aşk mı sevgi mi
anlaşılması güç tuhaflıklar yaşıyorum. bazen bir durgunluk çöküyor üzerime.. en nazlı taklalarıyla gök yüzünün maviliğini şımartan güvercinler arasında kendi yalnızlığına gömülmek gibi bir durgunluk. geçmişi sorgulamak vakti de geçti artık. sahiden gelecek hakkında güçlü ve ütopik hayaller kurmak kadar kolay olsaydı kendine bir yer edinmek bu dünya hengamesinde kalır mıydı aceba sırrı yaşamanın.. sahiden sırsız ya da üstünkörü de yaşanır değil mi. ama üstünkörü sevilmez. geçmiş yıllar bunu öğretti bize, sevilmez rastgele bir kişi sevilmez rastgele bir sevdayla.. şu da gelebilir insanın aklına:
aceba artık anlamı kaldı mı aşkın? ünlü sosyolog ve felsefeci ali şeriati’nin aşk ve sevgi üzerine yaptığı tahlil sevginin yanında aşkın o insanı deliye çeviren kıvılcımlarının saman çöpü seviyesine düştüğü intibaını yarattı bende.
bir tutumluk lades sevinci ya da kahırlar üretmek gecenin koyu sevimsizliğine. karşılaştırın hangisi coşturur insanın ruhunu. hayal edin bi, pencere kanarlarından sızan sağanak yağmurlar gibi sızması ruhumuza adını koymaya korktuğumuz sevincin hüzmelerinin. sonuç itibariyle aşkın bunları insana çok rahat yaşatacağı doğrudur. hak vermiyor değilim "aşk bir tür delilik halidir " diyenlere.
rotayı sevgiye çevirmek gerektiği inancını taşıyorum.sevgiyi uzun vadede oluşabilen, yavaş yavaş, özümsene özümsene insanların kalb köşeciklerine yerleşen bir misafir gibi görüyorum. aşk ise öyle değil. aşk, ani krizler geçirmesidir belki de kalbin. dış etkenlere karşı dayanıksız olması ya da tüm kuvvetleri bertaraf edilmiş silahsız bir ordu. sevgiyse uzun vadede oluşur ve kalıcıdır denilebilir. benimle aynı kanaatte olanların aşkın dünyanın en güzel şeyi veya en vazgeçilmez duygusu olduğu fikrine itibar etmeyeceklerini de biliyorum.
nedense aşkın yalnızlıkla beraber insana yöneltilmiş zararlı oklar vazifesini icra için anlaşmışlıkları geliyor insanın aklına. tabiatını oluşturamamış insanın da dayanıksız kalışı bu güçler karşısında.sonunda ne olur bilmem.sonunu kestirememek sırrın katmerleşmesini mi sağlar aceba zihinlerimizde. farzedelim şu dar-ı dünyada ulaşabileceğimiz, yaşayabileceğimiz,içimizde her daim varlığını duyumsayabileceğimiz bir kerteye geldi dayandı sevgi. işte bu noktadan sonra içimizdeki bu mayhoş duyguların aşk tuzağına düşmesini engelleyebilir miyiz? aşka dönüşüp de öznelliğini yitirip herkesleşmesi önlenebilir mi sevginin? tabi bunun psikolojik tahlillerini yapmak haddime değil ama takılıyor insanın aklının bir köşesine. sonrasında gelsin önünü alamadığımız faydasız zihin uğraşları, küstahlık gururlanmaları eşliğinde tahlil ve metot saçmalıkları..
olsun.. meşgul etsin tüm benliğimizi bu dünyanın en güzel hasletleri kavga yerine...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.