BAHTİYAR HANIM
Babası için sakladığını söylediği horozun ani vefatı sebebiyle düzenlediği defin merasimine beni davet emesi çok ince ve düşünceli bir davranıştı. Onca yaptıklarıma rağmen hastane lojmanındaki küçük odamın penceresine attığı taş camı kırmıştı ya, olsun o bana defnin yapılacağı yeri söylemek için zahmet etmişti aslında o nazik kızıl saçlı mavi gözlü kız.
Camın kırılan tarafından burnumu uzatıp “Ne yaptın ya, babam şimdi beni dövecek” diye çıkışınca elini ağzına götürüp parmaklarını ısırdı, “Ayyy… Bilerek isteyerek olmadı, sana Kotoşkafa’nın cenazesini gömeceğiz, gelir misin diyecektim”
Rahmetli “kotoşkafa” kavgacı, adı üstünde kafası oldukça büyük, gagaları daima açık, işi gücü tavuklara zıplamak olan, siyah tüylerinin arasına icraatları sebebiyle olduğuna inandığımız kırmızı birkaç tüyü bulunan ve sesi oldukça çirkin olmasına rağmen “kızılkafa” nın yanında ötüşünü duyduğumuzda “şiir gibi” diyerek onun en hassas yerlerimizi ısırmasını, sümüklerini üzerimize sürerek ağlamasını engellerdik.
Bu horoz sabah ötmeden birer defa tavukların üzerinde debelenir ondan sonra ilçe belediyesinin itfaiye aracı gibi “ÜÜüüüğğğğğğ” diye öter sonra yeniden tavuklara taarruz ederdi.
Bu yüzden olsa gerek Kızılkafa’nın annesi “Bu tabuklar yumurta yapamayiler.Eğri buğri yapayiler,bulari keseceğum” diye bağırıp duruyordu her kümese girdiğinde.
Sonra bütün kabahatin horozda olduğunu iddia ederek bir ara Kotoşkafa’yı infaz etmek istemesine rağmen kocası “Seni boşar kapiya atarum” diye ikaz edince, horozu beslemeye, arayı düzeltmeye gayret etti.
Fakat horoz bu uzun memeli kadından hiç hoşlanmamış, her nasılsa yaptığı bütün iyiliklerin altında bir puştluk olduğunu hissetmiş olacak ki, eli kucağı dolu (elinde buğday mısır kucağında beline kadar uzamış memeleriyle) kümese her girdiğinde horoz arkasından dolaşıp üzerine atlıyor, kadıncağız da bütün müştemilatını toparlayıp çığlıklarla kendini dışarıya atıp “oruspi çocuği,azgun deyyuz,Ellahum etini yemak nasip et ya Rebbum” diyerek oradan kaçıveriyordu.
İçinden kocasına durumu anlatıp “Bu horoz pici beni tecavüze yeltendi ” dese, adam nasıl tepki gösterir kestiremediğinden her defasında horozun bir yolunu bulup üzerine zıplamasını sineye çekiyordu zavallı kadın.
Kızılkafa mavi gözlerini kısıp bana durumu anlatınca annesinin horozun tacizine uğradığına ilk önce inanmadım fakat gözlerimle görünce bu duruma bir çözüm getirmemiz gerektiğine karar verdik.
Gazetelerde tecavüzcülerin “hadım edilmesi “ile alakalı haberleri okuyan komşumuzun yarı deli yarı akıllı kırmızı saçlı kızı bana bu cezanın kümesteki tavukları yaradana sığındıran ,annesine devamlı tacizde bulunan “kotoşkafa” nın da bu cezayı hak ettiğini anlatınca aklıma yatmış,nesıl yapacağımızı planlamaya koyulmuştuk.
Babasının seferde olduğu bir gün kümese girip horozu köşeye sıkıştırdığımızda tavukların sessizce bizi seyrettiklerini akıbetin belli olmaması sebebiyle sevinç gösteremediklerini fakat içlerinde büyük bir intikam hissettiklerini anlamıştım.
Horozu yakalayıp iki bacağını tokasıyla bağlayan kız hastane çöplerinin arasında bulduğu neşteri bana uzatıp” kes şunu” diye talimat verince heyecandan bayılacaktım neredeyse.
Fakat kendimi toplayıp horozun bacaklarının arasını yoklayınca elime dokunan küçücük çıkıntıyı yakalayıp bir darbe ile yerinden kopardım.
Horoz önceleri “Güüğğk..güğğkkkk” dese de operasyon sonrası sesi soluğu kesilmiş vaziyette olduğu yere yığıldı kaldı.
Birkaç gün kümesin etrafında gözcülük yapıp vaziyet hakkında malumat sahibi oluyor, edindiğimiz bilgileri birbirimize aktarıyor ve neticede yapılan operasyonun faydalı olduğuna kanaat getiriyorduk.
Horoz son hafta hiçbir tavuğa bulaşmadan gayet sakin ve sessiz yerde bulabildiği taneleri usulca alıp zorla yutkunuyor ve ağzını kapatıp düşünceli bir halde etrafını seyrediyordu.
Yaptığımız operasyon sayesinde kızın annesi kümese daha rahat giriyor ve bir kenarda uslu uslu duran horoza “ne oldi sustun kaldun,sesun kötüne mi kaçti” diye takılıyordu.
Zavallı horozcuk kadının bu dediklerini anlamış gibi başını diğer tarafa çevirip sadec bir defa “Gıyyk” diyebiliyordu.
Yaptığımız bu operasyonun neticelerini Aileden Sorumlu devlet Bakanına iletmek üzere bir mektup hazırlayıp Ankara’ya gönderdik.
Birkaç gün sonra Ankara’dan gelen heyet ve ilçe emniyet müdürlüğü yetkilileri yerinde tespit yapmak için mahallemize geldiğinde operasyon mağdurunun bir insan değil horoz olduğunu anlayınca Ankara heyeti “Aman basın duymasın” tembihleriyle Ankara’nın yolunu tutmuştu.
Kümese yaptığımız çalışma neticesinde huzur gelmişti adeta. Tavuklar büyük ve sarı yumurtaları peş peşe diziyor, bu durum bizi de tavukların sahibi kadını da mutlu etmişti.
Birkaç gün sonra horozun ruhsal çöküntü yaşadığını, hayattan zevk alamaz hale geldiğini gözlemlemiş, kızılkafa’ya “bu intihar edecek” diye uyarı yapmıştım.
Fakat ikazlarımı dikkate almayan komşu kızı horoz ile dalga geçmeye devam ediyor, her kümese gidişinde tavukları eline alıp okşuyor ve “bunlar artık Nezbiyen oldu” diyerek kahkaha atıyordu.
Bu durum horozun iyice hayattan küsmesine, bunalıma girmesine sebep oldu.
Bir ara horozda bir takım davranış bozuklukları sezince kümesin yanında kamp kurdum. Horoz başına gelenleri unutmuş, her şeye rağmen hayat güzel felsefesini benimsemiş gibi, olan biteni arkada bırakıp yeni bir yaşam sayfası açmıştı sanki.
Artık tavuklar gibi gıdaklamaya, onlarla gezip tozmaya, diğer kümeslerde olan biteni ballandıra ballandıra anlatmaya ve her defasında “benden duymuş olmayın da…” diyerek dedikoduların belini kırmaya başlamıştı.
Gezerken eski heybeti kaybolmuş, tavuklar gibi ardını sallayıp toprağı eşelemeye, solucan bulunca “ Ay yerim seni tötööşşş” diye gıdaklamaya başlamıştı.
Tavuklar aralarında komşu kümesteki beyaz horozun eski kocalarına kafayı taktığını söyleyerek kocalarını kıskanmaya bile başlamıştı.
Kümesin sahibi kadın da horozun akıllandığına kanaat getirdiğinde onu ödüllendirip özel yemler ile beslemeye başlamıştı. Bu yemlerin içerisindeki hormonlar horozun görüntüsünü oldukça değiştirmiş, iri gösterişli, diğer tavuklardan oldukça büyük butları olan gösterişli bir tavuk haline getirmişti.
Günler günleri kovalıyor, komşu kümesin beyaz horozu da bizim eski horozu kovalıyordu artık.
Tavuklar bir araya gelip “Bu ibneden (argo ve kaba sözcük-imiş haberiniz olsun) bize bakan yok, kardeş bir çaresini bulmalıyız” toplantıları yapmaya başlamışlardı.
Günlerdir horoz eli değmemiş sarı tavuk “Taksim’e çıkalım, tavuk hakları için yürüyelim canım” dediğinde diğerleri “kız Taksim İstanbul’da değil mi? Oraya nasıl gideceğiz?” diye sorunca başları öne düşmüş, moralleri bozulmuştu.
Güneşin neşeyle çiçekleri parıldattığı bir gün seferden dönen baba, kümesteki horozunu özlemiş olacak ki, arabadan iner inmez kümesin yolunu tuttuğunda ben olacakları tahmin etmiştim.
Kümesin kapısına başını dayayan adam içeride tavuklarla koşuşturan acayip tavuğumsuyu görünce gözleri doldu ve cebindeki bıçağı çekip “Bana bunu nasıl yaparsın Bahtiyar!” diye haykırarak elini kana buladı.
Bize de defin töreni ve talkın vermek düştü. Namazı “kadın kişi” niyetine kılıp merhumeyi usul olduğu üzere birazcık derine gömdük.
Merhume ya !
YORUMLAR
doğal seçilim ve diğer bazı etkenlerin sonucunda yeryüzünde çeşitli canlı türleri oluşmuş. biz bu çeşitliliği inceleyen ve tanımlayan bilim dalına evrim diyoruz. ne kadar inkar edilse de böyle bir bilim dalı vardır. bu dalla uğraşan gönüllülerin vardığı sonuçlara göre canlılar; bakteriler, tek hücreliler, mantarlar, bitkiler ve hayvanlar olarak guruplanıyor. hayvanlar da kendi aralarında sınıfa ayrılıyor. memeliler dediğimiz sınıfın ortak bir yapısı mevcut. yumurta ile çoğalan hayvanlar genelde kuşlardır ve memelilerin aksine onların üremek için bir tür penisi yoktur. ufacıcık da olsa koparılabilecek bir penisleri yoktur. yarasalar dışında tabiki, ancak yarasalar memeli sınıfına girer ve erkek bir yarasanın penisi vardır. balinalarda yaşamının tümünü suda geçiren ancak 45 dk bir sudan çıkıp nefes alma ihtiyacı duyan memeli sınıfına girer. evrimin kanıtlarından bir tanesi de; zamanında denizden karaya çıkan balinaların balıklar gibi solungaçlardan sonra ciğerleri geliştirmiş olmaları ve yıllar sonra denize döndüklerinde bu ciğerler yüzünden belli aralıklarla sudan çıkmak zorunda kalmalarıdır.
Nereden aklıma geldiyse geldi bilmiyorum.
Bu horoz günümüzde çok para kazanır erolabi. Sabahları şöyle GÜNÜNÜZ AYDIN OLSUN EFENDİM diye yumuşak yumuşak bir ötse, iş bitti. Bütün yarışma programlarında baş köşeye oturturlar inanın. Nasılsa üstünde tüyler de var, off. Süper.
Daha ne olsun efendim, biz çizdik, lütfen sizde boyayın artık.
Saygıyla.