- 839 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kant'tan anladığım... ardahan öyküleri 310
İnsanın şükredesi geliyor. Buna şükür. Bugüne şükür.
Kant’ı ilk duyduğum zamana da şükür şimdiye de şükür.
İonna Kuçuradi bir konferans vermişti Bursa’da.
Kant’ı sevdirmek bahaneli konferanstı. Biz de... sevmek ne kelime: ETKİLENMİŞTİK.
Çok defalar ansiklopedilerle kavramaya çalıştık.
Takiyettin Mengüşoğlu’nun temiz çevirisiyle çevirdiği: O; Heinz Heimsoeth’un cici kitabı.
Osmanlı dönemi filozofların yazdıkları: Kant hakkındaki bilgiler.
Kant ağır, ama felsefenin FREUD’u, EİNSTEİN’i gibi yalındır aslında.
Max Weber’i, Kierkegaard’u anlamakta KOPERNİK’İ anlamak gibi devrimsel içerikle bakarsan, anlamak olasıdır.
Tuzla Lisesinde bir dönem Felsefe Öğretmenliği yapmıştım. Yusuf Çelenk Hoca ile beraberdik. Yusuf Bey Ardahan’ın eniştesidir. Ardahan Lisesinde çalışmıştı.
Uluçay Hanım vardı. Esas Felsefe Hocası oydu. İngilizcelere giriyordu. Ben, yeni atanmıştım, Altan Bey Müdürdü. Karizmatik insandı, iyi yürekliydi üstüne üstlük. Resim Öğretmenimiz de var oğlum, sen Felsefe verebilir misin? dedi.
Felsefeyi sevdiğimi ikrar ettime karaynan.
De git! De derslere gir!
Uluçay Hanım, ama rahat bırakmıyordu. Kadrolu Felsefe Hocasıydı, İngilizce derslere giriyor, ayrıca kurs veriyordu evinde parayla bilmem ki kaç liraydı. O tamahla, "Felsefeleri sana bıraktım ama Felsefe bölümünden mezunum" diyor. "Macit Gökberk, Selahattin Hilav arkadaşımdır" diyor.
"Macar Kont’u bilmem kiminle ilk evliliğimdi evliliğim." diyordu.
İkinci evliliği Kayhan isimli bir senatörleymiş. Son evliliğiyse İdris Küçükömer’leymiş.
"Sen Resim Öğretmenisin ve Ardahan Lisesi mezunusun en fazla. O ise Erenköy Kız Lisesi mezunu. Zengin bir aileden geliyormuş. Yeniköy’de yalısı vardı. Çiller’in yalısı yanındaymış." demişlermişdi.
Samimi olduk gerçi. Benden yaşlıydı. Sonraları sevdi beni. Evine davet etti: Akşam yemeği davetiydi bu. Yaman kadındı.
" Okumakla, yazmakla, müzikle, dansla yaşamağı, çiçeklerle, gün görmüş, ayrı apayrı hayatlardan gelmiş ve oralara gitmeğe sözbar kadındı."
Kant’lı, meraklı araştırmam: Kant’ı rahat anlamak olamazdı. Kant’ın dediğidir: Felsefe bilmek değil maharet, Felsefe yapmaktır mahirlik.
Aklın tam bir haritasını çıkarmak. Bu makinenin haritasını çıkarmak, bu sistem nasıl çalışıyor, nasıl çalışmıyor: Kant’ın Akılcılığı buydu.
Kant’a kadar akıl’ı açıklamak değil akıldan uzak durdukça durulmuş. 1750’ler ve hala akıl ve aklın ne olduğunu kavramadan ömür sürüp göçenler vardır ki: Sene 2000’ler...
"Akıl denen araç nedir?"
" Akıl denen araç nasıl çalışır?"
Kant budur daha fazla uzatmak onun zorluğunu ağırlaştırmaktır.
Kant’tan anlayacağımız beş konu başlığı şunlardır:
1- Trancendantal ( Aşkın) Mantık:
Aklımız dört kümeden oluşan, 12 maddeyi bulan, arabaşlıklarla çalışır ve mantık muhakemeyi böyle yapar der.
Nicelik kısmı:
Ahmet, TEKİL
Bazı Ahmetler, TİKEL
Ahmetler, TÜMEL
Nitelik kısmı:
Ahmet insandır, REALİTE
Ahmet çiçek değildir, NEGATİON
Ahmet çiçek olamaz, LİMİTATİON
Korelasyon kısmı
Ahmet insandır, TÖZ
Ahmet soluk alıp- verdikçe yaşayabilir, NEDENSELLİK
Ahmet’in boyu selvi gibidir, TASVİRETMEK
Modalite kısmı:
Ahmet buradadır ( Vardır), VARLIK
Ahmet burada değildir, YOKLUK
Ahmet buraya gelirse elini tutarım, ( ZORUNLULUK)
2- Trancendantal Estetik: ( Algı- kavram açıklaması)
Kendi deyişiyle: " Algısız kavramlar boş; Kavramsız algılar kördür"
Bunu öğrencilerimle Resim dersinde uygularız. Estetik ismi sizi yanıltmasın. Kant buluşlarına kendi keyfince isimler vermiştir. Asıl olan mahiyetidir. Ona dikkat kesilmek gerekir. Ha evet resim dersinde öğrencinin gözünü bu yöntemle açarız. Boş kağıdı elimde tutup gösteririm ve nedir diye sorarım. Öğrenciler kağıt der. Rengi ne renktir dediğimde " beyaz" derler. Beyaz kağıt’ı görmeğe başlamışlardır artık. Beyaz kavramını vererek beyaz’ı algılatmış oluruz.
3- Trancendantal Diyalektik: Akıl şartlara bağlı olmaz. Bağsız kalarak şartlara: Herşeyi öğrenmeği arzu eder ve en son arzusu: Ruh, Evren,Tanrı’yı bilmek öğrenmektir.
4- Trancendantal Birlik: Akıl şu "ağacı" bilme ile uğraşırken Kendinin akıl olduğunu da bilir.
5- Trancendantal kavram: Zaman ve mekan kavramlarını zihnin uydurduğu, kurguladığı düzenleyici alet gibi olduğunu söyleyen şeydir diye niteler KANT.
Zaman ve mekan kavramı zihinde varolan iki kavramdır.
Zaman ve mekan zihindışı olarak vardır mı?
Zihindışında varolan şeyler nedir?
Varolan birşey vardır? Ama bu zihin elemanı zamandan, mekandan başka birşeydir. Fenomen alemindeki Noumen alemidir bu alem.
"Bir Ağaç": Şu gördüğüm; Noumendir, bu aslında kendinde olan birşeydir. Ve ben onu SENTETİK A PRİORİ ile kavramlaştırarak anlayacağım.
" BİR" sayısını geliştermekle başlarım işe. Bu zihni kurgudur ve sadece zihnimdeki göstergeden başka birşey değildir. Zihnimin dışındaki şu şeyede "AĞAÇ" diyorum. Ağaç nesnel ve tam karşımda duruyor. "BİR" sayısı gibi kavramsal simge değil, fiziksel ve nesnel varlık halinde önümde duruyor.
SENTETİK A PRİORİ’ de önermenin yarısı tecrübede görebildiğim şeydir. Diğer yarısı ise sadece kavramdır ve zihinsel varlık elemanıdır. İkisiyle yapılan, kurulan cümleyse: SENTETİK A PRİORİ’ dir. Tıpkı: " BİR AĞAÇ"ta olduğu gibi. BİR’i gösteremeyiz, göremeyiz. AĞAÇ’ı görebilir ve gösterebiliriz.
BİR sayısını ise BİR ADAM’la gösterebilirim. BİR’i, bir ev’le ifade edebilirim. BİR ADAM, BİR EV, BİR AĞAÇ gibi. BİR ( A PRİORİ) dir, AĞAÇ ( SENTETİK) tir. Bir’İ deneyde denemediğimiz için ANALİTİK’ tir. AĞAÇ’ ı deneyde gördüğümüz ve gösterdiğimiz içinse SENTETİK’tir.
Kant buradan hareketlede, TEORİK AKLI açıklamıştır.
Nesnel bilgi edinmede kullandığımız bilgi çeşiti olarak aklın, bilimsel faaliyetine TEORİK AKIL DERİZ.
Bilimi iki türüyle biz insanlar şu şekilde yapmaktayız.
1- DOĞA BİLİMLERİ
2- MATEMATİK, MANTIK BİLİMLERİ
Doğa Bilimlerinden Matematik- Mantık Bilimlerin farkı; Doğa Bilimleri deneyde sınayabildiğim şeydir. Deneyde karşılığını bulduğumuz şeydir ayrıca. Matematik- Mantık Bilimlerin deneyde karşılığı yoktur. Sınama da yapamayız. Yaptığımız sınama ise göstergeler üzerinden olur ki " suyunun suyu..." dur bu.
Bu fenomenik, somut, fiziksel değildir yani. Nedir öyleyse? POSTULAT’tır, genel-geçer üzerinden varsayılmış, kabullenilmiş şeydir: " şu düz çizgi" dediğimizde bir analitik yargıdır ve sentetik’te yani fiziksel deneyde ne ispatı mümkündür, ne varlığı. " Daire yuvarlaktır" diyoruz: Ne daire vardır, ne yuvarlak ortalıkta, kalemle bırakılmış bir İZ vardır, o, iz’e izafe edilimiş; bugün şöyle bir paradigma, dün başka paradigmaydı, yarın kim bilir hangi paradigma izafe edilir? Analitik Yargı yapı itibariyle bir postulatdır, fakat açıkçasını söylemek lazım gelirse bütünden soyutlandığından soyut kaldığından dolayı postulat’tır. Ama özgüllüğüyle apaçık olarak SENTETİK YARGI gibi deneyde karşılıkta bulabilen bir yargı değildir.
" ŞU MASA ÜÇ TANE AYAKLIDIR" önermesi. Sayarız: ÜÇ TANE çıkar, deneriz: sökerek deneriz ki üç tane olduğunu anlarız, eksiltiriz: üçten birini çıkartırız ayakları iki ayaklı olduğuna kanioluruz. Ekleriz: üç tane olduğuna kanaat ederiz. Her defasında Sentetik Yargılar, deneyde kendilerini varlıklarıyla zihin A Priorilerinden yardım alarak bunu gerçekleştirebilirler.
KAVRAMSIZ ALGILAR BOŞ, ALGISIZ KAVRAMLARSA KÖRDÜR.
ANALİTİK YARGILARIN TEK FARKI DENEYİM DE, TECRÜBE DE, FİZİKİ VE NESNEL OLARAK VAROLAMAMALARIDIR.
SİMGE, GÖSTERGE, ARTiFİCİAL OLARAK KALMALARIDIR.
"Şu önümdeki ağaçlar": nesnel ve fiziksel olarak karşımda duruyorlar.
"Şu önümdeki ağaçların çekilmiş resmi." Kağıtın kendisi sadece fiziksel varlık üstündeki her çizgi postulat ve sembolen varlıktır.
Birinci önerme SENTETİK YARGI’dır.
İkinci önerme ANALİTİK YARGI’dır.
En iyi bilgi sentetik bilgidir. Mevlana, Goethe de bu görüştedir. Sentetik yargı ve bilgi taraftarlarıydılar. Goethe’nin verdiği bir misaldir. Sarı, kırmızı, mavi renkle analiz bazında uğraşmaktansa renk ışıktır, ışık renktir diye sentetize edilmiş sentetik yargıyla düşünürüm çok daha iyidir: Hatta ışık karanlık diyalektiğiyle üst seviyede sentetik bütünsel yargıda kalır, düşünürüm demiştir. Mevlana da RENK TEORİSİNDE Goethe’den daha üstte sentetize etmiştir aynı yargıyı. Demiştir ki; renk ışıktır, ışık renktir, nur ve SIBGATULLAH ise daha üst sentetik bütünselliktir.
Bütüne gidildikçe Fenomenlerden uzaklaşılır.
Noumen’e doğru gidilir, gidilir ki;...
Noumen ise, daha ne bir gelen, ne haber, ne karahaber....
Yalçıner Yılmaz
14-05-2013
ARDAHAN
YORUMLAR
Akıl dedigimiz şeyin basit bir anahtarı yok mu?Çok çekti bu ülkenin ayakları.Burdan Ardahan valiliğine sesleniyorum.Hatay'ın Cemil Meric'i varsa, Ardahan'ın da Yılmaz Yalçın Er'i var.Şimdi onu onurlandirmayacaksanız ne zaman yapacaksınız.Merkez kütüphanede Heykeli dikilesi yazar.saygılar