BÜYÜSÜ BOZULMASIN
Ne oldu bana, birden bire afalladım. Ellerim titremeye başladı. Öylece kalakaldım. Ruhumun derinliklerinden bir ses bu çılgınlık diyordu.
O ses bana böyle seslenirken ben de tebessüm ederek, aşkın gözü neden kördür diye soruyorum beynime.
Hani diyor, daha insanlar yaratılmadan önce “çılgınlık, kıskançlık, öfke, sevgi, aşk” saklambaç oyunu oynar da kıskançlık, çılgınlığa aşkın çalılıkların arasında gizlendiğini söyler. Çılgınlık da elinde çatal gibi bir sopayla dalar çalılıkların içine ve acı bir çığlık kopar. Aşkın gözlerinde saplanmıştır, çatal gibi olan sopa ve aşk kör olur. Çılgınlık, yaptığından pişman olarak; dünya durdukça aşkın gözleri olmaya söz verir.” diyor beynim.
O halde diyorum galiba ben âşık oldum. Gözlerimdeki ışıltılar da Çılgınlığın rehberliğidir bana.
İçimde bir his. Yaşadığımı hissettiren. Beni hayata döndüren. Doğan güneşin ışığını fark ettiren bir duygu.
Hayata dünden farklı bakmamı sağlayan.
Bir yandan da geçmişten kalma acıların serzenişi. Sen daha öncede sevdin, bırakıp gitmediler mi seni diyen, kıyametleri koparan bir serzeniş.
Olsun diyorum. Belki bu farklıdır?
Yaşıyorum şuanda içimde dünyayı bana sevdiren bir âşk…
Büyüsü bozulmasın ne olur, ne olur…
Hiçbir el gelip dokunmasın…