Nikahsız Hüzünlerim Vardı Mutluluk Mührünle Bitti Şulenar
hayrettin taylan
Cenneti hiç hayal etmek seni hayal etmeye eşitlenmişti.Huri bakışlarında eriyordu dünyam. Bir gülüşün kadar yakın yar’yüzüm vardı.
-Yüzünün yüzünde yüzen yüzyıllık yüzümle sana geldim. Yüzüne bakılacak bir aşk göğü gibiydim.Aşk yıldızını arıyordun.Aşktan yıldızlar yapmıştın.Kendi gönül elimle, sözcük ruhumla, sevda akışımla eklemiştim yar’yüzüne…
-Yıllardır beklediğin,hayal ettiğin, ruhunun süzgecinden geçirdiğin, gerçeğine yamaladığın özel bir yıldız gibi gönlüne geldim .
Evet, dedi içinde her duygu. Evet , dedi evetlerinin aşk yurdu.
-Gerçekler soyundu gelişinin fikri atlasında.Her renk yeşil gözlerinin rengine selam vererek içimdeki gökkuşağını, aşkuşağına çevirdiler.
Dudak payı verilmiş gökle yaryüzü arasında .Bir öpücük kadar yakındı hislerinin bulutları.Sisleri yok saymalıydı sevmek. Hüzünlerime, yalnızlığıma, bunca zamandır bekleyişimden sayılmalıydı hüzünlerim. Sisler kapsam alanı dışına çıkmıştı.Beni tümleyen gerçeğin dilinde suskun şarkılar söylemeliydim.
-Bir çiçek kadar meyve bakışlıydın.Yarın dimağında duvağının resmi vardı. Vardı işte çok şey ….
Sen çiceklendin baharıma.Bekleyiş hesabından şule şule arttın.Yanışlarımın iklimi olup yazı,yazgının sıcağını erken getirdin.
Bir düş düğününüydü . Beyazlarını giymişti hayat.Hayatın mimiklerinde güleç halin yansıyordu.Bir aşkı kadere, bir kaderi aşkla içe içe yaşamın hevesine katmıştın .Katılmışlık senfonisinde seni çalıyordum.
-Bir damat sözü var imgelerimde.Bunca beyazın bir gelinciği, bir gelinciğin giydiği gelini sunarken. Bu düş düğününde kaval çalan bir damat gibiyim.
-Evet, ben de bir çobanım. Öyle küçümse çobanlığımı.Bir peygamberlik mesleğidir. Benim çobanlığım sözlerimle, seni seven gözlerimle. Bakışlarının, sözlerinin,gülüşünün, beni seviyor deyişinin, özetle senli her şeyin çobanıydım.
-Beni çok sevdiğini söyle.Unutuyorum beni sevdiğini.Bu aralar seni çok sevmekle meşgulken unutuyorum kendimi.Sen de biraz sevdiğimi hatırlat.
-Bir damla söz düştü gözlerimden. Islatmadı gelemeyişini.Damlaya benzemez söz damlaları.Yakar,kavurur, kül eder. Bu yüzden şule şule sende eriyişimi kurutacak sevgi damlalarına ihtiyacım var.İhtiyaç fazlası ihraç sevgilerinle değil , içsellerinin selleriyle gelmelisin yeniden…
İlk gülüşünle sana kalmıştı bülbülüm. Güllerin vardı sevgili.. " Unutma ki; gülü olanın kırmızı düşleri vardır.Kırmızı düşlerine gelen bülbülün aşk şanıyım. Kırmızı kart görmüş bir futbolcu hali yoktu. Sarı kartım bile yoktu.Maçımız devam ediyordu. Hakem , adildi, kadirdi,rahimdi.Seni yazmanın güzelliğindeydi maç. Amaçsız değildik.
-Kavuşmanın kavuştağında senli dizelerin, dizine dizilir.İmgeler, hayalime, halime, benli bütün akraba duygularına gelin yapar.Sözgelimi değilsin, söz gelinisin cümlelerimde.
-Bu sevdanın, duvağı hiç açılmamış bir gelecek gibi. Geleceksin diye beyazlığını sürekli keskinleştirmişti beyazlar.
-Kara bahtımın karası yok olmaya misafir olmuştu. Seninle harf harf beyazlara teslim olan gönül alfabem vardı.Oyalamıştın özel sözcüklerle aşk kitabımı…
-Nikahsız hayal kırıklarım vardı bilmediğin.Bir de hüzünlerimde çok gizli can kırıkları vardı.Hepsi de bana ait değildi artık;ama benim eserimdi. Bir gönlü kırmışım demek.Hüzün ustalığım oradan kalma. Şimdi seni sevmenin Mimar-i Sinayım.Gönül sarayını inşa ettim.Şimdi sensizliğin, sonsuzluğun bütün adalarını , keşfi zor denizleri, önyargıları, en uzakları fetheden Hayrettin Paşayım….
-Denizaşırı, aşkaşırı yolculuğum var.İstanbul kadar İstanbulsun. Her yerin sırların surlarıyla kaplı.Ben asıl yaralı bir Ulubatlı Hasan’dım.Yüreğinin surlarına sevda bayrağımı astım.Artık, sen İstanbul kadar İstanbulsun…
-Bütün ilklerinin fethine gelen Fatih’iyim. Cevelanlığımı keskin düşlerle büyüten sendin.
Özel bir mahşer gibiydin.Her yer yar, her yar yer değildi içimde. Dilsiz kitaplar gibi sustum.Sözcüklerimin azası yoktu.Bütün azalarımız aşka yenilip ruhunun muhtarından bu aşk mühür basmanı istiyordu.
-Seni seviyorum sözünün altına mührünü basacaktın;ama kalbinle, ömrünle, içtenliğinle, ölümsüz kalışınla.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.