EY TÜRK GENÇLİĞİ
GEÇMİŞİMİZ BİZİM
Tarih bir milletin kanını ve varlığını hiçbir zaman inkâr edemez.
M.K. ATATÜRK
Tarih sayfalarına baktığımızda, utanç duyacağımız, okumaktan imtina edeceğimiz bir sayfaya rastlayamayız. Türk milletinin tarih sayfalarında yer aldığı asırlardan buyana binlerce yıl geçti. Onaltı imparatorluk kurmuş bir ulus olmaktan her zaman kıvanç duydum ve duymaktayım. Binlerce savaş yapmışız ,savaşlarda yaşlılara kadınlara çocuklara güçsüzlere asla dokunulmamış.
Yıl 1914; emperyalist güçler Osmanlı imparatorluğunu parçalamayı planlamış. İngiltere, Fransa ABD orta doğuda petrol yataklarına , Rusya sıcak denizlere açılmak için boğazlara gözünü dikmiş. Hesaplar bu amaçlar doğrultusunda uygulanmaya konulmuş. Bu planın bir yerinde Ermeniler bulunmaktadır. Savaş başlamadan Ermenileri örgütlemişler ve silahlandırmışlar. İngiliz ordusunda sekiz bin, Fransız ordusunun yarısı, Rus ordusunda yüzeli bin ermeni Osmanlıya karşı savaşmak için gerekli eğitimi almışlar. İmparatorluğa yedi cephede savaş açılır. İngiliz donanması Çanakkale boğazına dayanmış, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir savaş başlamış. Fransızlar güneyi işgale başladı. Ruslar doğu ana doluyu işgal etmekteler . İşte bu şatlar altında içimizdeki Ermeniler baş kaldırmış. Erzurum da camilere doldurulan Müslümanlar yakılmakta. Van da bir gecede atmış yedi bin kişi katlediliyor. Taşnak çeteleri memleketin her yerinde terör estirmekteler. Köyleri basıyor oluk oluk Müslüman kanı döküyorlar. Bu şartlar içerisindeki Osmanlı hükümeti bazı yörelerdeki Ermenileri n yerlerini değiştiriyor. Tescile tabi tutulan Ermeniler ,daha çok trenlerle, Adana , Halep Şam dolaylarına göç ettiriliyor. Göç sırasında her türlü güvenlik tedbirleri alınıyor. Belirli noktalara sağlık merkezleri kurularak yol boyu tedavileri yapılıyor. Savaş içinde olan imparatorluk elindeki imkanlarla bu göçü gerçekleştirirken, göç yollarında, eşkıyalar tarafından öldürülen ve hastalıktan ölen Ermeniler oluyor. İmparatorluk sınırları içinde yaklaşık bir milyon iki yüz bin’ e yakın Ermeni’nin, altı, yedi yüz bin kişisi tescile tabi tutuluyor. Daha sonra, göç eden Ermenilerden bir kısmı tekrar yerlerine dönüyor. Bir kısmı Fransa’ya bir kısmı Amerika Birleşik devletlerine göç ediyor. Osmanlı hükümetinin aldığı bir başka tedbir de, İstanbul da örgütlenen dış güçlerle ilişkileri tespit edilen taşnak partisi , 24 nisan 1915 de kapatılarak 345 taşnak üyesi tutuklandı. Bu olayların mimarı Osmanlı hükümetinin içişleri bakanı Telat Paşa imparatorluğun içinde bulunduğu bu şartlar altın görevini en iyi şekilde yapmış. 3 mart 1918 de Rusların doğu ana doludan çekilmesi ile tekrar Karsa kadar ordu ilerledi, yapılan anlaşma ile Ruslarla savaş bitiyor. Doksan yıl önce yaşanmış bu olayları, 1980 yıllarında Ermeni teröristlerinin yetmiş diplomatımızı öldürmeleriyle gündeme taşıyan Ermeni diasporası soykırım iddiasıyla dünya gündemine oturuyor. Bu soykırım iddiası bir çok ülke tarafından yasalaştırılıyor. Bir hareket noktası haline getirdikleri 24 Nisanı anma günü ve soy kırım yıl dönü olarak ilan ettiler. Ermeni diasporasının soy kırım iddiaları ve iftiraları tarihi tutanaklarla tamamen yalan olduğu ispatlanmış durumda. Ancak bu maksatlı tutumlarını siyasi çıkarlarına uygun olarak hep gündeme taşımışlar. Ermeni diasporasını kullanan emperyalist güçlerin geliştirdiği fonlarla beslediği kalemler , Türk’e kini ve husumeti olanlar,Türkiye üzerinde hain amelleri olan güçler,Türkiye cumhuriyetini bölmeyi kendine vazife edinmiş aydın geçinenler,yurt dışındaki istihbaratçılar,işin doğrusu Türkiye’yi hiçbir yönüyle temsil etmeyenler, olmamış soykırım iftirası için Ermenilerden özür diliyorlar. Hem de zamanlamaya bakın . Avrupa insan hakları mahkemesi bir Ermeni vakfının mülkiyet hakkını ihlal etiğini gerekçe göstererek Türkiye Cumhuriyetini 385 bin Euro’ya mahkum ediyor. Özür dileyenler ise vicdan azabından dolayı destek verdiklerini söylüyorlar. Vicdanı sızlayanların; taşnak çetelerinin öldürdüğü binlerce Müslüman Türk için de vicdanları sızılıyor mu acaba? 1916 yılında %80 i Türk olan Erivan da katledilen Türklerin hesabını da sorabilirler mi? Ölen diplomatlarımız için de kılınızı kıpırdatır mısınız? Karabağ da öldürülen ve soy kırımına uğrayan vatanları işgal edilen , binlerce Azerbaycan Türkü için de vicdanınız sızlıyor mu? Nasıl sızlasın ki ? Siz sadece size verilen vazifenizi yapıyorsunuz. Biz dünyanın neresinde olursa olsun, öldürülen bütün insanlar için ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeden vicdan azabı duyuyoruz. Çünkü: yaradılanı hoş gördük,yaradandan ötürü.
Rubil DEMİR
YORUMLAR
Bu vatanın evlatlarını en çok üzen şey de sanırım; şerefli Türk milletinin, Türk askerinin, polisinin, vatan sever vatandaşın korunması değil; Hainlerin korunmasına gösterilen özen,itina ve onlara verilen özgürlüklerdir..
Milletçe vatanını, bayrağını, toprağını, kültürünü,değerlerini benimsemedikçe; hiçbir millet devlet değildir.!... Devletine sahip çıkmayan toplumda millet değil koyun sürüsüdür, sürüyü gütmekte, kurda kaptırmakta çok kolaydır… Dolayısıyla kendini bilmeyen kişi Milletini, vatanını, geçmişini atasını, davasını ne bilsin…
Kaleminiz daim olsun güzel bir not alınması gereken yazı okudum. Kutlarım..
Saygılarımla..