GALATASARAY MAÇININ ARDINDAN...
Yaklaşık bir 30 yıl olmuş, stadyumda maç izlemeyeli. Bana kalsa ömrümün kalan kısmında izlemesem de olurdu ya, dost hatırına çiğ tavuk yemek zorunda kalabiliyorsa insan, maça da gider elbette.
Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını beraber geçirdiğimiz, hayat mücadelesinin beni ülkemin içinde şehirden şehre savurduğu yıllarda sevgili teyze oğlu Levent de soluğu İsviçre’de almıştı. Yirmili yaşlarımızın başından itibaren birbirimiz ile görüşme sıklığımız yaklaşık olarak Halley kuyruklu yıldızının dünyaya yaklaşma ihtimali ile aynı düzeyde seyretmekte idi. Yeğeninin nişan merasimi için İstanbul’a geleceğini, bu arada nişanın ertesi günü oynanacak Galatasaray Sivasspor maçı için 2 bilet ayarlamamı söylediğinde maceramız başlamış oldu. “Namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmazmış” misali ben saf saf internet üzerinden bilet alma teşebbüsünde bulundum. Meğerse bu işler o kadar kolay olmuyormuş. Galatasaray kulübü 52.000 kişilik stadın 40.000 kişilik biletlerini kombine olarak (Sezonluk) satmış, kalan 12.000 kapasitenin 5.000 adedini de Avrupa maçları sırasında 5 maçlık kombine olarak satmış, kalan 7.000 biletin satışında da öncelik GS Bonus Kart sahiplerine ayrılınca normal yoldan bilet bulma ihtimalini varın siz hesaplayın. Kara borsada kale arkası tirübünde en ucuz maç izleme bedeli 200 TL’den başlıyor, bu bölümün normal fiyatı 40-60 TL. Araştırmaya başladığımda ilk olarak bulabildiğimiz biletin tanesine 400 TL istediler. Parasını her ne kadar kuzenim ödeyecekse bile bu kadar paranın 90 dakikalık bir spor müsabakasının seyredilmesi için harcanması benim algı sınırlarımı aşıyor. Asgari ücrete eşit bir miktar paranın 2 kişilik maç biletine verilmesini anlamak mümkün değil. Neyse ki araya sokulan hatırlı dostların hatırlı dostları sayesinde tanesi 200 TL’den kale arkasında 2 bilet bulabildik. Aslında bilet te değil, 2 ad. kombine kart! “Ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek “ deyimi bu durum için söylenmemişse ne için söylenmiştir? Bizim izlediğimiz bölümdeki kombine kartların yıllık ücretinin 600 TL. olduğunu öğrenince bu işe yatırım yapma konusunda ciddi ciddi düşünmeye başladım.
Maç günü stada araba ile gidilmeyeceğini bilecek kadar şuur sahibi olduğum için Beylikdüzü Mecidiyeköy hattını metrobüs, Mecidiyeköy Seyrantepe hattını Metro ile kat ederek yaklaşık 2 saatte stadın önüne geldim. Yol boyunca formalarını giymiş taraftarlarla beraber stada doğru yol alırken Mecidiyeköy metro istasyonunda tezahüratlar başlamıştı bile. Hem Galatasaray taraftarı olmamam hem de metazori maç seyretmeye mahkûm edilmiş biri olarak, bir yandan ne işim var buralarda diye kendimi sorgularken diğer yandan gençlerin etraftaki çoluk, çocuk ve nisa taifesini hiç dikkate almadan tamamı ile cinsel içerikli ve pornografinin en ileri seviyelerindeki tezahüratları nasıl bu kadar rahat yapabildikleri konusunda psikanaliz yapmaya çalışıyordum. Bir de anlayamadığım ben Sivas maçına gidiyordum ama tüm tezahüratların hedefinde Fenerbahçe vardı.
Stadın önü her geçen dakika kalabalıklaşıyor, su, simit, çekirdek, flama, kaşkol, sigara vb. satanların ısrarları ile davul zurna ekiplerinin bahşiş almak adına aşırı samimi yaklaşımları kulakları tırmalıyordu. Bu hengâmede yanımda oturan gençlere bir adam yaklaşıp, “ticket, bilet bilet “ diyerek bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Fenerbahçe’ye küfür etme konusunda ileri seviyede uzmanlaşmış arkadaşlar tarzanca anlaşamayınca devreye girmek zorunda kaldım. Derdini anlatacak birini bulmanın heyecanı ile yanıma yaklaşan Alman vatandaşına normal yoldan bilet bulmasının mümkün olmadığını, çok istiyorsa karaborsa fiyatından belki bilet bulabileceğini anlattım. Meğerse adam bu âleme benden daha yakınmış. Evet, biliyorum, bana bilet bulabilir misiniz diye rica da bulundu. Yandaki gençlere durumu anlattığımda “tamam abi “deyip bir koşu gidip birini bulup geldiler. Bilet temin edecek genç eleman Batı tribününden 1 ad. bilet için 450 TL. istedi. Ben utanarak söylenenleri tercüme ederken bu parayı isteyenin pişkinliğine hayran kaldım. Neyse ki alman arkadaşta bu parayı çok buldu. Bunu dilimize çevirmek çok daha zevkliydi. Satıcı bu sefer o tribünün başka bir bölümünde 1 bileti 300 TL’ye verebileceğini söyledi. Alman cebindeki paraları kontrol edip 300 TL’yi denkleştirdikten sonra tamam getirsin dedi. Çocuk bilet getirmeye gittiğinde, bu adamlarla hiçbir ilişkimin olmadığını, sadece tercüme konusunda yardımcı olduğumu izah etmek zorunda hissettim kendimi. Biliyorum, çok teşekkür ederim bana yardımcı oluyorsunuz deyince neden bu maça girmek istediğini sordum. Cebinden 1986 yılında oynanan GS- Ankara gücü maçının bilet fotokopisini çıkarıp gösterdi ve o maça gittiğini, Galatasaray’a sempati duyduğunu anlattı. Söylediklerini anladım ama adamı anlayamadım. Bilet gelince çocuk hemen paraya saldırdı ama Alman bileti bana uzatıp sahte olup olmadığını sordu. Eline ilk kez maç bileti almış biri olarak aval aval bakarken biletçi çocuk, saniyede 32 kelimelik bir hızla biletin ne kadar gerçek olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Dedim ya bizim Alman, Türkleri yakından tanımış bir bilge olduğundan “para elimde hazır, beni içeri soksun parayı vereyim dedi. Bunu çevirmek çok keyifliydi. Biletçi çocuk, tamam abi deyip bilet ve almanla birlikte yanımdan ayrıldı. Umarım biletçi çocuk benden sonra ülkemizin Avrupa Birliğine giriş sürecine balta vuracak bir eylemde bulunmamıştır.
Saat 19:20 civarları biz de stada girdik. Yerimizi aldığımızda futbolcular sahada ısınmaya çıkmışlardı. Stat fiziki koşullar itibarıyla gayet güzeldi. Fakat hep eleştirilen zemin konusunda bariz bir sıkıntı olmalı ki antreman sonrası ve maçın devre arasında milka inekleri renginde kıyafet giymiş bir grup adam ellerindeki tırmık benzeri aletlerle sahanın bozulan zeminini düzeltmeye çalışıyorlardı. Sanırım stadı yapanlar, “para seyirciden geliyor, sahayı boş ver “düşüncesi ile zemine fazla önem vermemişler. Stadın misafir seyirci bölümü hariç tamamı doluydu. Taraftarın coşkusu gayet iyiydi. Ben ve benim yanımdaki bir arkadaş hariç herkes bağırıp eğleniyordu. Biz ise düğündeki damat gibi bitse de gitsek modunda bakıyorduk. 52.000 kişi arasında bizim bu elemanla yan yana gelme olasılığımıza bakınca bunun tanrının bir hikmeti olduğuna karar verdim. Sahada bayan taraftarın fazlalığı dikkat çekici olmakla beraber, aynı bayanların sinkaflı küfürlere iştirakleri bir o kadar şaşırtıcıydı. Bol gollü ve güzel bir maçın ardından Galatasaray ligin bitimine 2 hafta kala bariz bir farkla 19. Şampiyonluğunu ilan etti. Bize de saygı duymak ve başarıları ile ülkemizin adını yurt dışında duyurmasını temenni etmek düşer. Maçın 90. Dakikasında 3 dakikalık uzatma süresini beklemeden stattan ayrıldık. Sivas’ın 2. Golünü TV’den öğrendim. Aslında bütün golleri TV’den seyretmeyi tercih ederdim ama bu yapılması gereken bir görevdi ve başarı ile icra edildi.
Geliş yöntemi ile yaptığım dönüş yolculuğu sırasında bir grup GS tarafı gençlerin metrobüs durağındaki ağza alınmayacak anti fener tezahüratları, Metrobüsün önüne yatma şovları başta anlayış ile karşılansa da metrobüsün içinde aynı tezahüratlara devam etmeleri ilk 1 dakikanın sonunda hak ettikleri tepki ile karşılandı. İçerideki arbedenin ardından ikinci durakta tekme tokat metrobüsten atılmaları ile son buldu. Bundan sonraki iki durak olayın kritiği ile geçtikten sonra hiçbir şey olmamış gibi yola devam edildi. Metrobüsün olağan kalabalığına maç kalabalığı da eklenince ayakta yer bulmak en büyük nimetlerden biriydi. Şükürler olsun ki orta kapı ile ön kapı arasında bir yerde bende bu nimeti tattım. Bunca eziyetten sonra düşündüğümde, Nasrettin hocanın keçiboynuzu değerlendirmesi durumumu çok güzel özetliyor: “İki çeki odun çiğnedik, bir dirhem tat aldık.
Başbakanımızın dediği gibi: Daha da gelmem Davos’a…
YORUMLAR
Sevgili Varol Bey, uzun zamandır bilgisayarımla haşır neşir olamadım. Bu gün ilk olarak sizin yazınızı okudum. Hiç maç seyretmediğim halde sanki gözümün önünde canlandı. İnsan analizleriniz harika. Ben de o kadar paranın neden maçlara verildiğini hiç anlayamıyorum. Tiyatro, bale, kitap pahalı ama maça karaborsa bile bilet almaya para var. Bu biraz da bütün dünyada evrimini tamamlamada geç kalanların ( aman burada şimşekleri üstüme çekmeyeyim de) beğenisi giibi geliyor. Size ve ailenize güzel bir yaz dilerim. Ben de hafta sonu tatile gidecegim. Bu kış D vitaminine çok ihtiyacım olacak gibi gözüküyor. Gözlerinizden öperim...