- 386 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BARİKATÇILAR
Dünyanın öteki ucunda, bize Tüpraş kadar, Petkim kadar yakın fabrikaların işçileri, İMF politikalarına ve neo-liberal politikalara karşı ’işgalle’ direniyorlar. Artık Güney Amerika’da ’işçilerin denetimindeki işgal fabrikaları’ var.
90’lı yılların başında Arjantin İMF’nin proğramlarını ’çok iyi uyguladı’diye ’mucize ülke’olarak anılıyordu. Ancak İMF’nin kurallarının tümünü uyguladıkktan sonra büyük bir yıkım başladı. Neo-liberal uygulamalar bir domino taşı gibi etkisini gösteriyor.. İMF önce para veriyor sonra diyor ki yedi yıl içinde ben bunu geri alacağım. Peki sen bu parayı nasıl geri ödeyeceksin o zaman? Ödeyemezsin ki.
Arjantin ödeyemedi, hala da ödemiyor. Sen bir yandan bütün kamu kuruluşlarının satılmasını istiyorsun elektriğin suyun satılmasını istiyorsun tüm üretimi durduruyorsun, ben nasıl ödeyeceğim bunu? Dünyada 500 ailenin sahip olduğu Uluslar arası tekeller, her şeyi eline geçiriyor. Bugün Latin Amerika’da neo-liberalizmi, özelleştirmeyi savunan bir kişi bile yok. Pinochet cuntasıyla birlikte Şili’de özelleştirme başladı. Latin Amerika’da özelleştirmenin bir laboratuvarı haline geldi.
Özelleştirmenin getirdiği çok ciddi durumlar yaşanıyor ülkede. Mesela bizim Petkim gibi bir fabrikayı özelleştirdiğiniz zaman iki yıl gibi bir süre içinde oradan çıkan ham maddenin fiyatı çok artıyor. Ham madde pahalılaşınca da önce o maddeyi kullanarak üretim yapan 80-100 kişilik atölyeler, daha sonra 1000-2000 kişilik büyük fabrikalar iflas ediyor. Sadece o ham maddeyi üreten Uluslar arası tekelin yan plastik leğen fabrikası ayakta kalabiliyor, mahalle arasındaki ufacık leğen fabrikası ayakta kalamıyor, işçiler gidip başka yerde de işe giremiyorlar çünkü bir iki yerde değil bu bütün olarak her yerde çökme var, bütün boyutlarıyla birlikte bu ülke çöküyor. Bizimde bir kaç yıl içinde yaşayacağımız böyle bir süreç. Eğer ’bana bir şey olmaz benim emekli maaşım var’ derseniz yanılıyorsunuz. Şu anda Arjantin’de emekli maaşları aylık bir dolara tekabül etti. ’Benim bankada 20 bin dolarım var’ diyorsanız yine yanılıyorsunuz, çünkü krizden sonra Arjantin’de kimse bankadaki parasını çekemedi, ayda en fazla 50 dolar çekebildi.
Uygulamalar endüstriyel alanda sürüyordu ama tarıma dokunulmuyordu, bizde bir de tarımı tasfiye ediyorlar üstüne üstlük. Tarımdan ekmek yiyen 20 milyon kişi var bu ülkede ama sen endüstriyel tarım tekeline teslim oluyorsun. Sonra diyorsun ki kapkaç nasıl bu kadar
arttı., gasp hırsızlık nasıl arttı? Venezuella’da da aynı böyle oldu işte. Artık sadece birinci, ikinci katta değil beş, on beş, otuz beşinci katta da parmaklıklar var orada.
Böyle bir yıkıma karşı Latin Amerika kendi tarihinden de kaynaklı yeni bir karşı direniş örgütledi. İnsanlar bu travmanın içinde yeni bir dünya yarattılar ve dediler ki, her zaman hayat bizim teorilerimizden daha yaratıcıdır. Uruguay’da 165 yıl sonra ilk defa sol iktidara geldi; çünkü kullandıkları su da satılınca artık insanlar isyan etti ve sol iktidara geldi.
Peki Türkiye’de de aynı şeyler yaşanacak mı? Kesinlikle yaşanacak, tamamen aynı süreçten geçiyoruz, ama şu an biraz lale dönemi yaşanıyor, hala Tüpraş’ın Petkim’in parasını yiyoruz. Şimdi sen gidip, ’Ben köye çekileyim de üç kilo domates yetiştireyim’ bile diyemiyorsun,çünkü onun patentini satın alıyor. Yani burada da işgal fabrikaları yaratmalıyız, şehirdeki en ufak parçasını ekmeliyiz, üretmeliyiz, sadece yoksullar, aydınlar falanda değil, patronlar da bunu yapmak zorunda çünkü uluslar arası sermayenin karşısında onlarda kaybediyorlar. Ya hep beraber karşı çıkacağız, güzel günler göreceğiz, ya da hep beraber cehennemin dibine gideceğiz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.