- 1783 Okunma
- 2 Yorum
- 4 Beğeni
sevgili sevgilim, efendim
Korkuyorum. Seni anlatamamanın verdiği hisle yoğrulup, kirpiklerimi yumuyorum. Her gün beş defa yumuyorum.İnsanlar görüyorum sonra, ellerinde eski zamanlardan kalma bir isteksizlik var, bunu görünce dudaklarımda bir çaresizlik bitiyor. Bir ot gibi bitiyor. Ayırmak istiyorum. Parçalamak istiyorum.
Sonra ben günde beş defa, ismine gül gibi davranıyorum. Çünkü aklımda bir gökyüzü büyütüyorum. Gökyüzü büyüdükçe, güller büyüyor. Yağmurlar, bir lisan gibi yerleşiyor tarlasına insanlığımın. Hatta seksen defa eğiliyorum altında ölümün. Seccadeye alın terim bir sel gibi yetişiyor, kaldır diyorum anneme, annem Allah’ın adıyla kaldırıyor.
Korkuyorum, gülümsediğini göremeyişim kırıyor işaret parmağımı. Oysa ben hep dik tutuyorum. Çünkü biliyorum, melekler şiir okurken ses çıkarılmaz.
Dedim mi bilmiyorum bir gül kokuyor efendim, bir gül kokuyor sevgilim. Tebessümünde serçeler uçuşuyor, kendime kızıyorum; gülseydi efendim ve ben görseydim dediğim için.
Çünkü serçelerin ağlaması sadakanın yetmediğindendir. Gülseydin Rasulullah, gülseydin,
ölürdüm.
Merve TAŞÇI
YORUMLAR
EN SEVGİLİYE
Efendim,
Efendimiz, her şeyimiz, tükenmez hazinemiz
Kalbimin kalbi, içimin içi, ruhumun ruhu
Ekmeğim, suyum
Ekmek su değil, hürriyetsiz bile yaşayabilirim, sensiz asla
Biz Seni görmeden sevenleriz
Biz Seni duymadan sevenleriz
Biz Seni tanımadan sevenleriz
Kanlı bir ırmaktan geçerek vardık dünyaya
Varır varmaz önce ismin karşıladı bizi kulak eşiklerinde
Bir daha asla, hiçbir zaman, katiyen
Senin sevgin gitmedi kalbimizin bahçelerinden
Günahların savurduğu rüzgâr kuruttu kalbimizin bahçelerini
Sen solmadın. Hayır, Sen günahkârların sevgilisisin
Ancak günahkâr yürekler hakikaten sevebilir Seni
Tanımadan görmeden, duymadan… Kulağa zikredilen
Kalbe zerk edilen kelamla; irfanla, izanla, ezanla…
Güneş her gün doğup batarak öpüyor seni
Yağmurlar Senin gülüşündür, mevsimler Sana sena
Kar taneleri, müeddep sevgililer gibi teşbih eder uykunu
Yalnız Senin gözyaşının acısı için gece oldu
Senin parmakların incindiği için depremler hiç susmuyor
Gökler, Senin engin gönlüne remiz
Denizler Senin mukaddes endamına izdir.
Biz Seni görmeden sevenleriz
Biz Seni duymadan sevenleriz
Söyle örümceklerine bizim günahkârlar mağarasına da ağlar örsün
Ağlar örsün, görelim, ağlayalım
Senin Nermin parmaklarını öpen kayalardan mesut pınarlar fışkırırmış
Ne olur, benim kayamsı kalbime de bir dokun
Mehtap tek parça kalamazmış Senin ışıltından
Ne olur, nazar kılıp günahkâr kalbimi de parçalar mısın?
Ey tebessümü ölüm ve hayat olan, yetimlerin ve öksüzlerin ıssı
Zulmün cellâdı, adaletin Efendisi; günahkâr kalbime bir hüküm ver!
Sen İstanbul’u gösterdiğin zaman biz steplerde yılan çıyanla beslenirdik
Sonra ansızın, nasılsız ve niçinsiz Seni sebepsiz sevdik
Duyduk İstanbul’u. Annelerini kaybetmiş yavrular gibi
Uçsuz bucaksız steplerimizi, dursuz duraksız ovalarımızı bırakıp geldik
Anladık İstanbul’muş, Seni seven ruhların faturası
Kanımız ve hayatımız Senin bir sözünle uçtu ebediyete
İstanbul’a geldik.
Sevenler kavuşsun için Mostar’ı alyans yaptık Roma gelinimize
Soykırımcı babasız onun bunun çocuğu aşksızlık çocukları
Mostar’ı bombalarla parçaladı yirminci asrın sonuna doğru
Şanına halel gelmesin; utançtan uyumadık, yine yaptık Mostar’ı
Beş yüz küsur yıldır Senin şefkatinle beslenen güvercinler var İstanbul’un
Cami avlularında, Bursa’nın, İshak Paşa’nın ve daha nicelerinin
Biz onlara bakarak terennüm ettik
İnsanı ve tabiatı sevmenin şarkısını
Ey erkeklerin kudreti kadınların kalbi
Çocukların sevgilisi kırların nergisi
Allah’ın sevgilisi kulların Efendisi
Günahkâr kalbime bir öpücük ver!
Bütün aşklar Seni sevmekle başlar
Hiçbir can Seni sevmeden tenini giyemiyor
Dünya yalnız Senin isminle dönüyor
Tüm galaksiler ve yıldızlar ve güneş gibi
Üç yüz altmış meridyenin her biri Senin ismini
Bağrına basmak için dörder dakikalık bir hicran yasına tutulurmuş
Her enlem yüz on birer kilometrelik bir mesafeyle hürmetini adımlarken
Senin aşkından güller kırmızı orkideler beyaz olurmuş
Sana ettiğimiz salât ve selam sigortasıdır hayatımızın
Otobüslerimiz mahfuz, trenlerimiz evcimen, uçaklarımız nikbin
Güneş, yapraklara oturmuş jaleleri öperek yapıyor bunu
Dünyanın kırdığı kalbimizi katran karanlık gecelerde
Seni düşünerek Seni selamlayarak tamir ediyoruz
Sen seversin diye kadınlarımızı seviyoruz, Sen istedin diye çocuklarımızı öpüyoruz
Sen taptın diye Allah’a tapıyoruz
Senin sevdiğin, öptüğün, taptığın gibi; öğrettiğin, dediğin gibi.
Remzin Güldür bildik, Güllerle donandı bin yılımız
Şiirimiz şarkımız, aşkımız meşkimiz, bağımız bahçemiz
Kadınlarımız, kadınlarımızın isimleri… Güllerle donandı.
Gemiler seher vakitlerinde adını anarak yarıyormuş denizleri
Geyikler benzinin ilhamıyla bu kadar çeçni
Ormanlar ruhunun asaletiyle elvan imiş.
Biz Seni görmeden sevenleriz
Biz Seni duymadan sevenleriz
Bastığın toprak bağrımızın en büyük sılasıdır
Senin sevdiğin dağlar sevgilimizdir Merve ve Safa
Bebekler Ahmet, çocuklar Mahmut, gençler Muhammed, erkekler Mustafa
Sen duyansın şefaat ülkesisin
Tek dileği Seni görmek olana vesile olur musun?
Neden daha fazla severiz Tövbe’nin son iki ayetini
Okuruz okuruz onları en kesik karanlık gecelerde
Yıldızların uyku saati gelmiş demek nöbet güneşte
Biz cennetten kovulmadık, Senden kovulduk
Biz dünyaya ölmüyoruz, Sensizliğe ölüyoruz
Vecdle
Takdisle
Aşkla…
Öperek.
Feyza Can
Bir de dikenine katlandigi icin guzel kokarmis gul..
Sevgiler