- 1260 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BÜYÜK OĞUZ ÇADIRININ GÖLGESİNDE KÜRTLERİN (KÜRT TÜRKLERİNİN) SOSYO-POLİTİĞİ
Ülkemizde her gün yüzlerce kitap yayınlanmakta. Bu kitaplar arasında aklınızdaki bazı gölgeleri ışığa kavuşturacak veya okunabilecek kitap bulmak son derece zor. Okunacak kitabı ciddiyeti, araştırma ve inceleme yeteneği gelişmiş insanlar yazabilir. Bunlardan birisi de Sayın Tamer Abuşoğlu’dur.
Sayın Abuşoğlu’nun son kitabının adı ‘’Büyük Oğuz Çadırının Gölgesindeki Kürtlerin (Kürt Türklerinin) Sosyo-Politiği.’’
Bu kitap daha önce gaziantep27 gazetesinde tefrika edilmişti. Yayınlanan bölümleri ayrı ayrı izleyerek okumuştum. Kitap bana ulaştığında tekrar ve sindirerek okuma fırsatı yakaladım. Akademik bir araştırma ile bulunan bilgilerin harmanlanması sonucunda böyle aydınlatıcı ve güzel bir eser ortaya çıkmış.
Gençlik yıllarımdan beri Kürtlerin hangi soydan geldikleri konusunda düşünmekteyim. Kırk yıl önce bir profesörün on altı sayfalık bir kitapçığını okumuştum. Bu kitapçık Kürtlerin örf, adet, gelenek ve görenekleri ile ilgili bir inceleme ve araştırma yazısıydı. Aynı zamanda bu örf, adet ve geleneklerin Türklerle ortak yanlarını bulmuş, gerekli açıklamaları eklemişti.
Hiç düşündünüz mü? Dünya üzerinde aynı coğrafyada yaşayan, adı aynı harflerle yazılan ve hatta söylenişinde de şiirlerdeki kafiyeler gibi ses benzerliği olan iki ayrı millet var mıdır? Dünyada benzeri yok. Zaten ülkemizde yaşayan Kürtler de ayrı bir millet değil, Türk soyundan gelmiş bir boydan ibarettir.
Önceleri Osmanlı İmparatorluğu zamanımızda, bugün de Türkiye Cumhuriyeti üzerinde vazgeçilmez iddia ve hevesleri olan dış güçler savaşla yok edemedikleri Türkleri Anadolu coğrafyasından kovmak için aramıza nifak sokma yollarını aramışlar, PKK terörizmini maddi ve manevi destekleriyle besleyerek Anadolu’da kan akıtmayı başarmışlardır. Bunun için de bebek katilini, Barzani’yi, Kandil’i maşa olarak kullanmayı seçmişlerdir.
Sayın Tamer Abuşoğlu’nun kitabı üstte yazdığım bütün konulara bilimsel bakış açısından bakarak sorunların merkezine inmeyi başarmıştır. Kitapta Kürtlerin kökeniyle ilgili açıklamada ‘’Kürtçede gur kurt demektir. Kurt ise Kürt’e tahvil olmuştur. Yani Kürtler Kurt soylu Turanî bir halktır. Kürtlerin anlaşma dili Gurca+(Kurtça)=Kürtçe bu denklemin tamamlayıcı unsurlarıdır. Bu Turanî mensubiyet ise Büyük Oğuz Çadırının yani Büyük Türk Medeniyetinin gölgesinde sinlenen Kürtlerin Türklerle olan kan bağının ve akrabalığının en sağlam kanıtıdır’’ (Sayfa/12) demekte.
Kürtler birine Kürtçe bilip bilmediğini şu şekilde sormakta; ‘’Gurmanca zani?’’ Burada gur kurt demektir. Gurmanca da Kutça anlamına gelmekte. Bugün konuşulan Kürtçede benzeri birçok anlam ve ifade Tamer Beyin tezlerini doğrular nitelikte.
Kürtlerin Sosyo-Politiği kitabında birçok Kürt aşiretinin adı geçmekte. Bu aşiretler arasında benim tanıdığım aşiretler de var. Gaziantep’ten Söğüt’e uzanan bölgede yaşayan ve aynı adı taşıyan aşiretler Türk olduğunun bilincinde ve Türk olarak yaşamakta. Aynı aşiretlerden doğu ve güneydoğuda yaşayan bazıları ise Kürt oldukları konusunu savunmakta.
Bir ilkokulda öğretmenlik yaptığım yıllarda Afganistan’daki Rus işgalinden kaçarak Kenan Evren tarafından Türkiye’ye yerleştirilen Afgan Türkü öğrencilerim vardı. Bu öğrencilerim konuşmayı Afganistan’da öğrenmişlerdi. Dillerini sorduğumda Urdu Dili diye yanıtlıyorlardı. Birden başlayarak Urduca sayın dediğimde ‘’Yek, dü, se, cihar, beş, şeş…’’ diye saymaya başlıyorlardı. Bugün Anadolu’da yaşayan Kürtler de sayı sistemlerinde Farsçadan alınma aynı sözleri kullanmaktalar. Tamer Bey Zaza’lardan başlayarak Kürt dilini incelemiş, kökenlerini araştırmış ve bu araştırma sonunda Orta Asya’ya, Uygur Türklerine kadar uzanmıştır. Eğer Kürtler ayrı bir milletse bu dil bağı nereden gelmekte?..
Sayın Abuşoğlu Kürtlerin Sosyo-Politiği kitabında tarihin derinliklerinden günümüze kadar uzanan araştırmalarının ışığında günümüzdeki Kürt ve terör konusuna hayli geniş bölümler ayırmış. Bölümlerden kısa notlarla yazıma devam ediyorum.
‘’Kürtlerin milli kahramanı Mustafa Kemal’dir…’’
Abdullah Öcalan’ın Şeyh Sait itirafı;
‘’Şeyh Sait isyanı taviz koparma amacıyla Kürtleri ateşe atmıştır. Bu isyan Kürtler için büyük felaket oldu. Barzani ve Talabani böyle ortaya çıktı. Kürt namusuyla oynandı, ateşe atıldı. Bush ve İngiltere öyle yaptı. ‘’Kürtlere devlet vereceğim’’ dedi. Bunların hepsi hikâyeydi. Sonuçta içinden çıkılmaz bir Kürt ve Kürdistan doğdu. Sonuç trajedi….’’
‘’Mustafa Kemal’in soyu da, Şeyh Sait’in soyu da devam ediyor…’’
‘’Şeyh Sait’in İngiliz işbirlikçisi olduğunun 2. Kez ispatı ve İngiltere’den devlet talebi…’’
Dersim İsyanıyla ilgili tarihi gerçeklerin anlatıldığı bölüm. (sayfa 41 den başlıyor))
Kitapta Kürt dili ile ilgili bölümleri okurken aklıma Kuzey Irak ve Barzani geldi. Barzani yönetimin resmi dili İngilizcedir. Anadolu’daki Kürt aşiretleri bile birbirleriyle Kürtçe konuşarak anlaşamamakta. Her aşiretin Kürtçesi farklılık taşımakta… Dili olmayan bir millet gibiler(!).
‘’Kürt, Ermeni ve Haçlı İttifakı’’ Bu başlığı görünce aklıma Sayın Halaçoğlu geldi. Halaçoğlu diyor ki; Ülkemizde Kürt olduğunu iddia ederek devlete karşı bayrak açanlar isimlerini değiştirmiş Ermenilerdir…
Kitaptaki bir bölüm Türkiye’ye karşı Kürt, Ermeni ve haçlı ittifakına Rus ve Avrupalı yazar ve düşünürlerin sözleriyle açıklık getirmeyi başarmış. Zaten bu ittifak günümüzde tümüyle su yüzüne çıkmış durumda. Bu ittifakta ABD’nin de çok kapsamlı ve önemli bir yeri vardır.
‘’Savaş, ABD’nin PKK üniformasıyla Türkiye’ye karşı açtığı cephede sürüyor…’’ (Sayfa/79)
‘’PKK -ABD ilişkisi, PKK İsrail ilişkisi, Kürt kanıyla beslenen gayrı Kürtler…’’ gibi konular kitapta netlik ve açıklık arzeden konular arasındadır.
‘’Asıl sorun Kürt sorunu değil Türk sorunudur.’’
Sadece bu başlık üzerine ciltler dolusu kitaplar yazmak mümkün. Son derece doğru ve isabetli bir tespit. Başta Avrupa olmak üzere bütün hristiyan âleminde 1071 den bugüne uzanan bir Türk sorunu vardır. Bu sorunu çözmek için de Kandil ve PKK taşeron olarak kullanılmaktadır. Türklerden intikam almak için Avrupa ve ABD laboratuarlarında üretilmiş, hormonlu ve yapay bir Kürt sorunu Türkiye sahnesine sürülmüştür.
Kitabın son bölümlerinde müzakere sürecinden de bahsedilmekte. Kitabın yayınlandığı tarihlerde son günlerin gündeminden düşmeyen PKK’nın silah bırakma konusu yoktu. Kitabı okuduktan sonra bugüne baktığımızda görüyoruz ki, PKK asla silah bırakmaz ve silahlı mücadeleden vazgeçmez. Bu mücadeleden geri adım atmanın tek şartı var. O da Türkiye’nin bölünmesi.
PKK silah bırakıyorsa Türkiye’nin bölünmesi konusunda garantisi vardır. Aksi halde efendileri olan Avrupa Birliği, İsrail ve ABD silah bırakılmasına asla izin vermez.
Türkiye nasıl bölünecek?
Başkanlık ve eyaletler sistemiyle bölünecektir.
Sayın Tamer Abuşoğlu konuya objektif bakışla, gerekli her türlü araştırma ve incelemeden kaçınmadan, Kürt konusuna gerçekçi ve bütün yönleriyle açıklık getirmiştir. Şahinbey’in ruhunu taşıyan, ülke sorunlarını kendi sorunu olarak gören, bu konuda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan Tamer Beyi yürekten kutluyorum.
‘’Büyük Oğuz Çadırının Gölgesindeki Kürtlerin (Kürt Türklerinin) Sosyo-Politiği’’ konulu kitabı ülkesini seven herkesin okuması gerektiğine inanıyorum. Pırıl pırıl bir beyin ve vatansever bir yürek bir araya geldiğinde ortaya Sayın Tamer Abuşoğlu çıkmakta.
Kutlarım. Başarılarının devamını diler yeni eserlerini merakla beklerim.
Mehmet NACAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.