- 438 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ASRİ ZAMANLAR
Asri Zamanlar, Charlie Chaplin’in 1936 yılında bizzat hazırladığı senaryo üzerine gerçekleştirdiği filmdir. Fotoğraf direktörlüğünü Totheroh ve İra Morgan’ın yaptıkları, müziğini gene bizzat Chaplin’in bestelediği filmin baş rollerini, dahi sinema adamının yanı sıra Paulette Goddartt, Chester Conklin, Stanley Stanford, Allan Garcia, Hank Mann, Lloyd İngraham, Henry Bergman ve Wilfred Lucas paylaşmaktaydılar,
Chaplin’in eşiz baş yapıtları arasında yer alan filmin konusu alabildiğine basittir:Büyük bir fabrikaya işçi olarak giren Şarlo, çok geçmeden işsiz kalır.
Belli başlı bölümü olmadığı için filmin sadece unutulmaz bölümlerini sıralamakla yetiniyorum: Zincirleme emek tekniğiyle çalışan Şarlo, işi çok geçmeden alt üst eder, her şeyi birbirine karıştırır; patron, bütün fabrikayı çalışma odasından televizyon aracılığıyla gözler ve denetler; ’’yemek yedirme makinesi’’nin ilk tanıtma gösterisi feci bir bahtsızlıkla sonuçlanır; zincirleme çalışma sonucu ‘’fırtlatan’’Şarlo, vahşi hayvanlar gibi dans etmeye koyulur; işçiler greve girdiğinde işsiz durumda olan Şarlo, yanlışlıkla yerden bir bez alır, bir kızıl bayraktır bu, ve Şarlo bir ajitatör olarak tutuklanır; hapisane hayatı, zengin bir kadının ziyareti ve Şalo’nun anlaşılmaz konuşması;hapisten çıkan Şarlo’nun , bir beceriksizlik sonucu koca bir gemiyi denize indirmesi;Şarlo’nun, fırından ekmek çaldığı için polis tarafından kovalanan’’kız çocuk’’la karşılaşması;cebinde meteliği olmadığı halde ‘’kız’’ı alıp pahalı bir restorana götürmesi ve enfes bir ziyafet çekmesi;’’kız’’la birlikte küçük bir barakaya yerleşme;Şarlo’nun yeniden işe girişi ve bir başka emekçi arkadaşıyla birlikte dev gibi bir makineyle boğuşması;Şarlo’nun gece bekçisi olduğu bir mağazada, kendisini bekleyen bin bir tehlikeden habersiz giriştiği patinaj gösterisi;’’kız’’la birlikte bir kaberede söylenen şarkı;ve gene ‘’kız’la birlikte, bitip tükenmek bilmeyen bir yolda uzaklaşmaları.
Filmin gerçek teması, sıraladığım sekansların içeriğinden kolayca anlaşılacağı gibi zincirleme emektir, makine uygarlığıdır, işsizliktir, evrensel ekonomik bunalımdır;kısacası, 1930’larda başlayan’’modern Çağ’’dır. Filmin en ibret verici bölümü de, ünlü’’yemek yedirme makinesi, zincirleme emek koşullarıyla bütünleşerek işletmeye zaman , yani para kazandıracaktır. Tıpkı bir elektrik iskemlesine oturtulur gibi zorla oturtulup bağlanmıştır iş iskemlelerine Şarlo;ve yemek yedirme makinesine bağlanmıştır. Makine çalıştırılır ve ilkin her şey yolunda gider Ama çok geçmeden bozulur makine;mısır püskülüyle burnunu zedeler kahramanımızın, kaynar çorbayı pantolonuna boşaltır, yemek bitince ağzını kibarcacık silmek için ayarlanmış tamponla da suratına art arda şamarlar indirir. Ve mutluluğu için çalışılan küçük adam,dehşet ve acı içinde haykırmaya koyulur. Ürün fazlalarının yarı aç insanlar tarafından denize döküldüğü 1930’ların makineler sayesinde uygar dünyası budur işte…
Bir buçuk milyon dolara mal olan film, Birleşik Devletler’de çok soğuk karşılanacak ve beş yüz bin dolar zarar edecektir. Bu da yetmiyormuş gibi’’kızıl propaganda’’ yapmakla suçlanarak bazı Amerikan kentleriyle Roma ve Berlin’de gösterilmesi yasaklanacaktı. Buna karşılık Asri Zamanlar,başta Paris, Londra, Moskova olmak üzere Batılı kentlerde büyük başarı kazandı.
Film sesliydi ama sözlü değildi. Ses olarak müziği vardı sadece. Müzik de şarkıları türlü dillerden oluşan karma bir dille dökülmüş bir müzikti. 1930-1932 yıllarının boğuntulu durumundan esinlenerek yapılan filmin, bu durum atlatılır atlatılmaz güncelliğini ve etkinliğini tümden yitireceği ileri sürülüyordu.
Oysa 1950sonuna doğru yeniden basılıp piyasaya sürülen film, şaşkınlık içinde görüldü ki, otomosyonun taylorizmin yerini aldığı bu’’herkese iş’’ çağında bile etkinliğinden ve çağdaşlığından hiçbir şey yitirmemiştir; ve eşsiz bütünselliğin örneği olmakta devam etmektedir.
Charlie Chaplin, tüm filmlerini ezilenlerden, sömürülenlerden, emekten ve özgürlükten yana yaptı. Bir çok engel çıkarıldı önüne. Yurt dışına çıkması için pasaport verilmedi. Ama o hiç yılmadı ve kalbimize yazıldı.
Sinemanın dahisi olarak tarihe geçen bu güzel insanı kendisini anlattığı bir şiiriyle selamlayalım:
Hayatı çok ciddiye almadım…
O da beni ciddiye almadı…
Yokmuşum gibi davrandı.
Olsun küskünlüğüm yok!
Zaten büyük hesapların adamı olmadım hiç!
Bir an sonrası belli olmayan hayatta
Uzun vadeli planlar yapmadım.
Her an bir yerlere gidecekmiş gibi
Valizimi hazır beklettim.
İki yüzlüler maske takmamı istediler.
Bıyık altından gülenler de oldu…
Olsun geceleyin yastığa başımı rahat koyuyorum ya,
Bu yeter bana!
Şöyle geriye dönüp mazime baktığım zaman,
Çok da kaybettiğim bir şey yok esasen.