- 523 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Özgür Medyada yayimlanan söylesi
Özgür medya da yayimlanan söylesi
Beşinci kitabınız (Her şey aşk için) anı ve denemeler olarak çıktı, okuyucunuzla buluşmaya başladı. Öncelikle yeni kitabınızı hayırlamak istiyorum; okuyucusu bol olsun. Kitabınızın ilk deneme yazısı “Çok bilmişler okumasın beni” diyorsunuz, ben de söyleşimize buradan başlamak istiyorum. Bir yazarın okuyucu kitlede ayrımcılık yapması doğru mu? Neden çok bilmişler okumasın sizi?
Öncelikle güzel temennileriniz için hakikaten teşekkürler. Okuyucunun az olduğu bir corafyada böyle bir temenniye çok ihtiyacımız var açıkcası. Okuycuda az yazan da.
Evet yineliyorum: Çok bilmişler hakikaten okumasın beni. Çok bilmişlerin sohbetine tahammül edemezken, okumalarına hiç tahammül edemem doğrusu. Okumasınlar. Zira bunların okumaya ihtiyaçlarıda yok. Çok bilmişin bir yazardan, bir insandan alacağı, öğreneceği ne olabilir ki? O öğreneceğini fazlasıyla öğrenmiş olandır; ve benimde bu tür kişiliklere öğreteceğim birşeyde yok. Uğraşamam çok bilen ukalalarla. Bu kişilik kendini beğenendir, kendini üstün görendir, karşıdakini aşağılamaya yakındır. O öğrendikleriyle kalsın, bizlerde öğrenme yolunda yürümeye devam edelim.
“Her şey aşk için” adlı kitabınız yirmi yedi farklı konuları içeren deneme yayılarınızdan oluşuyor. Ama yazılarınızda ortak olan bir özne var: insan. İnsanı anlatıyorsunuz. Neden insan?
Yaşamın öznesi insan. Böyle oluncada kaçınılmak olarak insanı alıyorum. Bu yaşamı yaşanmaz hale getirecek olan yada çekilmez hale getirmiş olan insan olduğuna göre ve yine bu yaşamı güzelleştirecek olan da insan. Ve insan kadar kendi soyuna ihanet eden, kendi dünyasına hoyratça yaklaşan başka canlı yok. İnsan hakikaten çok kötü, beyni fevkalade kirli. Yaşamı yaşanır hale getirmek için de bu kirlilikten arınmak gerek. Elimizden süpürge düşmemeli. Katmerleşmiş olan kirlenmeyi başka nasıl temizleriz.
Şunu diye bilir miyiz? Bu kirlenmeyi yapan erkektir. Erkek eğemen bir dünyadayız ve tüm yasalar erkekler için.
Korkusuzca bunu demeliyizde. Evet, samimiyetle söylüyorum erkekler çirkinliklerin toplamını oluşturuyor. Dünyayı bin yıllardır erkek yönetiyor, haksız mıyım? Bu dünya hiç düzelmemiş, yaşanır hale gelmemiş, niye? Kötü yönetildiğinden. Erkek iyi , güzel, iyimser, sevecen olsaydı eğer dünya cennet olurdu ve biz de cenneti başka yerde aramazdık. Geçen 8 Mart Emekçi Kadın gününde en çok konuşan erketi. O an şunu bir kez daha net farkettim. Erkekler aynı zamanda ve harbiden iki yüzlüymüş; utanmaz olduklarını, arlanmaz olduklarını bir kez daha gösterdiler Kadın haklarından dem vurarak. Ortalığı bir pisleten olarak sana mı kaldı ahkam kesmek, ukalalık yapmak , üstelik Emekçi Kadınlar gününde.
Erkekler konuşmasın mı diyorsun?
Konuşsunlar tabii ki erkekler, buna engel olma hakını bana kim verebilir; amma hadlerini bilerek konuşsunlar, terbiyesizlik yapmadan konuşsunlar. Az önce ne dedik, çok bilmişlerden söz açtık değil mi? Erkeklerde çok bilmişlerden. Kadına çirkinliği hak gören sensin, kadını çirkinleştiren yine sensin, çünkü yaşama eğemen olan sesinö senin kurduğun sistemle dünya yönetiliyor. Önce egemenliğinden vaz geç, yaşamın öznesi erkek değilde kadın ve erkek olsun, daha sonra kendinde bu hakkı gör.
Kitabınızın ana teması sevgi, yani yazılarınızın kurgusu sevgi üzerine yapılmış; ve diyorsun ki Faşizmi ancak sevgiyle yeneriz.
Kesinlikle faşizmi başka türlü yenme şansımız yok, buna inanalım. Beynimizi kirden ancak sevgiyle arındırabiliriz. Sevgi çoğaldıkça faşizm yani erkek yenilir. Bilmeliyiz ki faşizm daha çok erkekte somutlanıyor. Erkeği sevgiyle yenersek faşizmi de yenmiş oluruz. Baskıya, zulme, yoksulluğa, köleliğe dayanan tüm sistemleri erkek kurdu. O halde erkeği yenmek şart. Bunun için de erkeğe sevgiyi öğretmek gerek acilen.
“Aşkta önemli olan bir elmanın yarısı olmak değil, ayrı ayrı iki elma olmayı başamaktır” diyorsun. Tek elma olmak varken neden iki elma olmak? Hem aşk bir kalpte buluşmak, bir yürek olmak değil mi?
Değil, hiç değil. Bu güne kadar yaşamın tek öznesi erkek olduğu için hep çirkinlikler üretilmiş. Aşktada özne erkek olursa o aşk pislik bir aşk olur, kanalizasyon gibi kokular saçar. Kadın da yaşamın öznesi olması gerektiği gibi aşkında öznesi olmalı. Erkek yöneten, kadın yönetilen olmaktan çıkmalı, kurtulmalı ve iki ayrı birey olmayı başarmalı. Bu iki ayrı kişiliğin senfonik uyumu olacaktır. İşte aşk burda güzel kokular saçar. Köleyle efendinin birlikteliğinden aşk çıkmaz, çıkarsa çıkarcılık çıkar. Aşkta her birey kendi kişiliğiyle varolmalı, o kişiliğini sürekli güçlendirmeli. Tek yürek olmak kendi kişiliğinizden kopmadır, başkalaşmadır, yabancılaşmadır.
Kaç kitabınız yayımlandı?
Bugüne kadar elinizdeki bu kitapla birlikte 5 kitabım yayımlandı.
Bunları bize tanıtır mısın?
“Düşüncede Yürümek” adlı kitabım bunun gibi deneme yazılarından oluşuyar. Yine yaşam, yine insan ve yine sevgi var. “O Büyük Gün Geldiğinde” adlı kitap biyoğrafi. 81 yılında Adana Cezaevinde idam edilen Mustafa Özenç adlı bir arkadaşımın anılarını kaleme aldım. “Bir Aşk Hikayesi” adlı kitap ise roman. “Sevgiliye Mektuplar” hapishaneden sevgiliye yazılan mektuplar. Elindeki “Her Şey Aşk İçin” adlı kitapta yine denemelerden oluşuyor.
Bize zaman ayırdığınız için teşekkürler. Yeni çalışmalarınız da kolaylıklar dilerim.
Teşekkürler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.