- 1643 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
MEKTUPLAR-11
Günlerdir seninle tek bir kelime konuşamadık. Bana gül güzelliğinde kalbinin en güzel kokusundan ne güzel özlemler sunuyorsun…
Artık gelemeyeceğini biliyorum, gelirsen de bir anlam vermeyeceğini de…
İnsan bir kere kırılmaya, acısıyla içine bir şiir yazmaya görsün. Ölmüşler hiç dirilir mi? İçimdeki duygu, içtiğim zehir gibidir, yavaş ve derinden öldürüyor beni…
Suskunluğun bana vedasız bir gidişin sis perdesidir. Seni bir gül bildim, o gülün güzelliğiyle sokaklarda, o duygunu içimde taşımanın verdiği güzelliklerle doldurmuştum seni…Varlığınla hissettirdiklerin, varlığına kattığın yazdıklarımın sende olduğunu bilmek yinede çok güzel… Yazdığım her kelimenin varlığına katıldığını bilmekten daha güzel ne olabilir.
İlk defa yalnız olmadığımı, seninle, senden bir şeyin içimde olduğunu da gördüm. İstediğin kadar yokluğunu ver bana. Seninle hiç sonu gelmeyecek hayallerin içinde olmak ne güzel, seni taşımak, senden umut etmek ve hatta seni sensiz sevmek bile güzel…
Selam sana yine bir gecenin karanlığından, satır aralarından seslendiğime.
Yeniden yazılacak, hiç iletilmeyen bu mektubumun satır aralarından selamlar olsun.
Selamlar olsun yüreğine… O yüreğinki taş kesilmiş ruhumu, buz gibi erittiğini görüyorum.
Şimdi sana söylemek istediğim her şeyi unuttum, resmine bakmak istedim, yüzünü gördüğüm anda tüm kelimelerimin eridiğini gördüm. Özledim diyecem, özlem kadar hafif değildi yazacaklarım, söyleyeceklerim, anlatmak istediklerim, bilmiyorum ki sana mektup bile yazmak neden bu kadar zor, aradığım kelimeler nerde saklanmış, anlatmak istediklerimin ruhu “Allah”ın yolunu belirleyen ışık mıdır, kaynağına mı varıyorum tüm varlıkların. Yoksa hiçliklerinde mi kayboluyorum…Acılarım can çekişen bin yara içindeki, acılarım diri diri çarmıha gerilmiş, acılarım hiç ölmeyen bedenimin cehennemde yanması gibidir. Acılarım hiç konuşmayan bir dilsizin sesi gibidir. Sakın sesimi bekleme, artık konuşacak bir dil kalmadı bende. Yazacaklarım, anlatacaklarım, hani yazılmaz, anlatılmaz, sadece yaşanır denen histir.
Aşkı yakıştırmak sana, aşkı okumak,öğrenmek ve görmek gözlerinde. Layık mıyım senden gelen bu güzel duyguları içimde saklamaya, içime atmaya, onlara sarılmaya, onları sana taşımaya onları sana sunmaya, bilmiyorum, bilemiyorum. Aşkı sana anlatmak isterdim, bir tek benim bildiğim, benim kendi kalbimle yarattığım, kendi tarzımla, kendi değer ölçülerimde inandığım, kendi içimdeki aşk duygusunu sana anlatmak isterdim. Öyle bir sesle seslenmek istedim ki, kimsenin duymayacağı, seslendiğim yüreğe dokunmak istedim. Seni tümünle bilmek isterdim, çünkü bildiğim, kendi gönül kabemde inşa ettiğim aşk ve sen birer benzerliksiniz, çünkü aşk sensin, çünkü ben aşkı senden öğrendim…
Seni tanıdıkça aşkı da tanımış oluyorum. Aşk senle, sen aşkla güzelleşiyorsun. Aşk sende layık olduğu yerde mutlulukla gülümserken, taşıdığın bu güzel emanetten dolayı, gökyüzündeki tüm melekler önünde secdede, ibadetinde seni selamlıyor.
Ham olduğumda dilimdeki sözlerin ne kadar cılız, seni anlatamamanın verdiği bir hüzün var içimde, neden anlatılmayanı anlatamıyorum, hissedip, gördüğüm, bildiğim her duyguyu neden açıklayamıyorum, hangi kelimelerden yoksun dilim, neden bu kadar fakir kalabildim yıllardır… Her özlemim bir hıçkırık iken, yüreğimden sen için dinlediğim. Senin sesinden, yüreğinin pınarından akan şiirinin derin bir sessizliğine gömüldüm. Ne güzelsin sen, bazı kelimeler dilini değil, ruhunu titretip ruhuma dokunan bir mızrak gibi çarpıyor… Bazen rüzgar gibi sarıyor, çıplak tüm yanlarımı giydiriyor. Çoğaltıyor varlığıma kattığı anlam ile güzelleştiriyor beni..Her sözün bir şiir,her şiirde bir hayatsın sen.
Güzelliğine benzetme bulamadığım gönlünde, her şey gönlünce olsun.
Ey bana gizlerinin ve mucizelerinin varlığına inandığım, Aşk ’ı soran can.
Aşk pençesini bana yönelttiğinden beri, bende sana aşkın gelişini müjdeliyorum, ben gözlerinden yüreğine giden bir yolculukta, sırat köprüsünden geçmeye hazırlanırken, ibadetimle, dualarımla düşmeden geçmeyi yeğliyorum.
Durmaksızın yürüyeceğim bu yolda, gözlerin beni aydınlatan güneşim, yüreğin beni ısıtan, dostum, aklın bana yol gösterecek kılavuzum, ruhun ise beni cennete götürecek en güzel ibadetim bilirim. Ateş ve suyun arasında, yükselecek tüm kederleri de kuşanmaya hazır, tüm mutluluk ve güzellikleri de sana ulaşma yolundaki en güzel armağanım olacak. Ahh derin özlemlerin, hazan mevsimin de açan kardelen çiçeğim. Ahh yüklendiğim kederlerimden beni arındıracak sevda çiçeğim. Bana ruhumu açıklayacak, bir sözcüğünle, aşk adına söyle bana, gücümü tüketen, isteklerimin hepsini yok eden, sevinçlerimi bir ana gibi doğuran, beni saran bu rüzgâr nedir?
Bakıp ta sana, göremediğim bir şey mi kaldı? Merak edipte açıklamadığın bir yurdun mu kaldı, his ettiğimi biliyorum da hissedilmeyen nedir? Sevincimden daha büyük, daha güzel, mutluluk verici bir keder var içimde…
Aşk diye seslendiğin ben miyim? Yüreğindeki mührü, kalbin kırılmadan çözebilecek miyim?
Söyle bana can, söyle de buz kesilen ruhumun, göz kapaklarımın üstünde titreyen ve taştan yatağımın etrafında dolaşan tüm kâbuslar bitsin artık. Sanma ki aramızdaki bu bağ, bu sıcaklığı bir fırsat bildim, bunu hayatımın en güzel sorumluluğu olarak gönül levhama astım. Senin hayalin gücüyle, beni benden alan tüm soğuk düşlerimi, gözlerinde bulduğum sıcaklıkta ısıttım.
Resmini astın gözlerime, bakınca ben bir tek sana susabiliyorum. Sende lal, sende özümü oluşturan ırmağın çağıltısını duyabiliyorum. Sende hiçbir şey bilmiyorum, sende kör, sende fakir, sende yoksulluğuma yanıyorum.
Söyle bana, tüm hücrelerimi ışığına boğan, bilinmeyen gücün nedir ki, bir sözünle her yerim buz kesiliyor. Aşk seslendiğimiz şey midir? Sesimizi verdiğimiz, duyduğumuz şey midir? Bir tek sen bana söyleyebilirsin ki, uyuduğumu sandığım derin bu düşün uykusunda, ruhumu uyandıranında sen olduğunu söyleyebilirsin. Bir sözünle, bir bakışınla, bir dokunuşunla beni sen uyandırabilirsin. Haydi yüreğinden, yüreğime dokun.
Sözüm ol, sözlüm, sevdiğim, aşk mabedini kurduğumuz ruh eşim ol.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.