- 1806 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ.(!)
Ahhh! Dilim dönse de içinde ki katmerli yarayı anlatabilsem.! Yıllardır atalarımıza yapılan zulüm’ün çıbanı büyüdü patlamak bilmiyor. O coğrafyada kadın, kız, çocuk, erkek ayrımı yapılmaksınız bir soykırımı uygulandı yani DERSİM de.!
Devletin uyguladığı bir politika ile bir soykırımı gerçekleştirildi kadın ve kızlarımıza tecavüz edilirken (yok edin, ortadan kaldırın, tek bir canlı kalmasın diyerek bizi kıran bir zihniyetin izlerini taşıyoruz ve hala yaralarımız taze kanıyoruz)...
Sebep ne olursa olsun bir topluma bu kadar hunharca zulüm layık görülmez.! Tüm insanların yaşama hak ve hürriyetleri vardır…
Atalarımızın kimisi ağır makinelerle taranıp toplu mezarlara konuldu, kimisi yerinden yurdundan edilip, sürgün edildi, köylerimiz yakılıp, yıkıldı Dersim de taş taş üstünde kalmadı.
Laç deresi kırk gün al kan aktı. Ah! Dili olsa da o topraklar konuşa bilse, üzerinde yaşanılan zulüm’ü anlatabilseler. Dört ve beş yaşlarındaki kız çocukları ailelerinden zorla alınıp asimile için subay ailelerine verildi.
Cumartesi kurulan mahkemeler ve 70 yaş üzerinde olan insanlar asıldı, bizler hala mezarlarımızın yerini bilmiyoruz. Bu dünyanın hiç bir ülkesinde görülmemiş olaydır. Sadece ülkemize özgü bir uygulama 17 yaşında ki çocukların yaşlarının büyütülüp asılması gibi…
Dersimli analar kucağında ki yavrularını ya Munzur suyuna bıraktı ya da boğarak öldürdü. Sırf; çocuklar ağlarsa yerleri tespit edilir, askerler kendilerine tecavüz eder diye. Bazı hamile kadınların karnında çocukları süngülendi. Hangi ana evladına kıyabilir ki, kendi namus ve onurlarını korumak adına evlatlarını boğup Munzur’un soğuk sularına bırakan annelerin acısını bilir misiniz?
Dersim katliamına tanıklık yapanlar o korkunç anı anlatırlarken hıçkıra hıçkıra ağlıyorlar, her gece yaşanılan vahşet rüyalarına kâbus oluyor.
Hangi birini anlatayım ki, bu anlattıklarım sadece dramın bir kısmı, çok derin ve detaylı işlenmesi gereken bir konu, tarihin karanlık ve siyahı sayfası "UNUTULUR mu?"…
İnsan olana zulüm yakışır mı?
Allah’ın verdiği cana kıyanlar vicdanınız rahat mı, sizler bu yükü nereye kadar taşımayı düşünüyorsunuz?
Sizler, bizleri öldürerek bitiremezsiniz, bizler vuruldukça çoğalıyoruz, torağa düşen her neferimiz yeşerip fidan veriyor...
Allah hiç bir topluma öyle kötü günler yaşatmasın. Tüm soykırımlarını esef ve nefretle kınıyorum.!
Kefensiz yatan atalarımızı saygıyla anıyorum.
DERSİM KATLİAMINI UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ.!
DERSİM XO WİRA MEKE - ( DERSİMİ UNUTMA).!!!
ASMEROZ-62
---Gülşen Polat---
YORUMLAR
AĞIR MAKİNE
İki köy halkını çukura getirdiler
Topladılar hepsini bir araya
Kadın-erkek, çoluk-çocuk
Kurdular karşısında ağır makineyi
İlk önce subay Kemal, genç ve nişanlı kızı seçti
Anne-babasından karısı olmasını istedi
Kız nişanlıydı zira hem kız, hem ailesi razı olmadı
Subay Kemal tehdit etti, peşinden küfürler
Bir boğuşma başladı ölümüne
Genç kız direndi, hem de asilce
Anne ve babasının gözleri önünde
Subay Kemal kızın ırzına geçmek istedi
Genç kız teslim olmadı ve
Taşla kendisini savunmaya çalıştı
Zira elinde başka silahı da yoktu
Er Osman ve Ömer iyice hayvanlaştı
Genç kızla baş edemediler sonunda
Kızın dizlerine kurşun sıktılar
O dimdik ayaktaydı
Yarasına şalvarını sararak
Teslim olmadı eli kanlılara
Tükürdü vahşilerin suratına
Vahşi er Osman ve Ömer çığırından çıkıp
Sarıldılar ağır makineye
Taradılar ordaki masumları bir hınçla
Ve düştüler birer birer toprağa
Ve üst üste yığıldı sevda tohumları
Ve toprak sulandı kırmızı kanla
Ve cesetleri kasaturayla parçaladılar
Ve hamile kadının karnını deştiler
Ve bebeğini paramparça ettiler
Ve nişanlı Hatun can vererek
Yerde yiğidinden ayrı yatıyordu
Alilesinin biçare çığlıklarından
Bir anda ortalık ölüm sesizliğine boğuldu
Orada... çukurda...
Ve güneş ortada kaybolmuştu
Üç asker Hatun’un taşından
Büyük bir darbe almıştı
Sonra bir velvele ortalığı sardı
Ağıtlar, türküler dört dağ arasında
Yankılanmaya başladı
Hatun’un yiğitçe direnişi
Destan oldu halkın dilinde
Hatun gelinlik duvağına yeni nişanlıydı
Alyansı kasaturanın ucunda yadigâr kaldı
Hasan DAL
Sevda Yolum
27 Temmuz 2008