- 580 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
Dil Kirası
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Eskiden hamammış burası. Sonra orasını burasını kırıp döküp hallemişler bir güzel. Şimdi ara sokakların kıvrımlarıyla caddelerin uğultularına komşu, eskiyle yeniden izler taşıyan bir mekana dönüşmüş.
Konukluğun ev sahipliği ise yaşamak, tam da buradan anlatılmalı. Çünkü gelmiş ve geçmişin sımsıkı kavradığı bir yer burası. Kurnaları sanki hala su şırıltılarına yolcu, göbek taşı uykuların getiricisi. Pirinç işlemeli kapısı zorlandıkça, zaman eksiliyor ve ekşitiyor yüzünü.
Avluda kurulan çilingir sofraları, duvarlara sinen kahkahalar şimdinin anahtarları. Asker selamı verip yürüyor, kapris yapmasına göz yumuyorum bu mekanın.
Nereden geldiyse aklıma, ceplerimi karıştırıyorum. Tekinsiz yerlerde dolaşırken en son yapılması gereken şeydir bu aslında. Fakat yokluyorum ceplerimi. Nasıl olsa bir avuç bozuk hatıra var içlerinde ceplerimin. Kimselerin işine yaramaz kalıntıları.
Haliç, sabahı düşürdüğü yerde arıyor. Yeni güne lazım olacakmış, Oysa karanlık sularda yitip gitti erkence, bilmiyor. Ellerimi ceplerimden bir çıkarta bilsem, işaret vereceğim ve gözlerini kısmasına mani olacağım ya, bakırdan kalıplarda eriyor ellerim. Şiir kokuyorum bütün bütün, acıklı hikayelere benziyor yüzüm. Çakılıp kalıyorum olduğum yere.
Deste deste gül deriyor genç kızlar. Koyunları oyunbazlıktan vareste. Bilmiyorlar cilve yapmasını adam ayartmasını. Yani tam bir masumiyet timsali gibiler. Büyüyecekler diyorum içimden, susacaklar konuştukça. Sevecekler, seçecekler, sevilip seçilecekler. Enikonu kadın olacaklar, analık dizginleyemedikleri hasletleridir zaten. Sonunda titreyecek ateş başında tenleri, üşümelere bırakılacaklar.
İki sokak öteden duyuluyor eskicinin sesi. Yoğurtçu, ciğerci, kalaycı göçüp gitiyse de buralardan, o hala koruyor saltanatını. Bakır güğüm leğen filan toplarken yıllarca evvel, şimdi tekaüte ayrılmış beyaz eşyanın peşinde. Demiri bile para ediyor bu çağın. Hurdası bile su götürmeyecek kadar gerçek.
Bazı sokaklar hala arnavut kaldırımlarla donatılmış. Hala bit pazarına nur yağdırmak isteyenler var demek. Yokuşlar hileli oyun kağıtları gibi. Uçuca ulanmışlar, neresi başlangıçları belirsiz.
Bir kenttir anlattığım masal kıvamında. Gezip gördüğümden değil, içime çektiğimden bilirim bu kenti ben. Sakinleri kaybolmuştur nicedir, ince saza aykırı düşmektedir yalnızlığım. Rakıya batırmaktayım ki maziyi, af gibiyim aşılmaz.
Özledim ki, işte suçların en büyüğüdür bu. Prangaya vurulmalıdır ayaklarım, küreğe mahkum edilmeliyimdir. Bitmeyen çileli bir özleyiştir bu ve yarındır çizgisinde sakladığım. Söz demiş, son demişse de işinin erbabı, bitmemiştir henüz söyleyecekleri. Dondurması damağından kayıp giderken, külahını yitiren çocuktur benzediğim, benzettiğim. Büyümekten korkmadan, ama özleyerek özlenmeksizin...