Can-ı yakan Can'an
Yıl: 1870
Sevgili Anacığım…
Allah’ın selamı üzerinizde olsun. Nasılsın? Umarım sağlığın, sıhhatin iyidir. Hele söyle benim boynu bükük anam; kardeşlerim, babam nasıl? Yokluğumu aramıyorlar değil mi? Söyle babama üzmesin seni. Bilirim sen üzülürsen ben dağ gibi yarılırım. Beni soracak olursan ben iyiceyim. Şükür diyelim ya da ağız alışkanlığı. İyiyim iyi.
Bugün bayram gelmiş, öğle söylüyor koğuşta ki arkadaşlar. Mahkûmun da bayramı olur mu bilmem diyorum içimden. Kiminin geleni var, kimi benim gibi yüreği bükük. Söylesene güzel anam hepiniz iyisiniz değil mi? Bir şeyiniz olmasın da gelmeseniz de olur benim melek anam… Elimden bir şey gelmiyor işte sığınıyorum Yaratana da şu soğuk duvarlar yetiyor be canıma. İnsanın elinden bir şey gelemeyince, susması ne kadar kötü. Öyle zoruma gidiyor ki her şey kader deyip geçiyorum bazen. Ve günler de böyle birbirini kovalıyor. Çok şey öğretti burası bana; haramın ne olduğunu, kirlenmiş bedenlerin nasıl günah koktuğunu gördüm. Gördüm de çaresiz kaldım. Her gece yastığıma sarılıp saatlerce ağladım. Sanki günahlarım dökülüyordum gözlerimden. Öyle yalnızdım ki hiç kimsem yoktu sanki. İçim de kıyamet kopuyordu. Sonuçta hâkim dediği gibi cezam ömür boyu müebbet! Kolay değil be anam hem de hiç kolay değil. Kardeşim gelnr olur, göremem, abim asker olur, uğurlayamam. Allah korusun, ya sana bir şey olursa! Ne fayda elimden bir şey gelmez. Suçum büyüktü. Ne gelirdi ki hem elden…
Arada arkadaşlar haber getiriyor, kimi af var diyor, kimi yok. Sahi gün olur da çıkar mıyım anam? Bilmiyordum da olsun be anam. Hele sen de yaz bana. Gözlerin görmese de, elin tutmasa da yaz be anam yaz… Merakta koyma beni. Kimsesiz bırakma boynu bükük yavrunu. İnsan; yalnızlığın da, özlemin de, hasretin de ne demek olduğunun da burada öğreniyor. Tabi dışarıdayken anlamıyorsun da şu dört duvar öğretiyor insana. Öyle kitaplar da okuduğumuz, sevgiliye özlem duyduğumuz gibi değilmiş. Öyle özlemmiş ki yanarmışsın, kanarmış, her gece, her gece Allah’a el açıp binlerce kez dualar edermişsin. Sırf sevdiğim insan rüyalarıma girsin, hayallerime düşsün diye. Öğrendim annem. Öğrendim. Ve öğrendiğim en büyük şeyse güneşi görmenin, nefes almanın ayrı bir şey olduğunu parmaklıklar arasında öğrendim.
Bana bağırmanı, kızmanı öyle çok özledim ki. Hani kızardın ya bana. ‘’Eh be deli oğul yaptığın iş mi?’’ derdin inan öyle çok arıyorum ki sesini. Kulağım da çınlasa yeter bir nevi. Kısaca tez elden gel anam, al kardeşlerimi, babamı da gel anam. Beni sahipsiz, beni sizsiz bırakma. Sayfalar uzadıkça uzuyor da gözlerimden akan yaşın hesabı yok be anam.
Velhasıl kelam sizi çok özledim. Satırlarıma burada son verirken, sizi önce Allah’a sonra da duâlarıma emanet ediyorum… En kısa zaman da mektubu bekliyorum. Kardeşlerimin gözlerinden, babamın ellerinden öperim… Selâm ile…
Oğlun Muhammet...
( Tv ’ de seyrettiğim bir diziden esinlenip, yazılmıştır. )
Can-ı yakan Can'an Yazısına Yorum Yap
"Can-ı yakan Can'an " başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.