İbn-i Rüşd
İbn-i Rüşd (D 1120-26/Ö 1198)
13. yüzyılda Endülüs’te yetişen meşhur filozof, doktor, astronomi bilgili ve matematikçi. İsmi, Muhammed bin Ahmed olup, künyesi Ebü’l-Velid’dir. Babası, Kurtuba kadısıydı. Ehl-i sünnet âlimi olan Muhammed İbn-i Rüşd diye meşhur olmuştur. Avrupa’da Averroes adıyla tanınır.
Aristo yorumlayıcısı olmakla meşhur olmuştur. Eserleri, yüzyıllarca Avrupa’da okutulmuştur. Birçok Batılı bilgin İbni Rüşd’ün düşüncelerinin tesiri altında kalmıştır.
İbn-i Rüşd, küçük yaşından itibaren ilim tahsil etmeye başladı. Önce kelâm ve fıkıh ilimlerini, daha sonra zamanın ilim merkezi olan Kurtuba’daki büyük âlimlerden fizik, tıp ve astronomi ilimlerini tahsil etti. Bu ilimlerle ilgili birçok eser yazdı. Edebiyat ve felsefeye karşı ilgi duymaya başladı. Filozof İbn-i Tufeyl ile dostluk kurdu. Onun vasıtasıyla Fas’a giderek, felsefecilere karşı aşırı sevgi duyan Fas Hükümdarı Ebu Yakub’un iltifatlarına kavuştu. Ebu Yakub Yusuf, Aristo’nun eserlerini şerh etmesini istedi ve onu İşbili-ye kadılığına getirdi. İbn-i Rüşd, Farabi ve İbn-i Sinan ile İmam-ı Gazali’nin ve Batı filozoflarının eserlerini inceledi. Aristo’nun görüşlerini inceden inceye tetkik edip, şerhler yazdı. Aristo ile Eflâtun’un felsefi görüşlerini uzlaştırmaya çalıştı. Yunan filozoflarının yanıldıklarını söyleyen İmam-ı Gazali hazretlerine karşı bu filozofları müdafaa etti.
İmam-ı Gazali’nin, felsefecilerin tutarsızlığım, sapıklığa ve küfre sebep olan fikirlerini çürüten Tehafüt-ül-Felasife adlı eserine Tehafüt-üt-Tehafüt adlı reddiye yazdı. Hükümdar Ebu Yakub Yusuf, onu kendine şahsi hekim tayin etti. Az zaman sonra da Kurtuba kadılığına getirildi.
Felsefecilerin eserlerini inceleyip, Aristo’nun tesirinde kalan İbn-i Rüşd, her şeyin akıl ile anlaşılabileceğini ileri sürdü. Din bilgilerini kendi akıl ve görüşüne göre izah etmeye kalkıştı. Fikirleri, kısa zamanda yayılıp tehlikeli olmaya başladı. Hükümdar Ebu Yakub Yusuf’un ölümünden sonra yerine geçen oğlu El-Mansur’un da iltifatlarına kavuşup, Kadıkudat, yani kadı¬lar kadısı oldu. İleri sürdüğü fikirlerin İslâm dininin esaslarına ters düşmesi, Müslümanlar arasında hoşnutsuzluklar çıkardı. Ad kavminin helak olmasına dair bilgilerin hayal mahsulü olduğunu söyledi, Ehl-i Sünnet olan hakiki Müslümanlar, Kuran-ı Kerim’de bildirilen bir hususun efsane olduğunu iddia eden bu sözleri üzerine, ona karşı iyice cephe aldılar. Halkın şikâyetleri üzerine hükümdar, Kurtuba âlimlerinden bir meclis topladı. Toplanan âlimler, onun İslâmiyet’in iman esaslarına uymayıp görüşlerinin çoğunun sapıklık, bir kısmının ise dinden çıkmaya sebep olduğuna karar verdiler. Bunun üzerin vazifesinden alınan İbn-i Rüşd hapsedildi. Bilahare Sultan Mansur, Kurtuba’ya gelince onu affetti ve iltifatlarda bulundu. Fakat son seneleri keder ve sıkıntılarla geçti. Serveti elinden alındı. Lucene şehrine sürüldü. 1198’de Merrakuş’ta vefat etti.
Her türlü gerçeğin yalnız akıl ile bulunabileceğine inanan ve bunu müdafaa eden İbn-i Rüşd, rasyonalist bir filozoftur. Fikirleri de buna göre şekillenmiş, dini konularda vahiy ve nakil esasını bırakarak akla sarılmıştır. Pervasız sözlerinden ve görüşlerinden dolayı Hıristiyanlar tarafından zamanının Voltaire’i kabul edilmiştir. İbn-i Rüşd, Allahu Teâlâ’nın varlığı, iradesi, ilmi, kudreti ve yaratıcılığı hakkında ileri sürdüğü akla dayanan sözleri ile İslâm dininin iman ve itikat esaslarından ayrılmış, uzaklaşmış ve bazı konularda Aristo ile aynı görüşlere sahip olduğunu açıklamaktan çekinmemiştir.
İslâm âleminden daha çok Avrupa’da meşhur olan İbn-i Rüşd’ün, Aver-roism adı verilen felsefi fikirleri uzun müddet devam etmiştir. On sekizinci yüzyılın ortalarından itibaren eski önemini kaybeden fikirleri, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tekrar ilgiyle karşılanmaya başlanmış, hakkında incelemeler yapılarak, eserler Avrupa dillerine tercüme edilmiştir.
İslâm âleminden daha çok Avrupa’da şöhrete kavuşan İbn-i Rüşd, felsefe alanında isim yaptı. Batı dünyasında, hiçbir Müslüman bilgin onun ulaşabildiği mertebeye ulaşamadı. O doktor olarak da çok tutulan birisiydi. Daha çok Aristo yorumcusu olarak ün yaptı. Zamanının en büyük doktorlarından biri olan İbn-i Rüşd, tıp sahasında 16 eser verdi. Bunlar arasında "Külliyat fi’t Tıp " en tanınmış olanıdır. Lâtinceye tercüme edilen kitap, yüzyıllarca Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur.
Bir tıp ansiklopedisi olan Külliyat fit Tıp, hastalıkları tek tek ele almaktadır. İbn-i Rüşd, bu eserinde hiçbir insanın hayatında ikinci bir defa çiçek hastalığına yakalanmayacağını söyler ve sebeplerini izah eder.
Onun, gözdeki retina tabakası ve çalışma tarzı hakkındaki açıklamaları oldukça enteresandır. Diyebiliriz ki; tıp tarihinde gözdeki retina tabakasının fonksiyonunu ilk defa ilmi açıdan izah eden âlim İbn-i Rüşd’dür.
İbn-i Rüşd, ayrıca İbn-i Sina’nın Kanun’una ve Galen’in eserlerine de şerhler yazmıştır. Tedavi, zehirler ve ateşli hastalıklar hakkında eserleri bulunmaktadır.
İbn-i Rüşd’ün tıpla ilgili eserleri Güney Fransa’dan Kuzey İtalya’ya doğru yayılmaya başladı. Padova Üniversitesi’nde ders kitabı olarak okutuldu. Doktorlar, hür düşünceyi onun eserleri sayesinde öğrendiler.
İbn-i Rüşd’ün birçok defa basılan Külliyat’ını ilk defa 1255 yılında Padovalı Yahudi Banacosa "Colliget" adıyla Lâtinceye çevirdi.
Matematik, coğrafya ve astronomi ilimlerinde de söz sahibi olan İbn-i Rüşd, bu konularda eserler yazmış, zamanından sonraki birçok ilmi gelişmelere kaynak olmuştur. Dünyayı dolaşan Kristof Kolomb bile onun fikirlerinden etkilenmiştir. 1498 (H.904) senesi ekim ayında yazdığı bir mektupta; Averroes=İbn-ür-Rüşd adlı bir yazarın, yenidünyanın, yani Amerika’nın varlığı hakkında kendisine fikir verdiğini bildirmektedir.
(ALINTIDIR) Düzenleme: Cemal Esat Urhan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.