- 387 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
GECENİN GECELİĞİ
Seneler kadar uzun bir gece yaşanıyordu dünyanın tam ortasında. Kuru kuru rüzgârlar esiyordu aşağılara doğru. Bulut kaplı gökyüzünde esen rüzgârların itişiyle oluşan göçlerden dünyayı görme fırsatı bulan yıldızlar yeryüzüne bir şeyler fısıldıyordu.
İnsanlar gecenin verdiği rehavetle sıcacık yataklarında mışıl mışıl uyuyorlardı. Dışardaki kış ayazının donduruculuğundan uzak belki de baharı görüyorlardı rüyâlarında ya da ıslık çalarak esen rüzgâra eşlik eden isyan şarkıları uğulduyordu gönül mağaralarında, kim bilir? Gece ve yıldızlar için türküler söyleniyordu bir yerlerde.
Oysa hayattan ümit edebileceği hiçbir şeyi kalmadığını anlayan yıkılmış insanların iltica kampıdır gece.
Dünya ve ahiretini harab eden zavallıların fayda vermeyen son haykırışlarının zindan yolunu tuttuğu kara deliktir gece...
İkiye bölünen Kızıl Deniz’in tuzlu suları arasında kalan Firavun’un kabul olmayan tövbesinin ebedi cehennem ikametgahıdır gece...
Ama artık son çırpınışlarıdır gecenin de, etraf iyice karanlıktır ve seher vakti çok yakın. Sabah olmak üzere...
Kardelenlerin sevdâlıları yıldızlar telaşla göz kırpmaktadırlar yeryüzüne...
Ve...
Güneşin kudretli elleri uzanır gecenin yarı çıplak göğsüne. Birdenbire yırtılır gecenin güzelim geceliği. İşte o zaman söner serseri köpeklerin yıldızı, sokak fenerleri.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.