Sinsi övmelere faydalı yermeleri tercih edecek kadar aklı başında adam azdır. la rochefaucauld
Halil GÜLEL
Halil GÜLEL

CEVİZ SEPETİ

Yorum

CEVİZ SEPETİ

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1353

Okunma

CEVİZ SEPETİ

CEVİZ SEPETİ

CEVİZ SEPETİ

Hasan ile eşi Ayten hanım daracık balkona koydukları yuvarlak masanın etrafına karşılıklı oturmuşlardı. Ayten hanımın getirdiği tavşan kanı gibi demlenmiş çaylarını içiyorlardı. Bir yandan çaylarını içerken, bir yandan da biricik oğulları Ertürk’ün sorunlarını konuşuyorlardı. Ertürk’ün geleceği onları kara kara düşündürüyordu.
Ayten hanım, birden Ertürk’ün doğduğu günü hatırladı. Gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiyordu. Duygulandı ve gözlerinden iki damla sevinç yaşı gün görmüş yanaklarına doğru usulca kayıp geçti. Ağrı ve acılarının yanında bir topak et parçası gibi gördüğü yavrusunu görünce bütün ağrılarını unutmuştu. Onu sımsıcak sarmıştı. Kokusunu içine çekmişti. Adeta cennet kokusuydu yavrusunun kokusu.
Bebeklikten çocukluğa, oradan da anaokuluna ve derken ilkokul yılları birbirini takip etmişti. Ortaokul çağlarında artık sıkıntılar başlamıştı. Ertürk iyi bir şekilde beslendiği için gelişmiş bir vücudu ve yaşından da fazla gösteriyordu. Herkes onyedi onsekiz yaşında sanıyorlardı Ertürk’ü, ama o ondört yaşındaydı.
Ayten hanım bu gün gözlükçüde tamir ettirdiği gözlüğünü çantasından çıkardı. Biraz bulanık gören gözlerine gözlüğünü takdı. Ertürk’ün okulundan gelen mektubu tekrar gözden geçirdi. Okuldaki gözcülerin gözlediğine göre Ertürk, tenefüslerde arkadaşlarıyla el kol şakası yapıp, bazen de kavgaya karışıyormuş. Davranış bozukluğu olduğunu ve kimseyle uyuşup anlaşamadığını yazmışlar. Özellikle de kız öğrencilerle büyük sorun yaşıyormuş.
Hasan ile Ayten hanım meseleyi masaya yatırmışlardı. Çay içerken bu durum hakkında birbirlerine fikirlerini söylüyorlardı. Aslında Hasan beyin insan kaynakları konusunda, Ayten hanımında eğitim mevzusunda hem bilgileri, hem de tecrübeleri vardı. “Mum dibine ışık vermez” derler ya, işte onlarda böyle bir durumdaydılar. Bu güne kadar ikisi de çalıştıkları şirket ve bankada yüzlerce insanın eğitilip yetişmesine büyük katkıda bulunmuşlardı ama kendi oğullarını nasıl eğiteceklerini bilemiyorlardı...
Hasan bey yerinden kalktı ve evin içine girdi. Ayten hanım karşı evin duvarına baktı ve bir yudum daha çayından içti. Gökdelenler onların balkonunun görüş alanını kapatmıştı. Bazen insanın gözüne, karşı binaların duvarları, komşunun çamaşır astığı minicik balkonu, ya da komşunun mutfak penceresi takılıyordu. “En azından başımızı semaya kaldırdığımızda çarşaf kadar da olsa gökyüzünü görebiliyoruz” diye Ayten mırıldandı.
Hasan bey elinde ceviz sepetiyle tekrar balkona geldi. Küçük masanın üzerine ceviz sepetini koydu. Ceviz kırma maşasını sepetin yanına uzattı. Hasan bey, Ayten hanımın cevizden kırmasını rica etti. Tekrar evin içine girdi. Ertürk’ün odasına gitti. Masası çok dağınıktı. Kitaplar, defterler, dosyalar, kağıtlar üst üste yığılmıştı. Her şey gelişi güzel dağıtılmıştı. Elbiseler, çoraplar, kazaklar, pantolonlar, gömlekler birbirine gücenmiş durumda darmadağınıktı. Yatak, yorgan, yastık ise sanki bize iyi davranmıyor der gibi ağlıyordu.
Ertürk ise masasındaki bilgisayarın başında ve bir oyuna dalmış adeta kendisinden geçmiş durumdaydı. Kulaklarında kulakçıkları vardı. Karşı tarafta bir kaç kişiyle bilgisayar oyunu oynuyordu. Ertürk, “Ah eşek kafam!” diye bağırdı. Ardından da ağır bir küfür etti. Küfürüne karşı taraftan daha ağır karşılık geldi ki, Ertürk’ün verdiği cevaptan dolayı Hasan beyin yüzü kızardı, utandı. Tansiyonu birden yükseldi ama “Ya sabır!” diyerek balkona geçti.
Ayten hanım, “Ne var? Ne yapıyor?” der gibi Hasan beye baktı. Aslında yüzü ciğer gibi kızarmış olan Hasan’ın cevap vermesine gerek yoktu. O da zaten bunu hissetti ve hiç konuşmadı. Ayten hanım meseleyi anlamıştı... Kırdığı cevizden bir kaç parçayı eşine verdi. Hasan bey cevizin tadını çıkarırken birden Arşimet gibi “Buldum! Buldum!” diye oturduğu yerden zıpladı. Kızarmış yüzüne rahatlık geldi. Büyük bir merak içinde olan Ayten hanım;
“Neyi buldun Hasan?” diye sordu. Hasan bey ceviz sepetini göstererek;
“Çözüm ceviz sepetinde!” diye işaret etti. Ayten hanım temelli şaşırmıştı. “Ceviz sepetinde çözüm nasıl?” olur diye içinden geçirdi.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ceviz sepeti Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ceviz sepeti yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
CEVİZ SEPETİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL