- 877 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Külkedisi
Saat gece yarısını vurdu mu, sokak lambaları ile Külkedisi’nin ışığı birbirine karışır. Yıldızlar tül tül yere inmeye başlar. Meydanda Küf haricinde kimsecikler olmaz. Küf; kasabamızın delisi. Yani, diğerlerine göre o bir deli. Bana kalırsa deli filan değil o. Hatta kasabadaki en aklı selim insan olduğuna bahse girerim. Rutubetli halinin, kendi kendine mırıldanıp durmasının, Külkedisi’ne hissettiklerinin alakası yok delilikle?
Bazı söylentiler var hakkında. Nasıl delirdiğine dair. Kimine göre Küf, şiirden delirmiş. Çok fazla şiir biliyormuş. Belki milyonlarca. Zihni, ruhu, kalbi şiir ağırlığını kaldıramamış. Aklının iplerini salmış Küf. Kimine göre, bir meteor yağmuru mavi bulutlarla onu kasabaya taşımış. Yolculuğu onun aklını benliğinden çekip almasına yetmiş. Tabii, neden bizim kasabamıza indiği hakkında kimsenin bir fikri yok.
Eskiden içe kapanık, varla yok arası yaşayan Küf Külkedisi’nin kasabamıza teşrifiyle değişmeye başladı. Sessiz bir neşe peydah oldu gözlerinde. Yağmurdan korkardı eskiden. Artık yağmur filan vız geliyor. Geceden sabaha dek, tüm gölgesiz anları aklına kazıyıp Külkedisi’nin karşısında oturuyor. Önceleri sinirliydi. Çiğ süt emmiş bir öfkeydi ondaki. Aklından neler geçtiğini anlamak mümkün değildi. Patlama noktasına gelmesinin nedenlerini de çözemezdik. Şimdi sadece, Külkedisi’nin sol çaprazında, meydanın hemen ortasında Ruhi Çınar heykelinin önünde kırmızı ipek örtüyle örtülü büyük bilinmeze takılıyor. Onun dışında aydınlık düşlere benzeyen bir insan haline geldi.
Şu kırmızı ipek örtülü büyük bilinmezden de bahsetmem gerek. İki ay oldu kasabaya geleli. Külkedisi’nden birkaç hafta sonra. Kasabanın ileri gelenleri, geri gidenlerine açıklamalarda bulundu. Konuştular, konuştular, konuştular; anlatmadılar. Hepimiz, iyidir diye düşündük. Vardır ileri gelenlerin bir bildiği. Üç beş güne açılışı olacak. Altından ne güzellikler, ne alaimisemalar çıkacak göreceğiz.
Küf’ün günleri uc uca eklenen rengarenk mendiller biçimde uzamaya başladı. Benimle de daha fazla zaman geçirir oldu. Zaten kasabada bir ben onunla yakınlık kuruyordum. On altı yaşındaki başarısızlık abidesini de bir o dinliyordu. Hoş bizimkiler Küf ile dostluğumuzdan pek memnun değildi. “Bırak şu bitliyi…” , “oğlum bir hastalık kapacaksın…” , “delilik bulaşsın da gör…” , “onunla takılacağına git babanın dükkanına da iş öğren biraz iş…” İstisnasız herkes iş öğrenmemi istiyordu. Ben henüz insanı, ben henüz kendimi öğrenememiştim. Nasıl iş yapacaktım.
Bir gün Küf ile kahvehanede çay içiyorduk. Biraz evvel önümüzde bir kavga yaşanmıştı. İki kişi birbirine girdi. Otuzlu yaşlarında iki adam. Sövgü kıyamet. Neticede içlerinden biri çıkardığı gibi emaneti diğerinin göğsüne vurdu. Koşarak kaçtı. Kahvehaneci çay getirmeye devam etti. Sadece Küf yaralının yanına gitti. Ben bile ayağa kalkmadım. Okey taşlarının sesi sertleşti. Televizyonun gürültüsü iyice yükseldi. Adamı vuran, geldi iki masa yanıma oturdu. Bir oralet söyledi. Ortalık duruldu.
Ertesi sabah zinde uyandım. Bugün açılış vardı. Açılış sonrası Küf’ü kenara çekip bana şiir öğretmesini isteyecektim. Annemler erkenden meydana gitmiş olmalıydı. Önlerden yer tutmak için. Güzel bir kahvaltı sofrası hazırladım kendime. Televizyonun karşısına geçtim. Haberleri açtım. Görüntü bana çok tanıdık geliyordu. Fakat çıkaramamıştım. Neden sonra Ruhi Çınar heykelini tanıdım. Ara sıra Küf’ün eski fotoğrafları ekrana geliyordu. Onun aslında kim olduğundan bahsediliyordu. Hemen televizyonu kapattım. O benim için hep Küf olarak kalacaktı. Doğru meydana koştum.
Annem kahvehanenin önünde yakaladı beni. Neler olduğunu sordum. “Senin deli dellendi.” dedi, elleriyle yemenisini düzeltirken. Başka bir cevap vermeden yürüdü.
Kahvehaneye girdim. Geçenki kavganın galibi bir köşede oturuyordu. Korkumu masanın üzerine bıraktım. Ona doğru yöneldim. Her şeyi anlattı.
Külkedisi evleniyordu. Gazetelerde çıkmıştı. “Ünlü reklam yıldızı evleniyor.”… Küf haberi görmüş olmalıydı. Ardından önce Külkedisi konseptli banka reklamının panosuna saldırmış, sonra da büyük bilinmez’e zarar vermeye başlamış. Polisler yedi saniye içinde olay yerine gelmiş. Küf’ü terbiye etmişler, ardından polis arabasına bindirip hızla uzaklaşmışlar.
Öfkeyle karışık bir ihanet duygusu hissediyordum. Adam henüz konuşmasını bitirmeden kahvehaneden çıktım. Kırmızı ipek örtülü büyük bilinmez tamamen berraktı. Önümde kocaman, ihtişamlı bir bankamatik yükseliyordu. Elime geçirdiğim taşı fırlatmak için beklemedim.
Polisler üç buçuk saniyede geldi. Beni bir güzel terbiye ettiler. Ardından polis arabasına bindirdiler. Hızla uzaklaştık.
Küf ile aynı koğuşta kalıyoruz. Şu sıra bana Brecht şiirleri okuyor.