Bir Derneğe de Üye Değil misiniz?
Demokrasi ile idare edilen bir toplumda, bireyin sorumluluğu ağırdır.Çünkü demokratik katılımcı bir yönetimde nemelazımcılık yoktur, atanmışlar ve seçilmişler üzerinde devamlı bir gözcü olma durumundasınız, aynı zamanda idare tarzınızı iyileştirme çabalarınızın da olması lazım.
Bunu yaparken birey olarak tek başına değil de demokratik düzenin ana unsurları olan STÖ çatısı altında yapınca daha bir değer kazanır. İslam öncesi tarihten önek verirsek Hulful Füdul(Erdemliler hareketi), Osmanlıdan örnek versek eşhası müteaddide cemiyetleri, Üstat Bediüzzaman’ın ifadesiyle şahsı manevi oluşumları hayati önem taşımaktadır, Bediüzzaman da ittihadı İslam cemiyetine üye olmuştur,
Sivil Toplum Örgütleri, kamu adına hayatı kolaylaştırıcı, hayatın kalitesini arttıran, adalet ve huzurun gelmesinde ciddi katkılar yapabilirler. Bu tür oluşumlar gönüllü kuruluşlar oldukları için, yaptıkları işi hem daha iyi, hem de daha az bir maliyetle yaparlar.Dolayısıyla bir ülkede STÖ sayısı ve niteliği artıkça hem kamu kurumlarının yükü hafifler, hem de yönetim ve denetim sürecine katılım fazla olduğu için hayata kalite geldiği gibi, toplumda huzur ve mutluluk artar.
Ancak STÖ’nin verimli çalışabilmeleri için “aktif vatandaş” ve hayata bakış açısı bakımından vatandaşın “zihniyeti” büyük rol oynamaktadır. Eğer bireysel menfaati ön planda tutan, hayata dair kaygı, korku ve endişe yaşayan bir vatandaş kitlesine sahipseniz kamu adına gönüllü olabilmeniz çok zor.Dolayısıyla zorunlu eğitim müfredatınız insan yetiştirmeye elverişli olacak ki varlığı hissedilecek kadar kaliteli birey yetiştirebilsin..Eğer OECD ülkelerinin üç yılda bir yaptığı PISA sınavında 30 ülke arasında 29.sırada yer alıyorsanız bu eğitim kalitenizle adam yetiştirmeniz çok zor.Bundan dolayıdır ki vatandaş derneğe üye olmaktan korkuyor, kamu çalışanları Sendikaya bile üye olmaktan çekiniyor, sendika ağaları da birer sivil general oluyorlar.
Demek ki kendimizi bir bütün olarak yeniden sorgulamalıyız.Ülkemizde en az derneklere üye olma vasfını taşıyan 40 milyon insan varken bunların sadece 9 milyonu derneklere üyedir.Halbuki her biri en az iki üç derneğe üye olmayıydı ki bu STÖ üye sayısı 120 milyona çıkaydı.Neden olmasın örneğin ben yedi STÖ üyesiyim, hepsine hem katkı veriyorum hem de üye olduğum için kendini mutlu hissediyorum, bu derneklerin yaptığı hayırlı işlerin de ortağıyım.
STÖ’leri geleceğin olmazsa olmaz oluşumlarıdır.Dolayısıyla mümkünse zorunlu eğitim müfredatımızın uygun bir aşamamızda STÖ tanıtım ve önemini içeren bir ders konulmalı, gerekirse üniversitelerde STÖ bölümü açılmalı, hatta icap ederse Sivil Toplum Bakanlığı bile kurulmalıdır diye düşünüyorum.STÖ’lerinin yaptığı çalışmalar da kamuya hizmet olduğu için bütçeden bir pay ayrılmalı ve vatandaşların derneklere üye olmaları için teşvik edilmeli, hatta akıl baliğ her vatandaşlarımızın en az bir derneğe üye olması sorunlu hale getirilmelidir diye düşünüyorum.
STÖ eliyle yapılan bir çalışmanın daha ekonomik, daha verimli ve daha etkili olacağına inanıyorum.Bunu başarmaya gelince; yerelliği, demokratikleşmeyi, ve zihniyet değişikliğini başarabildiğimiz sürece yapabiliriz.
25-26 nisanda İstanbul Poinrt otelde Türkiye’de Üçüncü Sektör Vakfı( TÜSEV) öncülüğünde iki günlük uluslararası bir konferansa katıldım.Çok şeyler öğrendim, katkı yaptım, bir kısmını sizinle paylaşmakta fayda buluyorum.
*AB yıllık 100 milyon ovro Türkiye projelerine ayırıyor geçen sene 19 projeyle 17 milyon avro kullanabilmişiz, proje yapamıyoruz.
*Türkiye’de toplam 90bin küsur dernek vardır,
*7 milyon 500 bin erkek, 1milyon 600 bin kadın olmak üzere 9 milyon 100 bin vatandaşımız dernek üyesidir.
*Geçen sene üç alanda tüm derneklerden görüş istenmiş 48 dermek proje konusunda, 37 dernek yardım yasayı mevzuunda ve 19 dernek de dernekler yönetmeliği için görüş beyan etmiş, ne kadar cılız sayılar değil mi?
*DERBİS sitesinden derneklerle ilgili gerekli bilgilere ulaşabilineceği gibi görüş ve düşüncelerinizi de gönderebilir, istediğiniz katkıyı verebilirsiniz.
*Hiçbir kamu yetkilisi yasal sınırlar içinde derneğin hiçbir faaliyetine müdahale etme yetkisine sahip değildir ancak mahkemeye verebilir.Hatta dernek ilk kurulduğunda tüzüğünde yasalara aykırı maddelerin olduğunu fark edilse dahi ancak mahkeme açabilir ve dernek kendini iyi savunduğu zaman mahkemeyi de kazanabilir
*Bir derneğin kurulabilmesi için 7 kişi gerekiyordu, kolaylaştırma adına bu sayı üçe indiriliyor.
Yeni teklifler ve oldu,
1-TBMM’inde STÖ’rine hizmet verecek bir ofisin açılması,
2-Yasama sürecine STÖ’lerinin katılımının sağlanması,
3-Yasaların uygulanıp uygulanmadığının STÖ tarafından takip edilmesi,
4-Bürokratların en geç üç ay zarfında etik sözleşmesini imzalayarak çalışma alanında dikkate alması,
6-STÖ içerikli bir dersin eğitim öğretim müfredatına alınması,
7-Sivil Toplum Kuruluşlarının siyasi bir duruştan kaçınmaları….ve daha niceleri.
Sevgili dostlar Dernekleri aktif hale getirdiğimiz zaman saymakla bitmeyecek kadar hayata katkı verebiliriz nasıl mı?
1-Vatandaşı aydınlatma görevini görürler,
2-Vatandaş dernek üyesi olarak kendini daha da güvende hisseder,
3-Derneklerin hukuk komisyonları daha güçlü olur gerektiğinde hem üyelerini savunurlar, hem de kamu davalarında müdahil olabilirler,
4-Derneklerin muhtelif komisyonları daha rahat çalışmalarını sürdürürler,
5- Derneklerin kamu yararına değişik amaçlı etkinlikler düzenleme imkanı doğar,
6-Dernek üyeleri arasında beyin takımı durumunda olan kimseler memleketin selameti için fikir üretebilirler,
7-Dernekler zaman zaman olup biten olaylara karşı tepki gösterdiğinden dolayı vatandaş ayrı bir mutluluk hisseder,çünkü düşünceleri dile getiriliyor.
8-Bürokrasinin yetki konusundaki kabalığı ve siyasetçinin haddini aşma hevesi ancak sivil inisiyatif ile dizginlenebilir.
Kısacası Sivil Toplum Kuruluşları vazgeçilmez kurumlardır.Muasır medeniyetin de bir icabıdır. benden söylemesi.
Yoksa hala bir derneğe üye değil misiniz?
Ne olur cevabınız olumlu olsun e mi?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.