Bizim Köylüler
Benim gibilerin iki kelimeyi bir araya getirip bir şeyler anlatmak için çırpınmasına mukabil köylü milleti, yaşanan olayları en basitinden en ağır olaylara kadar anlatmakta çok mahirdir. Bazen yaşananları, yaşanmamışlarla beraber kurgulayarak hikaye etmede dehaya ulaşırlar. Özellikle nükte unsurları abartılmadan olmaz. Zaten bizim köylüler en dramatik olayların bile bir köşesinde gülünecek bir şeyler bulurlar ya da gülünecek şekle getirirler. Zira gülünecek bir tarafı yoksa anlatılmaya değer bulunmaz.
Geçenlerde böyle bir olay dinledim. Aslı itibariyle tatsız bir olay olsa da, bizim köylülerden dinleyince gülmeden duramıyor insan. Olayın kahramanlarından biri tanıdık biriydi. Bir kez de onun ağzından olayı dinleyince yazmak istedim.
Köy yeri ve her zaman ki tarla takım davaları… Kazım Efendi, komşu tarla sınırını ihlal ederek, sınırı kendi lehine değiştiriyor ve aklınca uyanıklık yapıyor. Komşu tarlanın sahibi, birkaç kez, köy muhtarı aracılığı ile ve köyün ileri gelenleri ile sorunu çözmeye çalışıyor. Uyarılara rağmen her seferinde tarla sınırını yeniden değiştiren Kazım Efendi, sonunda zıvanadan çıkan komşu tarla sahibinden bir güzel sopa yer.
Diğer köylüler durumu haber alınca Kazım Efendiye takılmaya başlarlar. “N’oldu Kazım, bir maceranız olmuş, nasıl oldu, anlat hele.” derler. Durumu aynen şöyle anlatıyor, daha doğrusu anlattığı rivayet ediliyor:
- Bir vurdu, bir daha vurdu. Kaldırdı yere çaldı. Sırtımda iki serpene, bir omça kırdı. Nerdeyse kalkıp çökecektim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.