Dijital Tuvalde Yansık Dişilik Dersisin
hayrettin taylan
-Güneşin sarartısı aşkın karartısına teslim olmuştu.Gün ile güncül düşler arasına sıkışan bir gerçeği içinde taşıyordu.
Urgan urgan hüzün taşıyan insanlar arasına karıştı. Varoluşun öznesinde yüklemini aradığı sevda cümlesinde ünlemlerin dibinde başladı ağlamaya.
-İnsan sevmeden ne kadar yaşayabilir ki? Yine felsefi bir tümcenin içinde içsel tecimliğini serdi.Sırları olmayan surları aşmazdı.İnsan sevmeden yaşabilir mi ki? Binlerce sevgi çeşidini düşündü..İnsanın özünün sevmek üstüne olduğunu düşündü.
-Yemek,içmek kadar önemsi bir soruda tökezliyordu.Çünkü sevmenin en yücesine kadar gitmişti.Uğruna , urağanlarını serdiği düş güzeli vardı.
Şimdi onu hüzünlere teslim eden gerçekten arınma zamanındaydı. Zaman kendisi kadar zamansızca harcanıyordu.
-Zaman aslında bir müziktir.İçinde en güzel melodilerle çalar.
Sessizlikten , sensizlikten sonra, ifade edilemeyeni ifade etme anında boşa geçen zamandan müzik olmaz dedi kendi kendine Mirhan.
-Artık birisine bütün sayısal hayatını bir etme zamanı gelmişti.
İçindeki kirlenmiş suların rögar kapakları altında akan hüzünlerden arınmalıydı.
Bir güzelin güzelliğine teslim olmalıydı zamanı.Yıllardır saat takmıyordu. Zamanın kendisi ağırken, bir de zamanı taşıyan sevgiliyi kolunda taşımak istemiyordu.
Bir şiir yazıp köşesinde yayımladı. Güzelliği kuşların besleyen genç, ismi şiirsel, ruhu belli ki sıcak bir okur onun şiirinin altına yorum yazdı.
Genç kız:
-Kalemin, mananın zekayla kesiştiği ufuk gibi beni benden aldı götürdü.İlk kez böyle derin, imgesel, felsefi,her mısrasında bir roman okuduğum şair tanıdım. Tebrikler genç şair…
Mirhan:
-Bir şiirden bir aşka kadar koşuyordum.Sol tarafıma baktım.
Olup biten şeylerin, dilek atlasında istediğim rengi zor bulmayı bıraktım.Artık kendime bir renk seçtim, biraz aşka mutluca gülümsüyor.Şimdi arındığım mazimden yeni bir şehre imgesel üye olmak istiyorum.
Genç kız:
-Mirhan İmgehan …İsminiz kadar derinsiniz.
Mirhan:
-İsminiz yağmuru yağdıracak kadar alev alev gözüküyor.Şule.
-Çok imgesel… İsminizdeki imgesel derinliği gördüm, ruhum, sızılarım, geçmişimden arınma halim seni tanımak istedi.
*Şule…Ateş, aşk, alev, hasret, şiir, seni tümleyen denklemin içindeyim.Yüreğim aç,sevda ambarınızda birkaç darı var mı ? Yalnızlığın darındayım. Darlığım yarlığa çok yakın.İçimde çok sesli bir sevda senfonisi çalınıyor.
Şule:
-İsmim bir şaire bu kadar manidar geleceğini hiç düşünmemiştim.Demek şiirsel, imgesel, özel, ruhsal gördünüz.
Mirhan:
-Ruhunun en özel kentinde şiirsel bir ağaç var.Meyve vermek için sevmeni bekliyor.Sen, sevmenin değerine işlem oldun mu? İşlemsiz,işvesiz, formülsüz mü yaşadın?
Şule:
-Yirmi yaşındayım.Şimdiye kadar sevda filminde bir rolüm, hatta figüranlığım bile yok.
Mirhan:
-Gözlerin hangi renk.
Şule :
-Sözlerinizle aynı renk.Sizi okuyunca yemyeşil bir gibi oluyor gözlerim.
Mirhan:
-Yemyeşil gözlerinize bakarak ormanları yenide tanımsız ya da senli tanımlı kılmak kısmetini ajandama yazdım.
-İsmin yürek hizana yazılmıştır.Hiç kimse huyunun boy hizasına getiremez.
Sen rahat ol.
- Maveralarım mecralarımdadır. Mecruhlarımın ruhu akar.Beni sana buldurur içsel sözleniş.
Tedarik közleri var bağrımda.Sen aşka kebap olmayı sevap saydın. Bense acılı bir Adana kadar dimağına yakın yardeyim.
Sevmek mesai yapıyor.Bir ömür vardiyasındayım.Yeşil gözlerinin neminde bulutlara ders veriyorum.
-Nemli bulutlara:
Ki her nemli bulut, her damlaya kendi şarkısını ezberletir, öyle iner bereketli ruhların toprağına.
Şule:
-Şair,bu zeka örüntün karşısında susuyorum. Nasıl böyle yazarsın, bana da bir şiir yazar mısın?
Mirhan:
-İsminde alev var, ruhunun derinliklerinde alevi ölçecek büyük sevgi gerek.İçsel haritanıza bakıyorum, ruh ağacınızı inceledim.Harika sözcüğü sizinle tanımlanıyor.Büyülü cümlelerde sizinle baş başa kalıyorum.
Bütün dünya danslarında oynamasak da olur .Seninle ç’ayda çıra oynayalım. Ellerinde mumlar, içimde senli mumyalar.
Ruhumun en ücra köşelerinde hissedeyim. Sen oyna, yüreğim zaten halayda.
Bir el’azizim, sevda azizliğim buradan gelir.Aziz bir kalbin merkezinde yetiştirildim aşka.
Şule:
-Demek Elazığlısınız. Ben de bir yanım size yakın şehirlerimiz komşu.Ruhumuz da komşu. Baba tarafım size çok yakın.
Mirhan:
-Ruhlarımız komşu olsun;ama sevda komşuluğu sevmez.Misafirliği de sevmez.Sevda sahiplenişi sever.Gerçek olmayı, aynı bedende bir filiz olmayı sever.
Şule:
-Beni şımartıyorsun. Sanırım yazılarınıza aşık oldum.Belki de yazılarına aşık olduğumu da severim.Hayat bu, çok dersi tersinden öğretir.
Mirhan:
- Bir şule düştü suları yakan yüreğime. Bir şule düştü buzları buzulluğa seyirlik yapan yalnızlığıma. Bir şule düştü düşlerime, kemiklerime kadar yaktı. Kalbimin kıyısında küllerin, sonra güllerin, daha sonra gülüşlerin en çok da beni sevişin sıralanmış. Ben bu sevdanın yıkılmaz kayası olarak o kıyıda muhkem kalacağım.
-Sevmeyi öğrenmiş dalgalara algısal akışımı ekledim. Benim dilimden geldim dilinin ucuna. Hadi dilinin ucundaki romanı oku bana.
Şule:
-Sözsüz romanlarım var.Keşfi zor bir İstanbul gibiyim.İlklerim var sırlarla,surlarla, gizemliklerle kaplı.Beni fethetmek zor.Anacıl duvarlarım var.Evin tek kızı olmanın, hayatın farklı rengini tanımanın içsel duvarları arasındayım.Büyümenin filmi gözümün önüne geldi.
-Seni tanımak yeni sözcüklerle ,duyusal oyunlarla tanışmayı öğretti.
Gece bitmek üzere biz hala senle yazışıyoruz.Beni sana bağlayan bu bağın şiirim.Bu şiiri ezberle şair…
Mirhan:
Bir şule düş’tü. Suları oyaladı aşk. Nakışlı sular üstünde yüzen senli aşk gemisiyim.Kendimi taşıyorum kendime.Sen henüz binmedin gerçek kimliğime.Sular gibi azizlik okuluma yazıldın.Henüz karneni almadın sarılışınla, bakışınla, ellerimi tutuşunla…
-Bir şule düştü sınıfa.Kitabın kapaklarına kadar yandı sınıf.
Bir şule düştü şiirlerime.İmgelerime kadar gül ve kül kokusu.
Şule:
-Bunları şimdi mi yazıyorsun. Hayretlerimin kafiyesinde redifsiz bir gazel gibi susuyorum sana.Hani, bana bir şiir yazacaktın.Geceyi bir şiire sarsan diyorum.
Mirhan:
-Bir şiir, bin ömrü, bin şiiri doğurur.Beni şiirine büyüteceksin belli.Bu ruhsal buluşmanın aydınlık gerçeğinde seni yazmak, seni yaşamak kadar güzel olmalı ceylan yürekli.
-Seccadesi gönül yolunda eskimiş sofi ;ama pozitivist bir maşuktum.
Zamanın aman çektiği üşenirlik dilindeyim. Susmuş saniyeler kadar yakınımda susuyorsun.Sıcağının soğuk esintisi değiyor değmediklerime.
Bir şule düş’tü aşk ateşime.
-Saatin kendisi yandı zamana.Artık zaman yok, her şey senle başlıyor, senle bitiyor.
Ve geceyi sana, beni bana yazdıran şiirle vedamız bu gece böyle bitsin Şulenar.
dublajı yapılmamış filmin sonu gibi kollarım açık deniz
salına salına yüzüver bu sevdanın s’onuna
şeritler şirinliğinde artıyor bana gelişinin t’adı
ben oynuyorum , sen yansıyorsun dijital tuvale
kıyametin metni olup seni yaşamdan kopuşuna saklıyorum
efektleri hafızamda canlanan senli anların aynasındayım
sen oynuyor, senlik bir şenlik başlıyor bağrımda
seyrine geldim, hayrına severek izle aşkı
ben’di yüreğinde olan barajın sonsuzluk suyuna tutkusun
elektirikler kesilse de sevginin ışığı bir ömre yetiyor
perdesi, sahnesi, sevdası açık , aşk sonuyuz bu da yetiyor
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.