- 681 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİLİNMEZLİKLERE
Bilinmezliklere…
Zaman ırmağı akmaya dursun hele, gece önümü kesmeye çabalasın, sokak tabelalarını değiştirsinler sürekli, herkes taşınsın başka bir kente, ay ışığı gittiğim yolları aydınlatıyor şimdi o sevimli yüzüyle, yinede yüreğimdeki karamsarlık gözlerime perde gibi inmekte, ötesini düşünemiyorum artık hiç bir şeyin.
Ötesi yok, bu sokağın daha ilerisi olmadığı gibi, şimdi çıkmaz bir sokaktayım, bir hayalet gibi dolaşıyorum bu şehri. Dostlarla eskiden yürüdüğümüz yolları aşıyorum, duvarlara, ağaçlara, kaldırımlara dokunarak o kaybolan eski ruhumu arıyorum. Vurulduğumda saklandığım tarla yok artık. Yerine koskoca bir adliye binası yapmışlar taşları da o kadar soğuk ki üşüyorum. Kanımın yavaş yavaş çekilip damarlarımdan gittiği o anlardaki gibi sürünerek gecenin içinde gidiyorum kimseye görünmeden.
Ayak seslerimi gizleyerek, suskunluğun gece senfonisinde sabahı beklemiyorum artık. Sabahın olmasını da istemiyorum. İçimde yıllardır hiç eksilmeden yaşadığım bu sevi sanki bitmek üzere.
Sonra içimden gelen sese kulak veriyorum; Sus diyor söz uçar, sen yaz içinden gelenleri, cehennem zebanileri kesmiş yolları gün olası değil gibi.
Kuşanmış hüzünler gülücükleri, nere gitsem aklıma gelen biri var, içimde saklanıyor, dışa çıkmıyor, ben onu derin denizlerin aydınlığında saklıyorum, ben onu binlerce yıl öteden alıp getirdim. Saklımda, aklımda, düşümde, gecemin ta içinde yüreğimin başköşesinde bir fesleğen kokusunda, sobada pişen kestanenin çatlayışında, bir kuzu sesinde, öyle çok şeye kattım ki onu, sanki ekmeğim aşım, yoldaşım benim kan kardeşim.
Gizli sevdamda, aşikâr haykırışlarımda sevmenin erdem olduğu o kıyı kentinden geçerken el sallayışında, gemilerin gitmediği kentlerde konaklayışında an be an yaşayandım, mavi gökler beni alacak ben ona kavuşacaktım.
Ne kadar uzakmışım kendime, ne çok düş görmüşüm meğerse. Ben gideli yıllar olmuştu, döndüğümde aynı kalır sanmıştım her şey ne çok yanılmışım, ya bu mavide ben hep kendimi kandırmışım, öte kentler yarattım kendime aşka niyaz ederek, kavuşuruz dedim hep, kavuşamayacağımızı bilerek.
Ne çok kanarmış yaralar, ne çok kanatmışız istemeden birbirimizi, ne çok uzak ne çok yakınmışız. Bir soba başında oturup sobada kızarttığımız ekmeğe tereyağı süremeyecekmişiz, sen kestaneleri unutma akşama derken ben sabahtan aldığım kestaneleri yerinde duruyor mu diye kontrol ederken.
Sen gurbetin en olmaz yerinde ve içimin gurbetinde sana olan özlemlerimi yine yıldızlara anlatırken, uzaklardan kızarmış ekmek kokusu geliyor, aklıma düşüyorsun yine acaba nasılsın bensiz diye, bizi aşk üşütecekmiş, bizi yollar koparacakmış, bizi kentler saklayacakmış, sen denizi olmayan o uzak kentte.
Gecenin saat üçünde uyanıp soluna bakacaksın soluğum olmayacak yanında, çocukça oturup ağlayacaksın biliyorum, yıllardır sığındığın ahların, vahların arkasında kalacaksın yine, sen her ah çektiğinde içimde beni sana getiren yollar uzayacak, biliyorum biliyorum bu sevda ikimizin de sonu olacak, bilinmezliklere yürüyen iki kaçağız biz.
Kara kış kapımızda ve bahar olmayacak bir daha. Gecenin içinde yürüyorum sevgilim, çocuk gülüşlerimle kendimle konuşuyorum, sana kızıyorum beklide, seni bıraktığım o yerde beni hiç beklemediğini bilerek, sabahın olmasını istemiyorum, sabahın gelmesini istemiyorum, sus dedi kalbim sus söz uçar sen yaz. Ben bu kara kışa çalan gecede yazıyorum sana fesleğen kokulum ben bilinmezliklere gidiyorum.
..............23/35...............cumartesi
YORUMLAR
Geçmişten alıp bugüne taşımak, bugünden alıp geleceğede beraber gidebilmek Nasıl asil bir duygudur...
Bugünden sonraki günler bilinmezliğe gebe. Allah her daim bilinmezlikleri güzelliklerle doldursun.
Yüreğine, emeğine sağlık abi. Saygılarımla...
Maviye Sevda
..yüregin var olsun