- 590 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR ZAMANLAR
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH (C.C.)’IN ADI İLE
Şüphesiz Allah (AZZE VE CELLE); Adâleti, ihsanı/yararlı amelleri en güzel bir şekilde yapmayı, akrabalara yardım etmeyi emrediyor; Her türlü edepsizliği ve çirkinliği, haram ve kötülüğü, azgınlık ve zulmü yasaklıyor. O (ALLAH AZZE VE CELLE), düşünüp tutasınız diye size böyle öğüt veriyor.
(Nahl Suresi 90. Ayeti Kerime)
Vakitlerimiz vardı bir zamanlar daha dünya globalleşmemişti o zamanlar, yüzlere çirkin maskeler takılarak, fesbuk yada tivıtır üzerinden yapılmıyordu sohbetlerimiz, kalabalıklarda insanlar yalnız değildi, lügatımıza hormonlu yiyecekler, geçim derdi, stres, yaşlılar yurdu, çocuk kreşleri girmemişti daha, ekmeğin mayası, arının balı, zeytinin yağı , adamın hası vardı, her şey fıtratına uygundu ve her bireyin, egosu, bencilliği, kibri, intikam duyguları, malı mülkü, mevki makamı, hırsı, hasedi, kişisel ilahı değildi, kimse nefsine tapmıyordu o vakitler, işte öyle zamanlarımız vardı, yaşayanlar bunu çok iyi bilirler ve hep ararlar ve anarlar; Bir zamanlar diye söze başlarlar ve anlatırlar, şehrimiz, kasabamız, köyümüz, mahallemiz diye hüzünle sözlerine, işte öyle hayatlarımız, öyle zamanlarımız vardı, o vakitler şehrimizde ve kasabamızda ve köyümüzde ve mahallemizde ve hanelerimizde bereket vardı. Ayrı ayrı kaplarla konmazdı yemeklerimiz sofralarımıza, çatal ve kaşıklarımız ayrıydı sadece, kana kana sularımızı içerdik aynı bardaklardan, sofra bezlerimiz, sofra tahtalarımız, yufkalarımız, yufka yürekli büyüklerimiz ve birde evlerimizden eksik olmayan ve bereketiyle gelen misafirlerimiz vardı, ekmek Aziz su Azizdi. Hatır gönül bilinir ve dahi yüreklerimiz sımsıcaktı, başımızı yastığa koyduğumuzda, huzurla dalardık uykularımıza, saatlerce sağa sola dönmek yoktu, güzel rüyalarımız, huzurlu uykularımız vardı, sabah ezanıyla horozun sesiyle kalkardık yataklarımızdan. Babaannelerimiz, büyük babalarımız, halalarımız, dayılarımız, teyzelerimiz, ağabeylerimiz, ablalarımız vardı, evlerimiz mutluluktan geçilmezdi; Sılayı Rahim vardı, büyük büyüklüğünü küçük küçüklüğünü bilirdi, akrabalar komşular ziyaret edilirdi, ikindi çaylarımız, birde bayramlarımız vardı birde , daha gelmeden yüreklerimize tatlı esintileri gelirdi, çocuklarımız Cennetin cıvıl cıvıl serçeleri, yaşlılarımız onların baş öğretmenleriydi, çarşı pazarda, hesabımız tartımız ince ayardı, düşmüşe, garibana, yolda kalmışa, ihtiyacı olana, yardım edilirdi. Çeşmelerimizden sularımız billur gibi akardı, zenginlerimiz vardı birde, iyilikte şefkate koşan ak kanatlı süvariler gibiydiler, nerde fakir fukara varsa onları arar bulur hoşnut edelerdi, bir elin verdiğini diğeri bilmezdi, fakirlerimiz vardı, onlar ki hallerinden hiç şikayet etmezdi, çünkü gönülleri zengindi, çünkü onları yalnız bırakmayan mert yürekli kardeşleri vardı. Yiyeceklerimiz vardı uzaktan kokuları hissedilirdi, vakitsiz hasat edilen sebze ve meyveler pazarlarımıza giremezdi, hormon nedir bilinmezdi, nasırlı ellerimiz pamuktan kalplerimiz vardı birde, mangal gibi yüreklerimiz atardı kafeslerinde, güçlü zayıfı ezmedi, sevinçlerimiz ve kederlerimizde komşularımız vardı yanı başımızda, dağ gibi dururdu ardımızda, toy delikanlılarımız, ceylan gözlü kızlarımız vardı, sevdalı yürekler taşırlardı, edep timsaliydi her biri, yüreklerinde tertemiz sevdalar gezerdi, nurani simaları vardı, sanki göklerden saf saf inmiş Melekti her biri. Hele Kutsal değerler, hele Vatan sevgisi hele Bayrak Aşkı, akan sular durur düşman kudururdu. Okullarımız vardı tahtalarımız kapkara olsa da bembeyaz gönüllülerimiz ve çiçek bahçesi sınıflarımız vardı; Mabetlerimiz vardı, omuz omuza durduğumuz sımsıkı saflarımız vardı Namazlarımız ki; Tekbir Yürek Arş’a yükselerdi;
Ve Katından geri çevrilmeyen Dualarımız bir de;
BİR ADINA; Her şeyde ve her yerde bir ve dirliğimiz vardı bir zamanlar.
Hayrettin KIZILOĞLU 21/02/2013 M.G. A.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.