çalışmalar için üniversitelere ait olduğunu kabullenmişiz.
İlimize, ülkemize ve tarihimize sahip çıkmakla geleceğimizin temelini güvenle atabiliriz.
Elvan USUL
26.03.2008
son nokta gazetesi