- 2005 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
NE ÇOK HAİN
Mili Mücadele’de Mustafa Kemal, ‘’Ya istiklal ya ölüm’’parolasıyla düşmanla savaşırken, bir yandan da içerdeki hıyanet çeteleri ile uğraşmak zorunda kalmıştı. Öyle ki ‘’Büyük Taarruz’’ u yönetmek üzere cepheye gidişini bile gizli tutuyordu. 19 Ağustos gecesi cepheye hareket ederken Anadolu ajansı Mustafa Kemal’in ‘’Çankaya’da çay ziyafeti’’ verdiği haberini geçiyordu.
Önlem almak zorundaydı, çünkü hainler pusudaydı. İşbirlikçi basın gemi azıya almıştı. Bandırma’da çıkan ‘’Adalet’’gazetesi Büyük Taarruz’dan iki gün önce şunları yazıyordu:
‘’Hürriyetin ilanında muharebeler dolayısıyla milleti mahv ve perişan eden Talat,Cemal, Mahmut Şevket,Enver’de gitti. Hamd olsun, darısı, cani Mustafa Kemal başına.’’
Bu gazetenin sahibi olan Ali Sami,Abdülhamit’in yaveriydi.Daha sonra tarihe ‘’Hain Ali Sami olarak geçecekti.
O sıralar ümitsiz, çaresiz ve yılgın bir çok insan vardı. Bu insanlardan Halide Edip Adıvar,Amerikan Mandacılığını savunurken, Refi Cevat Ulunay’da İngiliz himayesini istiyordu. Tam bağımsız Türkiye’yi savunan bir tek kişi vardı:Mustafa Kemal.
İhanet zincirinin içinde sözde din adamları da vardı. Bunlardan en ünlüsü Konyalı Şeyh Zeynelabidin’dir. Bu zat, Kuva-yı Milliye’ye karşı Konya olaylarının tahrikçisiydi.
Bir diğer isim de Damat Ferit Paşa hükümetlerinde Şeyhülislamlık yapan Mustafa Sabri Efendi’dir. Anadolu’daki Milli Mücadele’yi eşkıya harekatı, ve bu harekatın önderi Mustafa Kemal Paşa’yı da baş şaki olarak gören bu hain, düşmanın İzmir’den denize dökülmesi üzerine, Ermeni ve Rumlardan müteşekkil bir kuvvetle Türk ordusu karşısına çıkılmasını Vahidettin’e teklif edecek kadar aşağılık bir adamdı.
İngilizlerinde işin içinde olduğu İngiliz Muhipler Cemiyeti,Teali-i İslam, Kürt Teali Cemiyeti irtica ve işgalin açık destekçisiydiler. Bu konuda Mustafa Kemal şöyle diyordu:’’İrtica hareketinin teşvikçisi İngilizler olup , merkez dimağı da İstanbul’dadır.’’
Mustafa Kemal önderliğindeki Milli Harekat’ı önlemek için çeşitli yolları deniyordu Damat Ferit Paşa Hükümeti. Sivas Kongresinden önce Milli Harekat’a karşı bir mücadele başlatmıştı. 1919’da vali ve mutasarrıflara gönderdiği telgrafta, milli ordu teşkilinin yasaklandığını bildirerek buna uymayanlara pek insafsız davranılmasını, gerekirseİstanbul Divan’ı Örfi’ye gönderilmesini emrediyordu.
Gittikçe serpilip gelişen Milli Harekat karşısında acze düşen işbirlikçi İstanbul Hükümeti, bazı şehzadeler başkanlığında olmak üzere Anadolu’ya bu günkü Akil Adamlar olan ‘’Heyeti Nasihalar’’gönderiyordu. Bu hainlerin amacı çığ gibi büyüyen Milli Direnişe halkın katılmasını önlemekti. Bu hainler gittikleri yerde Milli Direniş i bir çapulcu harekatı olarak anlatılıyor ve bu konuda halkı ikna etmeye çalışıyorlardı.
O günlerden bu günlere geldiğimizde yine aynı şeyleri yaşıyoruz bence…Yüreğimi acıyla dolduran son günlerdeki ihanet tablolarına baktıkça, yurtsever ozan Attila İlhan’ın sözlerini anımsıyorum:
‘’İşte yeniden Tanzimat zihniyeti, yeniden mandacılık. Üstelik bu hainlerin içinde kendisine solcu diyenler var. Hadi şeriatçıları, bölücüleri, liberalleri anlıyorum, ama bu namussuzlar kendine solcu deyip Türkiye’yi pazarlayanlar. Al birini vur ötekine. Bazı televizyon kanallarında her hafta hep birlikte boy gösteriyorlar, söylediklerini alt alta yaz, oku, ihanet belgesi çıkar.’’
Ve Ataol Behramoğlu’nun ölümsüz dizeleri çınlıyor kulaklarımda:
Sizinle galiba arkadaş filandık
Işıklı günlerinde gençliğimizin.
Hayalleriyle kanatlanırdık
Gelecek, güzel Türkiye’nin.
Fakat nasıl da değiştiniz birden
Arınıp bütün o düşlerden
Buzlu sularında bencilliğin.
Ne çok hain.
Hayır, belki de değişmediniz,
Aslınız belki de buydu sizin.
Sadece zamana ayak uydurdunuz
Ortak ateşinde ısınıp gençliğin.
Sonra neyseniz o oldunuz
Asıl kimliğinizi buldunuz
Uşağı oldunuz zalimin.
Ne çok hain.
Şimdi giydiğiniz her şey markalı
Tadını aldınız zenginliğin.
O fotoğraflar parkalı markalı
Uzak bir anısı oldu geçmişin.
Fakat yine de yeri geldikçe
El atıp eski albüme
Kullanıyorsunuz reklam için.
Ne çok hain.
Aynı arsız kibir suratlarınızda
Erkeğinizin dişinizin.
İçim bulanıyor karşıma çıktıkça
Ekranlarında TV’lerin.
Kiminiz yeni yetme faşist çığırtkan
Kiminiz kaşarlanmış sırtlan,
Sanırsın kardeşi vampirin.
Ne çok hain.
Yoksul aile çocuklarıydınız
Orta halli, belki zengin.
Soyluydu sizden anneniz babanız,
Sade yurttaşları Cumhuriyet’in.
Siz hangi piç köklerden türediniz,
Kimsiniz, neden böylesiniz
Nasıl boğuldunuz içinde ihanetin.
Ne çok hain.
Zaman geçer, devran döner
Yıkılır sarayı, zindanı zalimin
Efendi uşağını terk eder
Gereği kalmayınca hizmetin
Hele azıcık da diklendiniz mi
Yersiniz kaçınılmaz tekmeyi
Hadi, sıkıysa diklenin
Ne çok hain.
Kimliksizler, omurgasızlar
Hedefisiniz şimdi lanetin.
Ne hizmetinde olduğunuz iktidar
Ne sahte parıltısı şöhretin
Kurtaramayacak sizi bu lanetten,
Halkın içinde yükselen nefretten,
Artık hiç değilse susmayı deneyin.
Ne çok hain.
YORUMLAR
Ataol Behramoğlu'nun bu şiirini bir televizyon kanalından kendi sesinden dinlerim beğenerek.
İçinde bulunduğumuz ülke durumunu ne kadar güzel anlatır. Hainliğini iktidar ve yandaşlarının.
tebrikler bu anlamlı yazıya,
Geçmişte yaşananların tekrarı yaşanıyor ülkemizde bir nebze ders alınmayarak, yine hainler,
barış adı altında savaş çıkartanlar..
Allah yardımcımız olsun..
selâm ve saygılar..