- 777 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEFKAT KANATLI MELEKLERİMİZE…
Bir sevdanın meyvesidir, çocuk. İki aşığın Gül’üdür. Sonrası da sabırla örülmüş bir hayat. Beklemek ve izlemek…
Süleymaniye’de ezan sesleri arasında bir ağlama sesi… Bir şefkat hissi, farklı bir duygu… Ve Annem Babamla başucumda. Tek bir fısıltı: Geldiğimi tüm Dünya’ya duyuran çığlığım…
Aile olmak… Beraber ve ömür boyu birlikte bulunmak değil mi? Uzun mesafelerde bile olsa orda manen bulunmak değil mi? Aile olmak, Anne-Baba olmak… Annem, şefkat; Babam, merhamet örneklerinden hâsıl olmuşlar. Dünya’ya ilk bakış attığımda onların bu asil duruşlarını gördüm. Annem ve Babam… Şefkat ve Merhamet, bir bebeğin kalbine işlenen en güzel ifadeler bütünü…
Anne…
Varlığımızın eşsiz temsilcisi, sabır kahramanımız… Kimi zaman en yakın arkadaşımız, bazen süper kahraman, bazen kötü kadın Müzeyyen : ) … Ama “ ANNE” dediğimiz ilk andan itibaren koşulsuz Annemiz, şefkat penceremiz. İlk söyleyiş, ilk adım… İlk olan her şeyde bir fotoğraf karesi… Hafızasında “ ilk ben “ oluşum… Annem, canım Annem…
Hani ilkokul 1. sınıfta sanki sonmuş gibi arkaya bakarız ya ve arkamızda bizi ömrü boyunca bekleyecek olan o mükemmel insanı görürüz. O anda dünyalar bizim olur, çünkü bizi bekleyen biri vardır, Annemiz bizi bekliyordur. Ama bir süre sonra Annemizin bizi hala beklediğini unutur, dünya işlerinden başımızı kaldıramayız. Ortaokul, lise, üniversite… Yine bu şekilde devam eder, başlangıçlarda hep o vardır yanımızda. Aslında her zaman yanı başımızdadır. Fakat sadece başımızı kaldırdığımızda onu görebiliriz.
Annemiz, Annelerimiz… O yaşlarına rağmen bebekken bebek, çocukken çocuk olurlar. Bizimle beraber tekrar okul okurlar, bizi güzel yetiştirmek için ellerinden ne gelirlerse yaparlar.
Annemiz, Annelerimiz… Kırılmış bardaklar, el emeği göz nuru çeyiz takımları… Onca işin içinde bir de küçük hanımların, beylerin yaramazlıkları! Bir meleğin kanadından bir tüy ve Anne şefkatinin o eşsiz yumuşaklığı… Belki anıları gitmiştir eşyalarla ama önemli olanın Annesi olması her şeye bir nokta koyuyor sanki.
Annemiz, Annelerimiz… Büyümemizi izlerler, yanı başımızda. Sevincimiz onunla katlanır. Büyür ve tüm aileye dağılır. Annemiz, inci tanemiz…
Annemiz, Annelerimiz… Gurbet yolları gözüktü. Uzaklara gidiyoruz. Kimimiz VATAN, kimimiz üniversite, kimimiz yeni bir hayat-iş… Nereye gidersek gidelim unutulmaz bir beraberliğin ana karakterlerindeniz. Biz hala bir aileyiz!
Annemiz, Annelerimiz… Mutlu bir son ve yeni bir başlangıç için son uğurlama… Ailemizi anlamak için verilmiş bir hediye. Sonrasını da artık biliyoruz. Yeni bir hayat mücadelesi, yeni bir beste… Bir rüya ve hakkıyla yaşanılmışsa Cennet Bahçesi…
Gidişimizi sadece izlemek… Bu kadar bekleyişe değen bir izleyiş belki de. Asıl önemli olan soru şu: Ya onu biz bekleseydik? Ve sadece gidişini izleseydik? Ne acı bir son olurdu! Aslında tüm bu yazılanlar, okuduklarımız hayatımızın gidişat örneklerinden değil mi?
Annemiz, Annelerimiz… Bizi çok beklediniz ve her zaman bizleri izlediniz. Yaptığımız şeylerin en layığı, en tatlısı sizin hürmetinize olsun. Sizlere karşı bir kusur işlemiş de olsak o şefkat kanatlarınızdan bizleri esirgemediniz. Ümit ediyorum ki sizler de, Yüce Yaratıcının şefkatinden esirgenmeyesiniz. Bizim için yapmış olduğunuz her şey için teşekkür ediyorum. Ve Anneler Gününüzü tüm içten dileklerimle kutluyorum.
Bu arada Anneciğim, seni çok seviyorum.
Ayşegül TOKCAN
08.05.2013 – 11:00
Meydan / Trabzon