- 669 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Şikayet etmeyi seven gençlik
Şikayetim Var
ŞİKAYETİM VAR
İnsanların büyük korkularından birisi de kendilerinin haklı ya da haksız şekilde kendisinden daha üst makamlara ya da kendisinden sorumlu olan insanlara şikayet edilmesi olsa gerek.
Son zamanlarda bunları gözlemledim hayatımda.
İnsanlar en yakınlarına bile kızdıklarında uyarılarını ona yapacakları yerde, ondan çekinerek onun amiri ya da üstü ne yaparlar ki şikayetleri giderilsin. Çok zaman üst insan kendi adamı olan şikayet edilen insanı korur kollar. Bu da şikayetin boşa gitmesine sebep olur.
Şikayet konuları da genelde ya kıskançlıktan ya da kendilerine ayrıcalık yapılmamasından kaynaklanmaktadır. Bizim toplumumuzda insanların yakınlarına ve sevdiklerine güçleri oranında ayrıcalık yapması bir gelenek olduğundan insanlar kendilerine ayrıcalık yapmayan ya da gücü olan insanın kendi yakınına yapıp da kendi yakını olmadığı için kendisine ayrıcalık yapılmamasına kızarak kızdıkları insanı şikayet eder. Şikayetler bazen haklı olsa da çok zaman gereksiz şikayetler olur. Bunu zaman zaman basın yayın organlarında espri konusu olarak okuruz (Cumhurbaşkanından kendisine kız istemeye gitmesini isteyen vatandaş gibi)
Gereksiz ve kıskançlığa dayalı şikayetler zaman kaybına neden olduğu gibi görevlilerin boşuna çaba harcaması olarak da boşa enerji israfına sebep olmaktadır.
Her şeyi birilerine şikayet etmek yerine sorunları daha büyümeden kurum içinde çözmek ve insanların görev sorumluluğu içerisinde kendi aralarında halletmesi, kendi yasaklara uymazken, iş arkadaşını yasaklara uymadığı için şiddetle uyarması da boşunadır. İnsan önce kendi yasaklara uymalı ki , sonradan çevresindeki insanların yasaklara uymasını beklesin .
Dedim ya, bizde şikayetler hep kıskançlıktan kaynaklandığı için insanlar kendi hatalarının görülmemesini isterken kıskandıkları arkadaşlarının en ufak hatalarını şikayet konusu yaparlar.
Mesela kendileri yasak olmasına rağmen iş yerinde sigara içen insan iş arkadaşı müdüründen izin alarak dışarı çıkarsa “ neredesin “ diye sorması tam bir aymazlıktır. Çünkü dışarı çıkan insan sadece müdüründen izin alır aynı konumdaki arkadaşından izin almaz.
Bir insan uygun zamanda yakınında başka kurumda çalışan arkadaşını ziyarete gider. Arkadaşı memnun olarak ona çay kahve ikram eder. Hemen karşısındaki insan onların muhabbetini çekemeyerek “ neye buraya geldin , iş saatinde neden buradasın, işin yok mu senin ?” diye sorar mesela .Aslında o misafire karşı yapılan saygısızlık değil iş arkadaşının misafirine saygısızlık olduğundan iş arkadaşına yapılan saygısızlıktır. Aynı insan kendine misafir geldiği zaman misafirine saygı duyulmasını ister . Bizim insanımız böyledir işte.
“Ben yaparsam iyi, sen yaparsan kötü olur” zihniyeti insanın kendisine yaptığı en büyük saygısızlıktır ama çoğu insan bunu saygısızlık olarak da görmez. Her şeyden şikayetçi olmayı kendine görev sayar da başkalarının kendinden şikayetçi olmasını asla istemez. Üstelik şikayet edenler kendi isimlerini gizlemeyi de tercih ederler. Kurumlara çok sayıda isimsiz şikayetler ve ihbarlar gelir de bunun çoğu da asılsız olur. Toplum böylece her şeyden şikayet eden insanlar sayesinde huzursuz olur.
Tabii ki olumsuzlukların her zaman ortadan kaldırılması gerekir. Buna inanmaktayız. Ama insan bir şeylerden şikayet edecekse önce kendini sorgulamalı ki , sonra başkalarından şikayetçi olsun. Şikayete hakkı olsun .Kendi olumsuzluklarını anlatan arkadaşına “ sana ne “ diyen insanın arkadaşından şikayetçi olması sadece abesle işgaldir ve ciddiye alınmaz.
Şikayet mekanizması ülkemizdeki olumsuzlukların giderilmesi için güzel bir şeydir ve yasak olan şeyler de yapılmamalı, herkes kuralara eşit olarak uymalı memur sorumluluğunu yapmalı, işçi çalışmalı, esnaf doğru olmalı. Ama şikayet eden de şikayetinin işe yarayacağına inanarak şikayetinin mutlaka haklı sebebi olduğuna kesin inanarak şikayetini yapmalı ki amacına ulaşsın.
Bizde genelde şikayet konuları kendi suçunu bile başkasına yüklemeye dayalıdır.
Bir gençle tanışmıştım. Bana şöyle demişti “ Ben senin yanına 2 yıl geleceğim. Vereceğin dergi ve kitapları mutlaka okuyacağım ve eğer gelişemezsem vay geldi senin haline.” Yani benim onu ne yapıp edip geliştirmemi istemekte beni tehditte etmekte. O verdiğim kitapları okudum derde okumazsa , “yanına geleceğim “ derde gelmezse ben ne yapabilirim o insana Ama adam beni bana şikayet ediyor işte. Gülsem mi* ağlasam mı ?
İnsanın gelişmesi güzel şey ama kendisini geliştirecek insanlara da saygısı olmalı. İnsan kendisine yardım edecek insanın niyetini iyi anlamazsa da
Şunu da söylemem lazım ki, bu bir şikayet yazısı da değildir. Sadece durum tespitidir.
Bir zamanlar çalıştığım kurumlarda ve ilişkide bulunduğum kurumlarda kurumların ve o kurumlardaki şahısların gelişmesi için önerilerde bulunurdum da bana “ bizi şikayet mi ediyorsun” derlerdi de onlara hayretle bakardım. Kendisini çok akıllı zanneden ve güzel önerileri şikayet sanan anlamak özürlü insanlara ne yapabilirdim ki?
“ Gerçek yönetici doğru işler yapar, sıradan yönetici ise işleri doğru yapar” derlerdi de ben o zaman anlamazdım zamanla insan anlıyor bu güzel sözün güzelliğini işte…
Şikayet etmeyi alışkanlık haline getiren insan çok zaman sıkıntı çeker ve öyle zaman gelir ki çevresi de ondan şikayet etmeye ve sızlanmaya başlar. Hoşgörülü ama haksızlıklara da suskun kalmayan insanlar hem çevresinde sevilir hem de rahat yaşarlar.
Bizim şikayetimiz işte burada ortaya çıkar ve haksızlıklara ses çıkarmayan , insan kayıran, insanları haklı haksız olarak değil, güçlü ve güçsüz olarak ayıran ve güçlüden yana hoşgörülü güçsüz insanı ise koruyamayan insanları şikayet etmeliyiz ki onlarda her zaman haklıdan yana olsunlar
“Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” diyenleri de hatırlamak lazım. Mazlum insanın da hakkını yememek lazım O’nun hem dünyada hakkı vardır hem de HAK ’ka yakındır.Bunu unutmadan mazlumu koruyan zalimi cezalandıran büyüklere şikayetimiz olmalı rahatsızlıklarımız.
İnsanın var olduğu yerde şikayetler artmayacaktır. Tabii ki eğitimli ve Haklıyı gözeten ve kurallara uyulan yerlerde şikayetler ya olmaz ya da çok az olur. Bu toplumun huzuru ve mutluluğunu de beraberinde getirerek hayatı güzelleştirir.
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!…
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu…
İrticanın şu sizin lehçede ma’nası bu mu?
Mehmet Akif Ersoy
Yukarıdaki şiiri defalarca okuyarak , hak hukuk ve zulüm şikayet konusunu daha iyi anlayabiliriz.
TURAN YALÇIN-TOKAT
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.