- 1097 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BARUCH SPİNOZA
’Düşüncenin düşünce gücü, doğanın var oluş ve etkime gücünden daha büyük değildir ki...’ diyen Baruch Spinoza, 45 yıllık kısa yaşamına çok şey sığdırmış bir bilgedir. 1632-1677 yılları arasında yaşayan Hollandalı filozof, musevi bir ailenin oğludur. Çok iyi bir öğrenim görmüştür. Din kitaplarının yanı sıra İbn Ezra, Crescas gibi ünlü Yahudi düşünürlerinin eserlerini de okumuş ve bir Alman bilgininden Latince öğrenmiştir. Babası gibi baharat ticareti yapmakla hayata atılan Spinoza, bir yandan da kimisi Dekart’çı kimisi reformcu Hıristiyan çevrelerle dostluk kurmuştu. Hümanist kültürü ve bu türden dostlukları kendi dindaşlarınca tehlikeli görülen genç düşünür, 1656 yılında Yahudi cemaati tarafından aforoz edilecektir. Bu arada bir dindaşı tarafından öldürülmek istenen ve güçlükle kurtulan Spinoza, bıçak darbesiyle delinmiş giysisini bütün ömrü boyunca sırtından çıkarmamıştır. Bu olaydan sonra düşünür ticareti bırakmış ve gözlük, mikroskop, teleskop camlarını tıraş ederek hayatını kazanmıştır. Genç sayılabilecek bir yaşta ölümü, cam tozlarının yol açtığı verem hastalığı sonucuyladır. Kendini tamamiyle eserlerine vererek son derece sakin bir ömür süren Spinoza, gerek ’Etik’ isimli en önemli eserindeaçıkladığı yeni felsefe öğretisi, gerekse ’Siyaset Üzerine İnceleme’ başlıklı kitabında dile gelen akla ve hoşgörüye dayalı hürriyetçi politika anlayışiyle bütün Batılı fikir ve bilim adamlarının mektuplaştığı, sık sık ziyaretine geldiği bir önder durumuna girmiştir.
Spinoza’nın öğretisi Tanrının bilgisine akıl yoluyla varılabileceğini ileri sürer: ’Ahret Mutluluğu’ mümkündür;çünkü ruhumuz, kökeni bakımından,tanrısal zihinden kaynak almaktadır. Öte yandan Spinoza, duygular ve tutkular gibi bireysel varoluşun temel ögelerini de analizden geçirmekte ve kendi düşüncemizin kökünde Tanrının varlığıyla karşılaşacağımızı söylemektedir. Düşünür bütün bu konulardaki akıl yürütmelerini, kendisini Tanrının açısına koyarak ve matematik bir kesinlilikle sürdürür; bundan dolayı da kavranması güç bir filozoftur;nitekim Fichte ile Hegel, Spinoza’nın hakikatı ’açıkladığını ama her kes için anlaşılır hale koymadığını ’belirtmişlerdir. Heptanrıcılık anlayışını akılcılıkla bağdaştırmış olan Spinoza bütün Batı felsefesini derinden etkilemiştir.
Değerli şairimiz Nazım Hikmet,’Kablettarih’ adlı şiirinde düşünürden ’materyalit camcı Spinoza’ diye söz eder:
çok uzaklardan geliyoruz
çok uzaklardan...
kulaklarımızda hâlâ
şimşekli sesi var sapan taşlarının.
ormanlarında yabani aygırlar kişniyen
dağ başlarının
kanlı hayvan kemikleriyle çevrilen sınırları
geldiğimiz yolun ucudur.
yine fakat
geniş kalçalı genç bir ananın
gergin gebe karnı gibi doğurucudur
mataralarımızda çalkalanan su.
çok uzaklardan geliyoruz..
tütüyor yanık bir et kokusu
çizmelerimizin köselesinden...
ürkerek
adımlarımızın sesinden
kanlı karanlık yıllar
kanatlı bir hayvan gibi havalanıyor...
ve karanlıklarda yanıyor
en önde gidenin
ateş bir ok gibi gerilen kolu..
çok uzaklardan geliyoruz
çok uzaklardan..
kaybetmedik bağımızı çok uzaklarla..
bize hâlâ
konduğumuz mirası hatırlatır
bedreddini simavînin boynuna inen satır.
engürülü esnaf ahilerle beraberdik.
biliriz
hangi pir aşkına biz
sultan ordularına kıllı göğüslerimizi gerdik...
çok uzaklardan geliyoruz.
alevli bir fanus gibi taşıyoruz ellerimizde
ihrak binnar edilen galile’nin
dönen küre gibi yuvarlak kafasını.
ve ancak
bizim kartal burunlarımızda buluyor
lâyık olduğu yeri
materyalist camcı ispinozanın
gözlükleri..
çok uzaklardan geliyoruz
çok uzaklardan..
ve artık
saçlarımızı tutuşturarak
gecenin evinde yangın çıkaracağız;
çocuklarımızın başlarıyla kıracağız
karanlık camlarını!..
ve bizden sonra gelenler
demir parmaklıklardan değil,
asma bahçelerden seyredecek
bahar sabahlarını, yaz akşamlarını...