Daye
kin tutar insanı asi aklın kuytu zamanları
aslında faili meçhul değil hayatın girdabı
sanki toplanmış tüm sahte yüzler
ömrümüzün en işlek caddesine yer etmeye
bundandır iki lafın arası içten sövmeler
Hiç eksik bırakmadın , büyüdükçe eksilen yanımı. O kadar çok şey yazıldı ve söylendi ki sana
yetmedi hiç biri seni anlatmaya.
Ben ne çektiklerini, ne emeklerini, ne o büyük tarifsiz sevgini anlatmayacağım.
Ben seni anlatmak istiyorum dilimden, yüreğimden sadece seni.
AH ANNEM..
Küçük yaşlar da hiç tanımadığı bir insanla karşılaşır annem, istemeye gelirler görücü usulü.
Daha çocuk yaşta, çocuk bakıcılığı yaparken Ankara’nın tiyatrocu ailelerinin yanında..
Yine çocuk yaşta babam çıkmıştır karşısına, arada uzaktan akrabalıkta varsa eğer verdik gitti
denir elbette :)
Evlenilip İstanbul’a gelirler, hayat pembe ve gri renklerde başlar. Pembesi görücü usulü olup
ta bir birilerin sevmelerinden kaynaklanıyor. Grisi ise bilmediği bir şehirde aileden uzakta
kalmak alışılmışın dışında bir ortam ve insanlarla kalmak.
Aradan bir süre geçer ve çocuk yaşta annem birde asker yolu bekleme başlar ki o zamanlar
askerlik süresi şimdikinden fazlaymış :) Ve mutlu haber erkek bir çocuk olacak.. :)
Annem, anne olacak..
( annem sorduğumda ne hissetmiştin diye, küçüktüm ağabeyin de pek bir şey anlamadım anne
olmak başkasının çocuğuna bakmak gibi değil demişti. )
Babamın gelmesi ve ağabeyimin olmasıyla pembe hayat tekrar can bulur. Bel ki de çocuğu
gözüyle ben sadece güzellikleri görüyorum..
O zamanlar şimdiler de bizim yaşadığımız kolaylıklar da yokmuş elbette. Elde çamaşır
yıkamalar, su taşımalar, tüp için sıra beklemeler. vs vs
Aradan geçen zamanı da atlayarak ikinci mutlulukları ben :) Ah ben :)
İlk çocuk çok yaramazken ikincisi pek uslu ve sakinmiş, annemin yalancısıyım.
Benimle birlikte zorluklar azalıp şimdi ki şartlara yol alınırken hayat orta seyirde devam eder.
Her büyüğümüz de olduğu gibi
_ne çektim ben anlatsam oturup ağlarsın
cümlesini çok duymuşumdur...
Özetlersem eğer annemin mutluluklarını yani evlatlarını ve pembeliklerini yazdım.
Daha çok şey var anlatacak fakat sayfalarda kelimelerde okumaya gözde yetmez bunlara.
Acıyı anlatmak zordur ki ben en büyük acıyı felç geçirip onu ayağa kalkamaz halde
gördüğümde yaşadım ki o zaman bende bir anneydim.
Çaresiz bakışlarında ölmekten beter hale gelip torununu yanına götürdüğümde ki yarım
gülüşünü ömür boyu unutmayacağım.
Onu en çok güldüğünde seviyorum, çünkü artı gülüşü yarım değil bedeni gibi her şeye
rağmen zorda olsa ayakları üzerinde durabiliyor artık.
Söylenecek bir şey varsa anne iyi yada kötü olsa da, yaşıyor yada yaşamıyorsa da her zaman çok değerlidir.
VE, LE DAYE EZ TI PIR HEZDIKIM...