- 802 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR MAYIS TAKSİM DENEMESİ
Her yıl bir mayıs konusu ülkenin gündemini oluşturuyor. Para toplamaktan başka işe yaramayan sendikalardan solcu olanlar, bir mayısı bahane ederek güç gösterisi yapıyorlar. Solcuların taksim dayatması, devlete karşı güç gösterisi veya devrim denemesi olarak kabul edilebilir.
Olayların bu noktaya gelmesi devlet açısından anında engellenebilir. Ancak; solcuların devrim denemesi yaptıkları gibi, iktidarlar da, devrim denemesi girişimlerini nasıl engelleriz tatbikatı yapıyorlar.
12 Eylül darbesi askeri yönetim olarak bir mayısı yasaklayınca, solcular güç gösterisi yapamamışlardı. Sivil iktidarlar döneminde de solcular taksim dayatmasını uzun dönem yapamadılar. Sivil iktidar parolası ile ortaya çıkan AKP yönetimi, kendini polis, asker, yargı açısından güçlendirince Taksim’e izin verdi. Solcular Taksim’e izin verilmesini iktidarın zayıf noktası zannettiler. Hâlbuki iktidar her açıdan kendini güçlendirmişti. İktidarlarının ilk dönemlerinde fısıltılar halinde dolaşan darbe söylemlerine karşılık iktidar, karşı beyaz devrimini yaparak, söylentilerin kaynağına indi. Balyoz, Ergenekon soruşturmalarıyla, yargı ve üniversitedeki girişimleriyle karşı devrimini tamamladı.
Aylar öncesinden başlayan, bir mayıs’ı Taksim’de kutlama konuşmaları, gerginliğin çıkarılacağını gösteriyordu. Solcular Taksim’e izin verilse de, olay çıkarmaya özen göstereceklerdi. Söylemlerden bu anlaşılıyordu. Bunun nedeni, sol felsefenin, anarşi korkusuyla devrim denemesi metoduydu. Toplumsal, siyasi anarşi sol görüşün temelidir. Zira sol felsefe, hiçbir zaman halklaşamamış, sürekli halkları karşısına almıştı. Anarşi yaratarak, iktidarı, halkı sindirmek solun temel felsefesiydi. Solun bu yapısını bilen iktidarlar, çizilen sınırlar içinde onların anarşi yaratmasına izin veriyorlardı. Bir mayıs anarşiye izin verme konusunda elverişli bir tarihti.
Hani bugün 12 Eylülcüleri suçlayanlar şöyle diyorlar ya; “ihtilal yapmak için bilerek olaylara izin verdiniz. Gençleri birbirine vurdurttunuz. Mademki, olayları engellemek bu kadar basitti. Sıkıyönetimlerde her şey askerin elinde iken niçin engel olmadınız. Siz bilerek toplumu ihtilale hazırladınız” Peki bu mantık şimdi değişti mi?
Solcuların devrim denemelerini devlet istediği anda engelleyebilir. Hele anarşi ortamı yaratmak için ortaya çıkacakları anında engelleyebilir. Özellikle Türkiye Cumhuriyetinin buna gücü var. Sol görüşlü sendikalar, dernekler, vakıflar, medya, yazarlar, çizerler polis tarafından takip altında. Sol görüşlü işçiler de bilinmekte. Devletin elinde bütün bu bilgiler mevcut. Ancak devlet bilgileri kullanarak, anarşi doğuran olayları engellemiyor. Bunun birkaç nedeni var.
Birincisi; devrim denemesi olarak görülen anarşi ortamlarını devletin bastırma tatbikatının yapılması.
İkincisi; solcular anarşi çıkardıkça, halka, halkın işyerlerine, yollara, sokaklara, caddelere, evlere zarar verdikçe, halkın gözünde değer kaybediyor. Böylece solun halkla bütünleşmesi engelleniyor. Halk sol denilince anarşistleri aklına getiriyor.
Üçüncüsü; solcuların çıkardığı anarşi ortamından maddi zarar gören işyerleri, sola, solculara karşı kinlenmeye başlıyor. Onların maddi zararlarını karşılama noktasında kapitalizm devreye giriyor. Teröre karşı sigortalar, devlet yardımları gündeme geliyor. Böylece devlet, solun kırıp döktüğü, maddi zararlarla halkın mağdur edildiği ortamda, sol karşısında kapitalizmi, devlet babalığını gösteriyor. Peki, bunun karşısında solcular ne yapıyorlar? Büyük iş yapmış havasıyla medyada boy gösteriyorlar. Entel davranışlarıyla kibirle ortalıkta dolaşıyorlar. Buna karşılık devlet yaraları saran olarak ortaya çıkıyor.
Devlet amacına ulaşıyor. Anarşi çıkarmasına izin verdiği anarşist gruplar oyuna geliyor. Anarşinin korku ortamıyla sola karşı oluşabilecek duygusal yaklaşımlar engelleniyor. Sonuçta solcular kaybediyor. Böylece solcu sendikaların, derneklerin, vakıfların yöneticileri, solun yönünü sürekli anarşiye çevirerek en büyük ihaneti yapıyorlar. Tabi bu ihanetlerinin nedeni, gerçekten art niyetli midir? Sorgusuna evet demek mümkün değil. Zira sol ortaya çıktığından itibaren anarşik ortam yaratmayı kendine metot edinerek dünyada varlığını sürdürüyor. Dünyayı yorumlayamayan sol aydınlar, liderler, dünyanın değiştiğini, dünyadaki sol görüşlü iktidarların, ya kapitalizme geçtiğini, ya da değiştiğini göremiyorlar. Özellikle ülkemizdeki solcu grupları harekete geçiren liderler, aydınlar, bazı medya kuruluşlarının, partilerin destekleriyle kibirlenerek, kendilerini hiçbir şekilde özeleştiriye tabi tutmuyorlar. Soldaki bu kalıplaşmanın alt yapısında, Alevilerin, bazı etnik grupların olması da kalıplaşmadaki etkenliği güçlendiriyor.
Sendikaların işçilerden toplanan büyük girdileri var. Uzun dönem dönemdir sendikalar, kanunla tanınan hakları kullanmadılar. Bunun nedeni, rahatlarının bozulacağıdır. Mesela sendikaların grev haklarını kullanmaları, kasalarının boşalması demektir. Çünkü grevler uzayınca işçilere maaş vermek zorundalar. İşverenlerin lokavt uygulamaları karşısında işçilerini maddi açıdan desteklemek zorundalar. Milyonlarca, eski deyimle milyarlarca lira her ay sendikalara sendika payı olarak geliyor. Bu paraların üzerine oturmak, paraları istediği gibi kullanmak, banka hesaplarını bankadan bankaya dolaştırırken yasa dışı gelirler elde etmek varken, sendikaların elindeki bu gücü yitirmeye hiç niyetleri yok. Onun için, sendikacılığın dışında başka şeylerle uğraşıyorlar. Bir mayıstan bir mayısa, siyasi gösteri yaparak, bir yıllık biriken haksızlıkların, zulmün gerginliğinin acısını, çıkarılan anarşik ortamlarıyla boşaltıyorlar. Devlette buna izin veriyor. Bir mayısta gazı alınmış işçiler, henüz oyunu kavrayamayan solcu gençler, halk, medyanın, devletin, sendika ağalarının, yazarların, çizerlerin bu oyununu anlayamıyor. Sosyalist cennet hülyalarıyla alt tabakadaki solcular hayaller kurarken, üst tabakadaki solcuların, burjuvazinin doruğunda yaşamalarını göremiyorlar.
Aslında devlet isterse, sendikaların mali kayıtlarını inceleyerek her türlü yasa dışı girişimleri ortaya çıkarabilir. Ancak ister iktidar, ister muhalefet partileri, sendika ağalarıyla birlikte organize ettikleri oyunun sürmesini istiyorlar. Zira Türkiye Cumhuriyetine batının biçtiği düzen bellidir. Türkiye Cumhuriyeti, olmayan bir demokrasiyle, olmayan bir laiklikle, olmayan özgürlükleriyle, kapitalizmin doruğunu yaşayacak. Kapitalizmin acımasız çarklarına karşılık sol muhalefet oluşturulacak. Kapitalist iktidarlarla, solcu muhalefetin liderleri, kapılar arkasında yapılan planlamalara göre toplumu oyalayacaklar.
Dikkat ediniz, ister sağ partiler, ister sol partiler iktidara gelsin, iktidarlarla sendikaların ilişkileri hiçbir zaman değişmemiştir. Sağ partilerin iktidara gelmesiyle, sol partilerin iktidara gelmesi arasında sendika ağalarının söylem farkından başka hiçbir fark yoktur. Söylem farkı şöyledir. Eğer iktidarda sol parti varsa sendika ağaları “iktidar bizim, anarşi çıkarmayalım”. Sağ iktidar varsa “iktidarı ele geçirmeliyiz” peki netice? Netice, ister sol, ister sağ partiler iktidar olsun, Türkiye Cumhuriyetinde kapitalizm güçlenir. Zira sol partiler de iktidar olsa, sağ partiler de iktidar da olsa, uygulanan düzenin yapısı kapitalizmdir. Sağ ve sol partilerin iktidarlarında güçlenen kapitalizm içinde sendika ağaları yerlerini alıyorlar. Geçmişten beri Türkiye’deki sol, kapitalizmi en iyi uygulayan iş adamlarıyla öne çıkmıştır. Solun ülkedeki temsilcisi aydın ve koç grubu karşısında, sağın temsilcisi sabancı grubu, tıpkı Sovyet Rusya ile Amerikan’ın ekonomik yarışana benzer yarış içindedirler. AKP döneminde ise, sağ gruba yeni muhafazakâr burjuva yaratılmaktadır. Ama solun temsilcisi iş adamları hiçbir zaman devlet tarafından karşıya alınmamış. Mal varlıklarına el konmamış. Ekonomik faaliyetleri bitirilmemiştir. Ama mesela, benzeri konuda, bugün Ergenekon, balyoz darbelerinde yargılanan güçler, yeşil sermaye olarak nitelediği muhafazakâr sermayeyi ekonomik hayattan silmek için elinden geleni yapmıştır.
Devlet isterse anarşiyi anında önleyebilir. Bunu nasıl yapar?
1. Anarşi çıkaracak bütün kişiler zaten polis kayıtlarında vardır. Anarşi günlerinden önceki günlerde, bunlar geçici tutuklanarak gözetim altında tutulabilir. Öyle hepsinin tutuklanmasına da gerek yoktur. Elebaşlarından bazıları tutuklansa, diğerleri kuyruğunu sıkıştırıp bir köşeye çekilirler. Onların 12 Eylülden sonraki hallerin bilenler olarak, nasıl bir durum doğacağını biliyoruz. Hatta içlerinden birçoğu, devletin yanında yer almak için yağcılığa bile başlarlar. Hatta belirli mevki makamların yanında yer edinebilmek için arkadaşlarını bile ihbar ederler.
2. Taksim dayatması yapan sendikalar, dernekler, vakıflar, medya, partiler gibi kuruluşlardan, ortaya çıkacak bütün maddi zararlar için maddi teminatlar alınarak. Zarar doğduğu anda, teminatlardan alınarak mağdurların zararları karşılanabilir. Eğer; sendikalar, dernekler, vakıflar, medya, partiler, zararları karşılayacaklarını bilirlerse anarşi çıkartmayı bin kez düşünürler. Maddi tazminatlardan ayrı olarak, anarşi çıkarıldığında, bütün bu kuruluşların yöneticileri, en az beş yıl cezalandırılarak cezaevine konabilir. Bu garantileri alan devlet her türlü gösteriye izin verebilir. Gösterilerde fikirler serbestçe söylenebilir. Ama anarşi ortamı doğduğunda hükümler çalışır. Zararlar tahsil edilir. Gösterileri organize eden, komite üyeleri, destekleyen basın, sendika, vakıf yöneticileri mahkûm edilir. Bir daha da aynı görevlere gelemezler. Bakın o zaman anarşi oluyor mu? Amaçları çıkar olan bu grupların hiç biri anarşiyi desteklemez.
3. Anarşi ortamında, yüzleri maskeli kişiler için vurma emri verilir. Vurulacağını bilenler yüzlerine maske takarken ölümü göze alırlar. Şimdi ne oluyor. Bir sürü korkak yüzlerine maske takıyor. Ellerindekileri insanlar üzerine atıyor. Sonra köşeyi dönüp maskeyi çıkarıyor. Ben yapmadım havasına giriyor. Anarşi ortamına gaz maskesi atılacağına, bayıltıcı gazlar atılır. Olay çıkaran herkes bayıltılır. Toplanarak statlara alınır. Statlarda soruşturmaları yapılır. Suç işleyenler beş yıldan başlamak üzere cezalandırılır. Olaya karışan işçiler varsa, tazminatsız işten çıkarılma hakkı işverenlere verilir.
4. Bütün bunlara karşılık, her türlü sözlü, yazılı açıklamalar serbest bırakılır. Kışkırtmalar, anarşik olay yaratmalar engellenir. Sendikalara parti kurma izni verilir. Hatta hükümet içinde sendikalar bakanlığı kurularak, bakanlığa sendika yöneticileri nöbetleşe atanır.
Bu tedbirleri almak zor değildir. Ancak devlet hiçbir zaman bu tedbirlere başvurmaz. Çünkü “tıpkı solcular gibi devlette anarşiden beslenerek, topluma devletinize sahip çıkın, değilse bak anarşi geliyor, solcular geliyor korkutması” mesajı verir.
Bugün yani, 2013 yılındaki bir mayıs kutlamalarında solcuların taksim dayatmasına karşılık, devletin taksime izin vermemesi. Güç gösterisinin tatbikatından ibarettir. Bu tatbikat oyununa solcuları taksime davet eden, sendika ağaları, dernekler, vakıflar ve medya grubu da katılmıştır. Oyunun hedefi nedir?
AKP’nin önünde önemli konular var. Bunlar;
Birincisi; PKK ile yapılan ateşkes anlaşması ve Kürt toplumuna verilecek tavizler,
İkincisi; İsrail’in özür dilemesiyle başlayacak gelişmeler.
Üçüncüsü; uzun süredir devam eden Suriye olayları. Dikkat ederseniz Suriye olaylarında AKP eskisi kadar aktif değil.
Dördüncüsü; Anayasa paketi…
Beşincisi; Başkanlık meselesi…
Altıncısı; seçim hazırlığı…
AKP iktidarı, bu önemli konular çerçevesinde toplumdan gelebilecek tepkilere karşılık güç gösterisi yapmaktadır. Bir mayıs AKP için iyi bir fırsattı. Konu hazır… Gündem hazır. Tatbikatta kullanılacak figüranlar hazır. Böylece düğmeye basıldı. TAKSİM DAYATMASI, TAKSİM’E HAYIR DAYATMASI..
Netice ne olacak? Devlet askeri olaylara içine sokmadan, üstün polis gücüyle solcuları sindirecek. Bir mayısın arkasından yüzlerce kişi soruşturma geçirecek. Bazıları çıkardıkları olaylarda, yaralamalar, hasarlar nedeniyle cezalandırılacak. Ama sendika ağalarına, dernek, vakıf yöneticilerine, medya patronlarına bir şey olmayacak.
12 Eylül arkasından ortaya çıkan önemli konular vardır. Bunlar;
Her türlü sol, ırk, faşist, mezhep, şeriat örgütleşmelerinin ardında devlet vardır.
Önemli insanların öldürülmelerinde, suikastlarının ardında devlet vardır.
Devlet içinde kendi ideolojilerini, çıkarlarını iktidar yapmak isteyen gruplar, diledikleri gibi at koşturmuşlardır.
Peki, bu görüntüler 12 Eylülden sonra değişti mi? Elbette hayır!
Devlet; her zaman olaylara kendi çıkarları doğrultusunda izin verir, olaylar kırmızıçizgiyi aştığında olaylara müdahale edilir.
Bu sadece bizim ülkemizde mi? Hayır! Kapitalizmi günlendirmek isteyen her ülkede, batı ülkeleri de dâhil, bütün sol gruplar devlet tarafından örgütlenir. Anarşiye sevk edilir.
Kısaca, bugün solcular güya TAKSİM DAYATMASIYLA devrim gösterisi yapmak istediler. Devlet, TAKSİM’E HAYIR DAYATMASIYLA gösterileri bastırma tatbikatı yaptı.
Böylece bir oyun daha bitti. Bütün figüranlara teşekkür eder. Onlara iki mayıs günü, işe yaramaz işlerine dönmelerini rica ederiz.
Gösterilen oyundan zarar gören halkımızdan, oyunu fark edinceye kadar özür dilenmeyecek. Halkımıza duyurulur.
01 Mayıs 2013 – İzmir saat: 17:05
YORUMLAR
Bireyler konuşamayınca,toplumsal konuşmalar başlar sürekli..Peki Türkiyede neden bireyleri dinlemeyip,ısrarla vurdum duymaz gruplaşmalar başlar bunu da anlayamam.
Birbirimizi dinlemedikce,birbirimize kulak tıkadıkca,bu savaş devam edegelecek sürekli..
Muhalefette iken ahkam kesenler ,Lider olunca yine eskilerin davranışlarında devam ediyor..Degişen sadece isimler,Davranış ayni....Zor mesele hasılı...
.
Bir hikaye vardır.... Kör ,sagır ve topal üç kişi, arkadaş olmuşlar,bir süre gezmege çıkmışlar..Yorulup bir agacın altında dinlenirken,Kör gördüm gördüm, gelen var demiş,Sagır evet evet duydum demiş,topal ise hadi kaçalım demiş....
Çok düşündürür bu misal beni...Türkiye böyle işte hocam....ne yazık ki böyle...
Selam ve saygılarımla.kolaylıklar size...Yazınız için teşekkür ederim sag olun...
MERAL TICE tarafından 5/1/2013 8:18:36 PM zamanında düzenlenmiştir.