- 496 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kara Kız ve Belalısı -3 S.Kuyumcu
Maykılın başına gelenlerin benim başıma da gelmesi kaçınılmazdı. Bunun korkusunu yaşıyordum elbette fakat daha önemli olan başka bir şeyler gelişmekteydi. Kara Kız, yavrularını bırakıp karşı apartmanın kapısına sıkça gider olmuştu.
Bir gün sabah saatlerinde aşağıdan çığlıklar yükselmeye başladı.
“Eyvah ki eyvah!” demiştim kendi kendime. “Bu benim oğlan Pati’nin sesi”
Balkona çıktım.
Yanılmamıştım. Paşa, Pati’yi apartmanın arkasındaki duvarın bir köşesinde sıkıştırmıştı. Kara Kız da karşı apartmanın önünde oturmuş kendisi için düello eden iki erkeği izliyordu.
“Tanrım!” dedim. “Kara kızın bu mağrur hali de ne böyle!”
İki erkeğin kendisi için kavga ediyor oluşundan son derece mutlu, rahat ve umarsızdı. Bu durum beni şaşırtırken benim oğlana da içten içe kızıyordum. Artık başının çaresine bakmayı öğrenmeliydi. Onu hem dışarı şartlarına hem ev haline alıştırmak için verdiğim mücadele boşuna mıydı? Kocaman oğlan olmuştu artık, ben onu daha ne zamana kadar koruyacaktım. Karalıydım, bu sefer karışmayacaktım.
“Kendisini korumak zorunda” diyordum.
Sessizce onları izlemeye başladım. Sonuç ne olacaktı görmek istiyordu. Kara kız onları uzaktan uzağa izlemeyi sürdürüyordu. Paşa sırtını kamburlaştırmış saldırıya geçmek için zayıf bir anı bekler gibiydi. Pati o kadar çığırtkandı ki, onları göremeyip sadece sesini duyan biri hiç şüphesiz, ‘Ay hayvanı parçaladılar’ diye kederlenirdi. Oysa hiç de öyle bir durum yoktu ortada. Üstelik buna o an bire bir tanıklık yapıyordum. Kedilerin kavga esnasında birbirlerine arkasını dönmediklerini biliyordum. En küçüğünden tutun en büyüğüne kadar hemen hemen hepsi bu yöntemi kullanıyordu. Belli ki birbirlerine sırtlarını döndükleri an arkadaki kaçanı yakaladığı yerde parçalıyordu.
Gözlerim Kara Kıza kaymıştı. Kara kız yavaş yavaş yattığı yerden doğrularak onlara doğru salına salına gelmeye başlamıştı.
Heyecandan gözlerim yuvasından fırlayacak gibiydi. Nefesimi tutmuş olacakları izliyordum. Kara kız duvarın üzerine atlayarak Paşa’ya arkadan yaklaşmıştı. Bir patisini kaldırarak Paşa’ya dokundu. Paşa başını çevirip Kara kıza bakmıştı. Sonrası inanılmazdı. Kara kız arkasını dönüp geri giderken Paşa, süt dökmüş kedi kadar uysallaşarak, oğlum Pati’yi orada bırakıp onu takip etmişti.
Bu kez Pati’yi ben değil, Kara kızın cazibesi kurtarmıştı. Sosisten sonra Kara kızın bu tutumu, aslında dişilerin ne kadar baskın yapıda olduklarını gösteriyordu.
Kara kız artık sık sık karşı binanın önünde, Paşa’yla birlikteydi. Paşa’nın çok zeki olduğunu bir kez daha kabul etmek zorundaydım. Dar alandaki yuvaya Kara Kızla beraber neden gelmediğini şimdi daha iyi anlıyordum. Kendisi gitmezse Kara Kızın ona geleceğini o çok önceden biliyordu. Uyguladığı bu yöntem, Kara kızın yuvasından, dolayısıyla yavrularından uzaklaşması demekti. Böylece isteklerine ulaşması daha kolay olacaktı.
Sezgilerin akıl doğrultusuna olan paralelliği oldukça şaşırtıcıydı.
Paşa’yla baş edemeyeceğini anlayan diğer erkekler teker teker sokağı terk ederek gitmişti. Paşa çevresini temizlemenin egosunu yaşamaya başlamıştı. Üstelik keyfi de yerindeydi. Her şey isteği doğrultusundaydı. Kara Kız yanında tam karşısında onunla adeta cilveleşiyordu.
İçimi korku salmaya başlamıştı. Ne zaman aşağıya insem yavruları başıboş görmeye başlamıştım. Yavrular ise artık kalın karton kutunun üstüne tırmanmaya başlamışlardı. Her an dışarı çıkabilirlerdi. Nitekim ertesi gün bütün yavruların kutuyu terk ederek ikili koltuğun çevresine dağılmış olduklarını gördüm. Kara kız bu durumdan hoşlanmamıştı. Huzursuzca çevresine bakınıyordu. Bana olan bakışları ise hiç de sevimli değildi.
Paşa’nın başı dertteydi. Son zamanlarda Kara kızın peşine sarışın biri takılmıştı. Üstelik sevgilisinin ona olan meylini de görüyordu, Hepsi sonunda pes ettiği halde bu sarışın gencin niyeti ciddiydi. Tabii bunda Kara Kızın da çok rolü vardı.
Yavrular dışarıdaydı. Kara kız onları artık sıkça bırakıp gidemiyordu. Fakat sarışın sevgili yuvanın karşısındaki duvarın üstünde yatmaya ve onu uzaktan da olsa izlemeyi sürdürüyordu.
Paşa oraya gelmiyordu. Gurur meselesiydi bu, bir kez gitmem, demişti, giderse tükürdüğünü yalamak olacaktı. Oysa sarışını oradan uzaklaştırmak için içi içini yiyordu. Bir gün önce olanları unutmamıştı henüz. Yine sarışını bir köşede sıkıştırmışken, birbirlerine kükrerlerken Kara kız hemen yuvasının olduğu kısımdan çıkarak yanlarına gelmişti. Paşanın değil de sarışının yanına gitmesi Paşa’yı büyük düş kırıklığına uğratmıştı. Önce şaşkınlık yaşamış ardından arkasını dönüp oradan sessizce uzaklaşmıştı.
Bu durumu nasıl yorumlamalıydım?
Paşa, Kara kızın seçimine saygı mı duymuştu?
Ondan korkuyor muydu?
Hayvanlar aşk acısı çekerler miydi?
Düş kırıklığının yıkımını hissediyorlar mıydı?
Kara kız bu tavrıyla,’sevgilim olabilirsin fakat sahibim değilsin’ mi demek istemişti?
Ben Paşayı sevmeye başlamıştım.
Birçok insanın başaramadığını, düşünmelerine rağmen egolarına yenik düştükleri zayıflıklarına, o çok güzel örnekler sunmaya başlamıştı.
Onu okuyucuya tanıtırken kullandığım, “Ya benim olacaksın ya kara toprağın” zihniyetini içeren yakıştırmayı, onu tanıdıkça hak etmediğini düşünüyorum ve geri alıyorum.
O gece Pati eve gelmedi. Ertesi gün de ortalarda görünmedi.
Yoksa Paşanın elinden bir kız tarafından kurtarılmış olması gururunu mu incitmişti.
Bunu henüz bilmiyordum.
Fakat onların dünyasına girdikçe daha pek çok şeyin mümkün olabileceğini biliyorum.
Sabah erkenden kalkıp onlara süt ve mama indirdim. Yavruların bir ikisi koltuktan aşağı toprağa ayak basmışlardı. diğer ikisi koltuktaydı.
Kara kız şaşkın ve çaresizdi.
Anlaşılan çocuklar söz dinlemeyi henüz öğrenememişti. Onları nasıl toparlayacağını bilememenin çaresizliğini, korkusunu gözlerinden okuyabiliyordum.
Tam süt dolu kaseyi uzatıyordum ki Kara Kız öfkeyle elime vurdu. O an dünyam karardı sandım. Sanki elime bir kedinin patisi değil de, kalın bir sopayla vurulmuştu. Ya da ne bileyim elimin üzerine çok ağır bir cisim düşmüştü, acı içinde kıvranıyordum. Kendimi toparlar toparlamaz yukarı çıktım. Elimin üstü anında morarmıştı. Daha sonrasında o kısım şişti. Sabaha kadar zonklayan elim aynı zamanda düşünmeme sebep olmuştu. Dışarıdaki hayvanlar bir birini hırpalarken bu denli can yakabiliyorlardı demek. Bir tek tokatla ben bu hale gelebildiysem Pati’ye hak vermemek mümkün müydü ki?
İki gündür ortalıkta görünmeyen Pati’yi merak etmeye başlamıştım.
Devam edecek.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.