Daim Olsun
İstisnasız her gece attığım çığlıkları, benim de duyabilme imkânım olsaydı eğer... Neler olurdu neler..
Gerçi biraz abarttım, muhtemelen delirirdim. Ki ben… Öyle çıtkırıldım, her sese irkilen biri değilim. Fakat yine de uyku sersemi, sağım solum belli de olmazdı hani.
Size bir sır vereyim mi?… Adım gibi eminim, bitişik yan daireler ve hatta aşağı kattakiler dahi gıyabımda konuşmaya başladılar. Eh! Onların kulağı delikse, ben de sağır değilim neticede…
Daire kapısı önlerinde fısıldaşırken seslerin nereye kadar ulaştığını bilseler, ne yaparlardı acaba…
Sanırım ilk olarak merdivenlerdeki havalandırma penceresini kapatırlardı… Daha sonra da… Akıllarına ne eserdi bilmiyorum. Zaten insanları tanımaya çalışmaktan çoktan vazgeçtim. Bazen ne halleri varsa görsünler diyorum. Gerçi hiç birimiz dedikoduyu sevmeyiz millet olarak, ha bir de konuştuğumuz her şey zaten gerçektir, dedikodu kapsamına girmez. Halk olarak her şeyi ne çok biliriz, tabi sadece lâfta.
Ne hikmetse iş eyleme dökülmeye gelince ağzı açık ayran budalası gibi ağzımız açık kalırız.
Aşağı yukarı gecenin hep aynı saatlerine denk gelen çığlıklarıma, sadece duvar arkasından kulağıyla mana katmak… Allah muhafaza bir gün meraklarına dayanamayıp, duvarı delecekler diye korkmuyor da değilim yani.
Oysa ne lüzumu var değil mi? Her gece sevgili eşime vah vah, ellerin kırılsın be adam, her gece de dövülmez ki şu kadın nidaları eşliğinde beddua okumanın.
Yan odada uyuyan kızım, birkaç senedir gürültüye karşı önlemini almış, gayet temkinli. Kısaca ödünün patlamasını beklemeyip çareler üretmiş. Sesimi duyar duymaz, kendini boğarcasına yastıkla başının yerini değiştirmek. Tabi, malesef bu yöntem hiç bir zaman babasına kâr etmedi.
O kadar yakın mesafeden bağırırsam, sanırım sağır sultan bile duymuştur beni.
Yazık… Ne zordur, ne meşakkatli iştir kimbilir; benim gibi, uyurgezerin, hatta uyurbağıranın eşi olmak. Kıyamam ben sana fakat … Mecburen be adam.
Gariban adam, çilekeş adam, benim çığlıklarıma katlanan adam….
Biliriz ki, kadınlar zamanının çoğunu mutfakta geçiriyor. Eh malum, benim de genelden bir farkım yok.
Mutfak kapısından girer girmez, öncelikle bir iki tencereyle, tavayla bazen de baharatlarla hasb-ı hal ettikten sonra… Programımda, sanat müziğiyle başlayıp, halk müziğiyle sürdürdüğüm ve pop müzikle bitirdiğim minicik konserim yer alır kendi keyfime. Ara sıra da suyu açıyorum ki, alkış sesi niyetine sayıp motive oluyorum. İşin en cavcaklı yerinde ağır hava söylüyorum, mesela soğan doğrarken. Ya da acı biber kullandıktan sonra yüzüme-gözüme dokunduysam vay halime, uzun hava çekmeyip de ne yapayım.
Neyse biz konumuza dönelim, evet ne diyecektim, hıh tamam anımsadım şimdi.
Bana acıyan gözlerle bakan apartman sakinleri, ben şarkı söylerken ne düşünüyorlar acaba? Ben olsam, onca şeyden sonra şöyle derdim. Bu hatun bu kadar dayak yiyorken, bu işin sırrı nedir, bu pür neşe nerden.
Ve devam ederdim, Allah daim etsin…
Daim etsin dediysem dayağı değil be komşum Neşeni… Neşeni…
En kötü günümüz böyle olsun inşallah.....
-----------
Son zamanlarda bıçağın kemiğe dayandığa sabır noktasındayız. Allah sonumuzu hayretsin. Her zaman Türk Milleti (TC) olarak anılalım. Atam izindeyiz demeye yüzümüz var mı bilmiyorum, ancak Allah’ın da izniyle binlerce teşekkür sana…
******************************************************************************************************************
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE… NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE… NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…
******************************************************************************************************************
23 Nisan 2013 / NÜS
YORUMLAR
Aşk olsun, Necla Hanım...Millet olarak hiç meraklı ve de dedikoducu olabilir miyiz? İnsanların günahlarını, ayıplarını araştırabilir miyiz? Gittiğimiz evlerde hiç tuvalet arama bahanesiyle bütün odaları açıp kapatıp, küllük ararken bütün mutfak dolaplarını kontrol eder miyiz? Ayıp, ayıp... Nâmümkün... Yani...
Bu arada, başta kendi eşim olmak üzere, eşinin her hâlini "hoş" karşılayan tüm eşlere selâm...
Tebrik ve selâm ile.
NÜS
Sıcacık yorumdu, iliğim kemiğim ısındı sayenizde... Neşen(m)iz daim olsun...
sevgim ve duam ile.
Sevgili Necla bizi, beni de anlattın öykünde.Gerçi yeni evime alışıncaya kadar, mutfakta şarkı
konseri bölümümü biraz aksatsam da yeniden eski günlere dönüyorum. Aşağıdakilere güzel bir
sanat müziği bazen de değişik türlerde konserler veriyorum. Akslik ya, mutfağı oturma odası
yapmışlar, sıcak diye:) Sende oraya geç,bir kanepe yere minder kırlent, tamam diyorlar..Evliyken de üst katta kiracımız vardı Fatma abla. Nazik güzel sanat müziği söyler derdi. Tabii eşimle kavga
gürültü ve onun küfürlü hakaretlerini de duymuşlardır. Bana acıyarak bakarlardı, bundan daha
iyi anlardım..Neyse yetsin.
tebrikler canım benim,
çok beğendim yazını,
sevgiler..