yorgunluk
Biliyorum garipti. Anlatmak öyle yorucu geliyordu ki yaşadıklarımı, mücadele etmekten öylesine zayıflamıştı ki bedenim; küçücük bir hamleyle elde edeceğim zaferin büyüsünü göremez, hissedemez olmuştum. Bedensiz bir düşmandı üstelik. Darbenin nereden geleceğini bilmek imkansızdı. Acı gerçekti ama. Onun bir bedeni hatta cinsiyeti vardı. Alaycı ve acımasız mizacına yakışan sinsiliğini saymıyorum. Hassasiyetlerimi iyi bilir ve ordan nişan alırdı. Iskaladığı görülmüş şey değildi.
Her vuruluşumda kucağına düşmem ayrı bir haz veriyor olmalıydı ona. Her düşüşümde sımsıkı sarılıyordu göğsüme. Bazen ayrılmaz bir parçam gibiydi. Yokluğunda tarifsiz bir boşluk oluyordu göğsümde. Ben davet ediyordum belki. Ve her seferinde davete icabet ediyordu.
İyi bir ev sahibiydim. İyi bir misafirdi. Sessizce birbirimize yaslanıyor, varlığımızın olmazsa olmaz parçalarını buluyorduk birbirimizde. İki pazıldık parçaları birbirine karışmış. O benden, ben ondan besleniyorduk.
Yıllarca kendimi içine soktuğum karmaşık durumlarda hep yanımdaydı. Çözüm yolu sunmasa da dinliyordu beni. Bazen insan sadece dinlenilmek ister. Onaylanmak ya da günah çıkarmak değildir arzusu. Arzularının peşinden koşan biri olmadım ki hiç! Hayal dünyamda yarattığım karmaşalarımla mutluydum ben. Önce düğüm atıyor, sonra çözmeye çalışıyordum. Çözdüğüm her düğüm, atacağım yeni düğümün habercisiydi. Sessiz sakin denizlerde yüzmek istemiyordum. Hırçın dalgalarla boğuşmalıydım. Korkuyu hissetmeli, solumalıydım. Hücrelerimde adrenalin patlamaları olmalıydı.
Şimdi ne bu isteksizlik peki! Bu vazgeçiş, bu elini eteğini çekme arzusu!
Ağzımdan çıkacak iki kelimenin hesabını yapıyorum. Konuşmak çok yorucu olabiliyor bazen.
Karabasanlarla dolu bir uykudan uyanmak için mücadele ederken de çok yorulurdum. Bazen ‘’yeter artık, ne olacaksa olsun!’’ deyip kendimi bırakır, defalarca ölürdüm uykumda. Hem de ne ölüş!
Bir insanın hayal dünyasının ve bilinçaltının nasıl çalıştığını en çok bu karabasanlardan öğrendim.
Güzel başlayan her rüyanın ortasında ‘’acaba?’’ demem boşa değil.
Güzel bir günün akşamını sıkıntıyla beklemem olağan.
Çünkü öğrendim harika başlayan rüyaların korkunç bittiğini.
Yel değirmenleriyle savaşan Don Kişot da yorulup bırakmışmıydı mücadeleyi.
Ne çok gülmüştüm O’nu okurken, ne çok eğlenmiştim. Gözlerimin yaşlarla dolduğunu anımsıyorum.
Bir kez daha okumalıyım bilmek için. Son bir kez daha savaşmalıyım.
Bugün değil ama. Belki yarın.
..