- 902 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Uğurlar Ola
İçime dökülen bir kül yığını gibi.
Gidişinin bir kaç kare yansıması var içimde,
Ne kadar buruşuk,
Nasıl eziyetli...
Bilmelisin.
Senden hiçbir kalp atışımı saklamadım çünkü ben...
O koca dalgaların kıyıya vurup, sakinlemesi gibi yada yüreğimi ezip geçen bir şarkı gibi hem sızlıyordum hemde yolculuyordum seni. Seni uğurladığım o iskeleden nasıl nefret ediyorum bilsen, şaşarsın.
Senden sonra o iskeleye vuran yağmurdan, gemilerden, bahara çalan gökyüzünden...
Mevsimler belki hoşçakalmıştır ama ben kalamadım sevgilim.
Yazmaya devam ediyorum. Biraz daha tutkulu yazabiliyorum. Aşkı anlattığımda, seni anlattığımda...
Eş dost sohbetlerinde beni suçladılar bu nefessiz kalışım yüzünden. Yani ayrılığımızdan bahsediyorum.
Doğru söylüyorlar. Sevişmelerimizi bir tapınmak gibi yaşadığım için, teninin kokusunu dua bellediğim için, ellerinin, parmak uçlarının her dokunuşunu ibadet bildiğim için suçlu benim... bencede.
Atkı almıştın bana o kış. Kaybettim, özür dilerim.
Uzun zamandır takmıyordum boynuma. En son sen takmıştın çünkü. Nefesin deydi diye sarılıp uyuyordum geceleri. Nerede ve nasıl kaybettim bilmiyorum. Aslında seninle ilgili kaybettiklerimle ilgili genel durumum bu.
Travma diyorum, depresyon diyorum geçiyorum kendi kendime. Kimi zaman şiire bulanırken geceleri, dağınık cümleler kuruyorum. Her birini toplayıp bir sürü "seni seviyorum"a çıkabiliyorum ama. Sana olan bu saçma sevgim ve dağınıklığımda çaresizliktendir diye düşünüyorum.
Ne kadar direnecek olsaydım da savrulacaktım değilmi bu fırtınada?
O fırtınalara rağmen sönmeyen bu yangına ne demeli peki?
Sana birşey söyleyeyim mi?
Dİnmedi de sana beslediğim yangınlar, ben ardın sıra mevsimlere, gemilere, yağmurlara küstüğümle kaldım. Ben kaldım sevgili burada. Gideni sendin bu hikâyenin. Ben sadece hoşçakalmaya çalıştım...
Son gecemizdi. O gece hiç üşümediğim kadar üşümüştüm sarılırken sana. Belliydi soğuğundan. Dönersin sanmıştım ama... dahası, bir dahası yokmuş ikimizin... anladım.
Ayazın deminde biriktirdiğim gözyaşlarıma sığındım senden sonra geceleri. Düşlemeye devam ettim. Saçlarını kokladığımı, parmaklarından öptüğümü, boynumda nefesini hissettiğimi düşleyip durdum.
Bana bir düş kaldın sen. Oysa ben düşlerimde kendimi sensizliğe, seni son kez öptüğüme inanarak alıştırdım.
Gün doğarken o son gecenin sonunda... senden önce yaşamak hevesim terketti beni. Sen anlamamıştın. Ben herkesi ve herşeyi terketmiştim zaten. Usulca uzanmıştım yanına, anlına bir öpücük kondurup cenaze namazımı kılracasına uğurlar ola demiştim saçların burnuma kokarken. Hakkım helaldir sana...
Uğurlar ola demiştim gecelere, uğurlar ola sana, sonra bana...
Bir daha hiç bir papatyanın yaprağına ilişmedim. Dönecek, dönmeyecek...
Biliyorum çünkü artık.
Senden hiçbir kalp atışımı saklamadım ben sevgilim. Olanı biteni bil istedim. İster oku, ister okuma. Ama yırtma hemen bu mektubu. Lütfen...
Göğsünde sakla bu gece. Ruhumu mühürledim kelimelerime. Bu gece seninle uyuyayım... Sonrasını veda say. Say çünkü iskeleden titrek adımlarla giderken gemiye dönüp bakmadın bir daha bana. İyide yaptın. Gözlerin denizin mavisini kıskandıracaktı yoksa. Ardına bile bakmadın ama o iskelede kimse yoktu ki ardından mendil sallayan benden başka...
Neyse... Sabaha ister yırt ister yırtma bu mektubu.
Sevgimlesin zaten...
Kendinle kal, güçlü kal, mutlu kal.
YORUMLAR
Bu mektup eminim ki hüzün yüklü bir bulut olup yağacaktır üzerine mektup sahibinin.
Ve kıvrılıp duracaktır yüreğinin bir köşesinde.Kaybedilmiş bir atkı yada ulaştırılamamış bir emanet ne büyük yaralar açar yüreklerde kim bilir.
En kötüsü de nedir bilir misiniz,artık yağmurda tek başına ıslanıp üşüyor olmanız..
Yüreğiniz incinmesin dilerim,saygılarımla